''Anadiline bile yabancı düşmekti, benimkisi. Düşüp de kelimelerin pinhana yuvarlanmasını izlemek. Kalktığında ise çoktan güruh kesimin hamuşluğunda bulmak kendini. Mesele onLaR olmak değildi, mesele sadece o kalmaktı.''
NİLÜFER
Ehad ile okulumuzun çatısındaydım. Aslında çatı her zaman kilitli tutulurdu. Ama bende anahtar vardı. Okulumuzun bekçisi Mustafa abiden almıştım. Mustafa abi hayatımda tanıdığım en saf adamdı. Öğrenciler onu kandırmakta zorluk çekmezdi. Yaratıcı insanlardık, Mustafa Abinin gerçeklerine sızacak kimliksiz hayaller büyütürdük!
Hatırlıyorum, lise üçte, stop-sale Safir'in önderliğinde başlamıştı. Safir ismi gibi sıra dışı fiziki özelliklere sahip bir kızdı. Bir gözünün mavi, diğer gözünün gri olması yetmezmiş gibi bembeyaz saçları, kaşları ve kirpikleri vardı. Albinizmdi.
Turizm için stop-sale, satışların durdurulması anlamına gelirdi. Konaklama işletmeleri tüm odaları satıldığı zaman ön rezervasyon yaptırmış diğer acentelere stop sale uyarısı verir, acentelerde oda satışlarını durdururdu. Bizim içinse, stop sale karnelerdeki kırık nota müdahale anlamı taşır. Satışları değil, kırık notları durdururuz. Dolu olan oda ise kendi odalarımızdır. Kırıklarla gelen karne sonucu ortaya çıkacak olan ev hapsi odalarımızı bizimle doldurur. O gün Safir bir arkadaşını ikna etmiş ve sınav zamanı Mustafa abiyi aramasını sağlamıştı. Akif hocamızın düğününe dört ay önce giden bir insana, eşinin evlilikten önce hamile kaldığını o yüzden hocanın utancından kimseye söylemediğini ve çocuğun erken doğmaya karar verince işlerin sarpa sardığını anlatan Safir'in arkadaşı PTT'den arıyordu. Numarası tespit edilemezdi. Akif hocaya ulaşamadığını ve acilen hastaneye gelmesi gerektiğini sürekli tekrar eden bu arkadaş Mustafa Abiye bir dakika düşünme fırsatı vermemişti. Gerçi düşünse bile sonuç değişmeyecekti. Sınıfa soluk soluğa gelen Mustafa abi nefessiz kalmasına rağmen konuştu.
''Baba oluyorsun, koş hocam hastaneye.''
''Ne diyorsun yoksa Aycan hamile mi?'' Dedi Akif Hoca, o an çok heyecanlanmıştı.
''He hocam şu anda doğum yapıyor, tez gidin!'' Hamile mi sorusuna evet doğum yapıyor cevabını verebilecek tek kişi yine Mustafa abiydi. Soruyu soran kadının sabah işe uğurladığı kocası olsa dahi.
''Mustafa ne diyorsun sen nasıl olur!''
''Hocam beni aradılar, Akif hocanın eşi erken doğum yapıyor çabuk hastaneye gelsin dediler.''
''Bu nasıl bir erkenlik de çocuk eşimin karnına düşmeden ebenin kucağına düşüyor! Mustafa, Aycan hamile değil, kandırmışlar seni.''
''Hadi hocam utanmayın, gizlemenize gerek yok.''
''Mustafa ne gizlemesi. Hadi çık sınav yapıyorum.'' Safir'in stop-sale'si tam yedi dakika sürdü. Bu yedi dakika içinde Safir tam puanlık kâğıt verdi. Akif hoca da umursamadı. İyi insandı. Sınavın ertelenmesinin gerekçesi olarak Mustafa abiyi yakmazdı. Sınavı geçerli sayar, sözlüyü sıfırlardı.
Mustafa abiyi bir defasında da Zafer liselerin artık farklı zamanlarda kurban bayramını kutladıklarına inandırmıştı. Sınıfa giren koyunu kovalıyor muyduk? Yoksa ondan kaçıyor muyduk? Bilinmez. Ama o gün Zafer ağlamıştı. Koyuna yeni gelin demediğimiz için. Evet, canım okulumuzda hayvanlara âşık olan bir delimiz var. Turizm meslek liseleri her çeşit öğrenci okutur. Pezevenk, bakire, zeki, deli, psikopat ayrımı yapmaz. Otel sahibi zengin bebeler ile karnını çalıştığı otelde doğurabilen çocuklar aynı dersi alır. Eroinman arkadaşlarımız ile oruç tutanlarımız aynı sınava girer ve çoğu zaman aynı notu alır. Eroinmanın kafası iyidir soruyu anlamaz, oruçlunun kafası yemektedir soruyu anlamaya çalışmaz. Turizm kim gelmiş, ne kadar kalmış, nereye gitmiş sormaz! İlgilendiği kime hizmet etmiş, kimi kazandırmış, kimi batırmıştır. Size kahvaltınızı hazırlayan aşçı birini zehirleyerek öldürmüş bir katil olabilir. Odanızı temizleyen housekeeper kocasından evi hiç temizlemediği gerekçesiyle boşanabilir. Gece alkollü kokteylinizi hazırlayan barmen imam hatip lisesi çıkışlı olabilir. Sadece zıtlıkları barındırmaz turizm anlam veremediklerinizi de içine alır. Otelin bahçıvanı emekli kimya öğretmeni olur. Garsonu mühendis, rehberi avukat, müdürü de doktor olabilir. Kimya hocasının emekli maaşı okuttuğu çocuklarına yetmez, ek iş yapar. Mühendis depremde yıkılan evler yapar, göçüğün altında kalan insanları tepside yıkılmak üzere olan bardaklarla birlikte taşır. Avukatın yalancılık düzeyi rehberlikte de iş görür, İngilizcesi de iyi olduğu ve yazları turizmden daha çok kazandığı avukatlığını sadece kışın yapar. Doktorun neden genel müdür olduğunu soramadım. Müdürümüz biraz sert bir adamdı. Ama bir otelde bulunan hasta sayısının bir hastanede bulunan hasta sayısından fazla olduğunu fark etmiş olabilir. Turizm liseleri de bizi işte bu renk cümbüşüne hazırlamak için çabalar. İşe girdiğimizde gözümüz kamaşmaması için her öğrenciyi kabul eder.