''Kendimi o günde ablamı beklerken bırakıyorum.''
NİLÜFER (İki sene önce)
Ablamı kapının önünde görüyorum. Tekrar baktığımda orada olmuyor. Gitmiş. Ayağa kalkmak için kendimi zorluyorum. Olmuyor, çok hastayım. Sürekli hastalanıyorum zaten. Nereden geldiği bilinmeyen bir ateş, sürekli bedenimde yükseliyor ve aniden sönüyor. Ama bu gece başka. Bu gece ateşin sönmeye niyeti yok! Rüyamda birini mi gördüm? Bana tanıdık olan birini. Tek bir gözün ışıltısını hatırlıyorum. Bana acıyarak bakan.
Bir süre yatağımda ablamın geri gelmesini bekliyorum. Ablam gecikiyor. İçim bir tuhaf! Bir şeyler beni rahatsız ediyor. Kalkıyorum. Bir süre yatağa tutunarak ilerliyorum. Başım dönüyor, düşüyorum. Masaya tutunmaya çalışırken üzerindekileri de yere düşürüyorum. Bir çerçeve var mesela. Ablamla bağ evinde çekildiğimiz fotoğrafı saklıyor. Bir de kutu. Doğum günü için ona yapmıştım. Vermeye çekindiğim için doğum günü sabahı yatağına bırakmıştım. Sahi neden çekiniyordum, kutuyu yapmak için o denli uğraşmışken? Onun kardeşiyim. Aramızda koparılamaz bir bağ varken sevgi neden yok? Bilmiyorum. Ama artık onu sevmek istiyorum. Elimi uzatıp ablamın tutması için bekliyorum. Ablam o gece gelmiyor.
Sabah uyandığımda düştüğüm yerden kendim kalkıyorum. Annem giriyor odaya. Ablamı soruyor. Bilmiyorum diyorum. Babam telaşla telefona sarılıyor.
Ben pencereden dışarı bakıyorum. Gökyüzünde neden bu kadar bulut var? Hoşuma gitmiyor. Göğe ulaşıp hepsini dağıtmak, gözlerimin önünden bulutları çekmek istiyorum. Yapamıyorum, sade maviyi göremiyorum.
Kendimi o günde ablamı beklerken bırakıyorum.