''Ben lanetliydim. Beni seven ve benim sevdiğim herkesi yok ediyordum. Şöhretlerini, paralarını, hayallerini, bir tek canları kalana dek sahip oldukları her şeyi alıyordum. Canlarını da alınca onlara verebileceğim tek şey mezarlarına götürebileceğim çiçekler oluyordu. Sonra bir gün biriyle karşılaştım. Yine devam etti, uğursuzluğum. Tek farkla. Bu sefer ben yok oluyordum. O kişinin sahip olduğu tek şey bendim. Ben öldüm.''
KAVANOZ KAFE
''İçeri giremezsiniz.'' Dedi Ateş. Karşısında iki kız ve beş erkek vardı. Kafenin girişinde karşılaşmış, gözü tutmayınca içeri girmelerine engel olmak istemişti. Ama nazik davransa da çocuklar arızalı çıkmış, zorla girmeye çalışmışlardı.
''Güzel şaka!'' Dedi Ehad. Özgür abi içerde olabileceği için sakin olmaya çalışıyordu. Peri'nin yanında bozguna uğratılmak istemezdi. Ancak Ateş'in dudaklarını patlatması an meselesiydi.
''Bak biz Nil'in yani Eyaz'ın arkadaşlarıyız. Sorun çıkmadan geçelim olmaz mı?'' Dedi Peri. Atahan onu aradıktan sonra Ehad'ın evinde buluşmuşlardı. Okan ve Merve'yi ikna etmek zor olmuştu. Ama herkes Peri'nin arkadaşları ile bara gitmeden ölmek istemediğini söylemesiyle kabul etmişti. Peri ölümcül hastalığı sayesinde insanlara her şeyi yaptırabiliyordu. Belki Ateş'le yalnız kalsaydı, öleceğini ve arkadaşları ile bara gitmenin son dileği olduğunu bu yüzden geçmelerine izin vermesi gerektiğini söyleyecekti. Ama birileri hep araya giriyordu.
''Arkadaşlarıymış işte, geçmelerine izin versenize.'' Dedi Biri. İçlerinde o kişiyi tanıyan sadece Ehad'dı. Ehad onunla bir kavgada tanışmış evine gelebileceğini söylemişti. O kavgadan sonra o kişi arada bir Ehad'ın evinde kalır, yemeklerini yer, sigarasını içer ve sonrada giderdi. Evin otlakçılarından en başarılı olanıydı. Bu gecede çocuklar bara gideceklerini söyleyince peşlerine takılmıştı.
''O haklı.'' Dedi Okan. Çocuğun ismini hatırlayamadı. Ehad genellikle reis diye seslenirdi.
''Eyaz sizin gibi bebelerle takılmaz. Yol alın.'' Dedi Ateş. Tek sinirlenmemeye çalışan Ehad değildi. Ateş'te sınırını zorluyordu.
''Eyaz'ı gerçekten tanıyor musun acaba?'' Dedi Atahan. Bir an önce içeri gidip Nil'i görmek istiyordu. Ona söyleyecekleri vardı.
''Bak eğer biz içeri giremezsek, seni dışarı alırız ki bu senin için iyi olmaz.'' Dedi Okan. Merve'nin içeri girmek istediğini biliyordu. Son zamanlarda Nil'den uzak durması Merve'ye hiç iyi gelmemişti. İhanete uğradığı için arkadaşına kızıyor, kendisinden Eyaz olduğunu sakladığı için onu affedemiyordu. Yine de Nil için endişelenmekten kendini alıkoyamadığı kesindi. Okan bunu Merve'nin günbegün artan sessizliğinden anlayabiliyordu.
''Ateş ne oluyor orda?'' Dedi Özgür abi. Bir takım sesler duymuş, kapıya yönelmişti.
''Özgür abi bunlar zorla içeri girmek istiyor. Eyaz'ın arkadaşlarıyız diye de yalan söylüyorlar.'' Dedi Ateş.
''Bırak girsinler. Öyleler.'' Dedi Özgür abi. Bugün Eyaz'ın doğum günüydü. Bir sürpriz olabilirdi.
''Patronu duydun.'' Dedikten sonra içeri geçen Ehad'ın yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Gençlerin ilk fark ettikleri gitarı çalan Nil'di. Çok farklı görünüyordu. Yüzünde ki ağır makyajı onun duygularını göstermesine engel oluyormuş gibiydi. Ya da gerçekten gitarı çalarken hiçbir şey hissetmiyordu. Özgür abi onları locaya yönlendirdi. Bir iki saat boyunca Nil'i izlediler. Barda gitar çalıyor, molalarda müşterilerle sohbet ediyordu. Kafeye arkadaşlarının girdiğini görmüştü. Ama henüz yanlarına uğramamıştı.
''Ne kadar mutlu görünüyor.'' Dedi Merve. Nil'in daha önce bu kadar çok kahkaha attığını duymamıştı. Kafeye ilk girdiğinde sadece rol yaptığını insanları neşelendirmek için kahkaha attığını düşünmüştü. Ama hayır Nil gerçekten mutluydu. Bir başkası gibi gözüktüğünde Nil gerçekten mutlu olabiliyordu.