''Bir anı. İki sene önce. Nil bahçede tek başına. Bir ay önce ablası kayboldu. Nil sustu. Kimseye ablasıyla ilgili tek kelime etmedi. Kimsenin etmesine izin vermedi. Ben ona yaklaşıyorum. Ama şimdiki gibi çok uzak benden! Ablasına ne olduğunu soruyorum. bilmiyorum diyor. Bir akşam eve gelmedi ve hiç bir şey bilmiyoruz diyor. Gerçeği mi söylüyor? Öyleyse neden sakin? Bilmiyorum. Yanına oturup soruyorum. Sever miydin ablanı diyorum, gözlerinde bulutlar saklanıyor. Sevmezdim ama yine de...''
ATAHAN
Birinci dönem bitmişti. Lise hayatımda ki ilk takdir belgesini aldım. Boş sınıfta, elimde ki belgeyi birine göstermek için bekliyordum. Beklediğim kişi Nil'di. Karakolda sabahladığımız günden beri neredeyse hiç konuşmamıştık. Okula gelmiyordu, gelse bile bizimle hiçbir şekilde iletişim kurmuyordu. Bir ay geçmişti. Konuşmadan, görmeden, dinlemeden koca bir ayı geçirmiştik. İlk başlarda onunla konuşmayı denemiştim. Ama her denemem, ona her yakınlaşma çabam, bana bizden ne kadar uzaklaştığını göstermişti. Oysa umudum vardı. Nil ile hiç ayrılmayacağımıza dair umudum vardı. Belki şimdi onu beklememin tek sebebi umudumun hala olmasıydı.
Merve ve Zuhal. Barıştılar. Tabii ki eskisi gibi değiller. Birbirlerine uzak olan iki insandan ibaretler ancak birbirlerine kırgın veya kızgın değiller. Barışmaları elbette Peri'nin sayesinde oldu. Peri onlara dünyanın kırgın kalamayacak kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Okan'da Zuhal'den özür diledi. Bir ayrılığı bu kadar zorlaştırmamalıydı. Özürü içtendi. Çünkü artık Zuhal'e âşık değildi. Merve her geçen gün onu kendisine bağlıyor ve daha önce hiç sevmemiş gibi hissetmesini sağlıyordu. Böyle bir şey mümkün müydü? Birini çok sevmişken, bir başkasını daha çok sevebilme ihtimalimiz var mıydı?
Kayra. Fizik tedaviye başladı. Ayağında ki kırık yüzünden top oynaması imkânsızlaşmıştı. Ama bir ihtimal vardı. Çok düşük de olsa tekrar oynayabilmesi için bir ihtimali vardı. Peri bu ihtimalin gerçekleşmesi için dua ediyordu. Kayra, Peri'nin dualarının kabul olmasını istiyordu.
Ehad. Peri'nin ısrarlarıyla dershaneye başlamıştı. Avukat olabilmek için çok çalışıyor ve neredeyse hiç uyumuyordu. Artık aynı evde kaldığımız için biliyordum. Okul lojmanından atıldıktan sonra Ehad, Okan, Kayra ve bir iki gün kalıp giden tanımadığım birçok kişiyle ev arkadaşı olmuştum. Ehad Peri'nin okula geldiği günler okula geliyor, gelmediği günler hastanede Peri uyurken başında bekliyordu. Dershaneye çok sık uğramıyordu. Peri onu uyandığı zaman zorla gönderiyordu. Yine de sınav sonuçları bir ay içinde yükselmişti. Sınava çok az bir zaman vardı. İstediği bölümü kazanabilir miydi bilmiyorum ama Ehad'ın hayatında ilk defa ders çalıştığını düşünürsek son bir ayda imkânsızı başarmıştı. Kazanacaktı. Doktor ve hemşireler Ehad'dan şikâyetçi olmamıştı. Dava hala devam ediyordu ama şimdiden Ehad'ın ceza almayacağından emindim. Tıpkı disiplin kurulundan ceza almadığımız gibi.
Ehad ve Nil. Hiç bu kadar birbirlerine öfkeli olmamışlardı. Okula ikisinin de geldiği günler çok az olmasına rağmen mutlaka aralarında bir kapışma yaşanıyordu. Ama ilginç olan ikisi de birbirlerine zarar vermekten çok kendilerine zarar verilmesini istiyordu. Elbette ki bu kapışmaların büyümemesinin tek bir sebebi vardı. Peri ikisini de sakinleştiriyordu.
Peri. Gittikçe kötüleşiyordu. Hâlâ ona uygun bir kalp bulunamamıştı. Okula geldiği günler azalmış olmakla birlikte girebildiği derslerde inanılmaz halsizdi. Yine de inatla okula gelmeye çalışıyordu. Bazen onu Nil'in peşinden çatıya çıkarken görüyordum. Bir süre sonra indiğinde daha halsiz oluyordu. Ama sanki daha mutluydu. Sanırım son bir ay içerisinde Nil'e yakınlaşabilen tek kişi Peri olmuştu.
Peri ile Ehad. Hala sevgili olmamışlardı. İkisi de birbirlerini sevdikleri halde birbirlerine dokunmaktan kaçınıyorlardı. Peri daha fazla ileri giderse Ehad'ın onu asla unutamayacağından korkuyordu. Ehad daha fazla ileri giderse Peri'nin ölürken acı çekeceğini düşünüyordu.