5.2

15K 925 41
                                        

Ben geldimmm naber tavşanlarım?

Ayy, bölüm fotosu yapmayı özlemişimmm

İyi okumalar..

Geçmişin bir çok anlamı vardı benim için, bir çok tanımı ve yansıması vardı. Oysaki geçmiş bir intihardı, bunu yeni fark etmiştim.

Ancak asıl intiharın geçmiş değil de geçmişe geri dönmek olduğunu yeni yeni anlıyordum.

Nefesim kesilmiyordu ancak kesmek istiyordum. Uyumak ve bir daha uyanmamak istiyordum. Ben çok yorulmuştum.

Ben ailemi özlemiştim.

Ben yaşamayı özlemiştim.

Ne kadar olduğunu hala bilmediğim bir süredir yine önümde ne çizdiğimi daha yeni fark ettiğim eserime bakıyordum. Günlerdir kızmızı ve siyah dışında renk görmeyen tuvallerim odayı sarmıştı.

Kenimi boşlukta gibi hissediyorum.

Düşüncelerimi hiissedemiyordum, duyamıyordum.

Kendi yaptığım şeyleri bile çok sonra alıgılıyordum ama kendime de gelemiyordum.

Bir bilinmezlik çukurunda gibiydim, belki de gerçekten öyleydim.

Elim tekrardan damla çikolataları koyduğum tabağa gittiğinde içinin boş olduğunu gördüm. Ne ara bitmişti?

Ayağa kalkarak odadan çıktığımda mutfağa geçtim. Damla çikoltaları koyduğum dolabı açtığımda içinin boş olduğunu gördüm. Kaşlarım çatılırken ne ara bittiğini sorguladım.

“Melis” adımın seslenmesiyle irkilirken onu gördüm, Savaş tam karşımdaydı ama berbat gözüküyordu. Dağılmış saçları, koyu halkalar oluşmuş olan göz altları ile uykusuzluğunu haykırıyordu adeta.
Onu gördüğüm anda aklım o ana gitti, günlerdir bunu yaşamamak için kaçmama
rağmen hem de.

O korkunç rüyayı gördüğümün sabahı onun göğsüne sığınırken tam anlamıyla kendime gelmiştim ve...o andan itibaren her an başka bir an gözümün önünde belirmeye başlamıştı. Daha önce yaşamadığıma emin olduğum bu anların anılarım olduğunu fark etmiştim, kaldıramamıştım.

Hoş, hala da kaldıramıyordum.

Onları hatırlarken kaç kere amcamı üstümden atmam gerekmişti, kaç kere dokunuşlarından kaçmaya çalışmıştım ya da kaç kere kanlar için bayılmıştım?

Her hücremde acıyı sanki o anın içindeymişim gibi hissetmiştim.

Örneğin sadece bir kere kaçtığımı bilirken aslında onlarca kez evden çıkar çıkmaz yakalandığımı hiç hatırlamıyordum.

Eksikler tamamlanmıştı ve artık bir dağ yıkılmıştı üstüme.

Ben bunları kaldırabilecek kadar güçlü değildim, ben bu kadar güçlü değildim.

Çok yorgun hissediyordum, artık taşıyamıyordum.

Kabullenemiyordum.

Zorlukla kabullendiğim ama aslında görmezden geldiğim geçmişimi kabullenemiyordum, ama görmezden de gelemiyordum.

“Birtanem?”

Özlediğim sesini tekrardan duyduğumda ne yapmam gerektiğimi bilmiyordum. Nasıl davranmalıydım? Zihnime ulaşamıyordum, algılarımı yönetemiyordum. Bana doğru temkinli bir adım attığında ondan korkup kokmadığımı anlamaya çalıştığını gördüm. Bu sefer kaçmadım.

O gün her şeyi hatırladıktan sonra eve gelmek istemiştim, eve girdiğim andan itibaren ise kimseyi kendime yaklaştırmamıştım. Kendi kendimi izole etmiştim ama kimden? Sevdiğim adamdan, kardeşimden ve arkadaşlarımdan? 
Rahatladığını her hücresi belli ederken hızla yanıma gelip beni sardı.

Bedenim sanki bunu bekliyormuş gibi kendini ona bıraktığında tüm ağırlığımı hiç üşenmeden taşıdı. Saçlarımın üstüne bıraktığı öpücüklerin beni ne kadar iyileştirdiğini biliyor muydu acaba?

“Savaş” diye mırıldandım kokusu ile. Onun dokunuşu hissetmek bile algılarımı açmıştı bir anda, bu nasıl mümkün olabilirdi ki? “Efendim, sevgilim?” her zamanki ılımlı sesine cevap vermek yerine kollarımı boynuna dolayarak başımı boynuna gömdüm, o zaten beni anlardı.

Zaafım olan boynuna yüzümü yaslayarak beni anlamasını bekledim. Kolları hızla belimi daha da sardığında omuzuma küçük öpücük bıraktı. “Biraz dinlenme ister misin bebeğim? Uyuyalım mı?” bir çocuğa sorar gibi sormasıyla dudaklarımın yaslı olduğu boynunu öptüm.

Onun yanındayken bu kadar hızlı normalime dönmem çok garipti.

Gülerek beni kucağına aldığında boynundaki yerimden ayrılmadım. Artık ikimizin de ortak kullandığı odama girdiğimizde hızla uyku modu için hazırlandık. Özellikle ben vücudumdaki boyalardan kurtulmak baya uğraşmıştım. Savaş evini satmıştı ve yeni evi hazırlanıyordu ancak ikimizde benim evimde kalmaktan şikayetçi değildik aslında benim evim olmaktan çıkmıştı, burası bizim evimizdi. Bu düşünce bile içimi sıcacık yapıyordu.

Bir kedi misali boynuna sokulduğumda gülümsediğini hissettim. Kolları bedenlerimi tamamen birleştirdiğinde kendimi gerçekten güvende hissettim ve fark ettim ki ben artık sadece onunla iyileşiyordum.

“Nasıl hissediyorsun birtanem?” sorusu ile başımı geri çekerek yüzlerimi hizaladım. Gözleri yüzümün her zerresinde gezinirken gülümsedim, buruk bir biçimde. “İyi olacağım, gerçekten. İyi olmak için elimden geleni yapacağım.” anlıma küçük bir öpücü bıraktığında kapanan gözlerimle bir süre öyle kaldık.

Bu anı ikinci yaşayışımızdı belki de ancak yine de birlikteydik.

Belki de aşk buydu, her şeye rağmen yine de birlikte olmaktı

Dudakları anlımdan ayrıldığında bir elini belimden çekerek saçlarıma getirdi. Saçlarımın arasında gezinen parmaklarıyla mayışmaya başlamıştım bile. Güvendeydim, mutluydum hem de her şeye rağmen ve sevdiğim adamın kollarındaydım.

Artık açık tutamadığım gözlerim ile yüzümü boynuna gömdüm bu sefer kıkırdamadan edememişti. Onun her şeye rağmen nasıl yanağıma zaafı varsa benimde onun boynuna zaafım vardı. Yanağımda hafif bir şekilde hissettiğim dudaklarıyla gülümsemeden edemedim.

Göz kapaklarım artık kendini taşıyamıyorken “Seni seviyorum.” diye mırıldanmayı da unutmadım. “Bende seni seviyorum, hayalperestim.

Evet, bitti nasıldı?

Melis'i direkt olarak iyileştirmek istemedim, umarım birazda olsa onu anlayabilmişsinizdir.

Hadi ben kaçtımmm

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın Seviliyorsunuz ♡

Instagram: elasu-gr

HAYALPEREST/ Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin