10

6 1 0
                                    


''Bazen denizin dibine dalıp inci toplamak gerekir. Ama bilirsin ben yüzme bilmem.''

ATAHAN

Nil ile kantinde oturuyorduk. Yanımıza Kerim geldi. Angut geçti kızın yanına oturdu. İzin verir miydim peki? Hayır. Arkadaşımı korumam gerekiyordu. Nil salağı, ergenlik çağındaki erkeklerin bir kızın yanına sadece bacaklarına bakmak için oturduğunu bilemezdi. Yok neymiş İngilizcede edilgen yapıyı anlamamış da Nil anlatır mıymış da çok zor bir konuymuş da... Ben yer miyim!? Kantinden aldığım sütü Kerim'in her gün özenle yıkadığı beyaz gömleğinin üzerine döktüm. Kerim bana küfrede küfrede lavaboya gitti. O da okulun pansiyonunda kalıyordu. Çocuk kıyafetlerine inanılmaz dikkat ederdi. Boyasız ayakkabıyla gezmez, kıyafetlerini ütüsüz giymezdi. Erkek çocuklarında fazla rastlanılmayan bir moda merakı ile doğmuştu. Teninin üzerine değen her kumaşı teninden daha çok korur, kıyafetlerini moda dergilerine bakarak alırdı. İç çamaşırlarını göstereceği bir kız yoktu. Ama o iç çamaşırını bile marka giyerdi. Bizim yurtta herkes, herkes hakkında konuştuğu için biliyordum. Kerim'in hiç marka iç çamaşırını görmedim. Bir dakika. Acaba Kerim iç çamaşırını göstermek için Nil'i mi kandırmaya uğraşıyordu?

''Kimi kandırıyorsun sen?'' Dedi Nil, gözlerini kocaman açıp.

''Ne?''

''Bilerek döktün değil mi? Neden yaptın?''

''Saçmalama yanlışlıkla oldu.''

''Bir garson dökecek haa! Hem de senin gibi garsonluğun lisesini okuyan bir garson?!''

''Evet canım öyle. Her garson döker. Şimdi sevgilimle konuş.''

''Ya ne diyeceğim ben ona?''

''De işte bir şeyler. Kızlar sevgileri ile barışmak için başka kızların laflarına bakar.''

''O işin doğrusu, kızlar sevgilileri ile barışmak için en yakın kız arkadaşının lafına bakar. Ben onunla tanışmadım bile!''

''Canım ne olur iki kelam bir şey yazsan. Merve'yi erkek arkadaşıyla barışması için hiç mi ikna etmedin?''

''Evet etmedim. Merve asla geri adım atmaz bilmiyor musun? Bende asla başaramayacağım işe başlamam.''

''Bir hafta jelibonunu ben alırım sana.''

''Hayır.''

''Sınavda sürekli kopya ister, yakanı bırakmam.''

''Hayır!''

''Kitap okutmam sana.''

''Of ver numarasını.''

Kız arkadaşımla kavga etmiştik. Telefonlarıma cevap vermiyordu. Birinin Büşra ile konuşması gerekiyordu. Bizim horozlara söyleyemezdim. Büşra'yı kendilerine ayarlamaya çalışırlardı. Nil hallederdi bu işi.

''Ne yazdın?''

''Merhaba Büşra. Ben Nil. Ata'nın sınıftan arkadaşıyım. Atahan seninle ayrıldıktan sonra New York'taki evsizlere döndü. Geceleri uyumuyor, gündüzleri yemiyor. Boş boş geziyor ortalarda. Sınavları başlayacak, beynini kullanamıyor. Lütfen onunla bir kez daha konuşup bizi bu işkenceden kurtarır mısın?''

''Bu ne Nil? Kızın bir daha yüzüme bakmasını istemiyor musun?''

''Çok mu abartmışım?''

''Bir de soruyor musun? İçine etmişsin.''

''Bekle bekle. Cevap verdi. ''Bak Nil, Atahan sürekli senden bahsediyor. Bu yüzden kavga ettik. Senin adını daha fazla duymak istemiyorum. Atahan'a söyle sana teklif etsin. Bana da bir daha yaklaşmasın!'' Bu ne Ata?''

BeşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin