''Sonuna kadar ablama sadık olmak istiyorum, Tekgöz.''NİLÜFER
''Eyaz!'' Biri ona sesleniyor. Ama ben duyuyorum. O kişiyi sadece ben duyuyorum. Neredeyim? Her yer kırmızı. Her yerde kan var. Bedenimi saran sıcaklığı hissedebiliyorum.
''Eyaz..!''
''Söyle...''
''Sen Eyaz mısın?''
''Tekgöz?! Geldin mi?''
''Sadece rüyalarında.''
''Uyuyor muyum hala?''
''Öyle.''
''Neden her yerde kan var?''
''Hatırla!''
''Neyi?''
''Gördüğün rüyayı.''
''Kar yağıyordu. Başta her yeri kaplayan beyazlık çok güzeldi. Ancak üşümeye başladım.''
''Sonra?''
''Donmak üzereydim. Bilincimi kaybetmemek için parmağımı kesmiş olmalıyım. Acı, benim hayatta kalmamı sağlar. Sonra... Sonra parmağımdan damlayan kan her yeri kırmızıya boyadı.''
''Sen üşümekten daha çok nefret edersin! Parmağında yara görüyor musun?''
''Ne? Ama kesmiş olmalıyım, kesmediysem neden kan var?''
''Eyaz'ı hatırlıyor musun?''
''Gazneli Sultan Mahmut'un kölesi. Neden bana öyle seslendin?''
''Neden Nilüfer olduğunu söylemedin?''
''Çünkü o... Çünkü o benim olmak istediğim kişi. Mevlana'nın hikâyelerinde okumuştum. Diğer eserlerde Ayaz olarak geçiyor, ama benim onunla ilk karşılaştığımda Eyaz'dı. Gazneli Sultan Mahmut'un kölesi Eyaz. Bir gün sultan onunla karşılaşmış, bilgeliğini görüp saraya gelmesini istemiş. Daha sonra Eyaz çalışkanlığı, zekâsı ve sultana olan sadakati sayesinde sultanın gözdesi olmuş. Ama onu kıskanmışlar. Bir kölenin sultanın en güvendiği adam olmasını kıskanmışlar. Hakkında dedikodular yapmışlar. Sultanda dedikoduları susturmak için adamlarını toplamış. Onlardan çok değerli bir elması kırmasını istemiş. Hiç biri elması kırmamış. Elması kırmanın sultanın hazinesine zarar vereceğini, böyle bir şey yapamayacaklarını belirtmişler. Sultan sonra Eyaz'ı çağırmış. Bu seferde ondan elması kırmasını istemiş. Eyaz ikiletmeden elması kırmış. Bunu görenler Eyaz'ı hainlikle suçlamışlar. Sultan, Eyaz'a neden kırdığını sormuş. Eyaz'da hiçbir şeyin sultanın emrinden değerli olmadığını söylemiş. Böyle bir köleymiş işte. Sonuna kadar sahibine sadık bir köleymiş...''
''Olmak istediğin kişi için kendini yok etmiyor musun?''
''Dedikodular yine de durmamış. Eyaz ne kadar sadık ve değerli olduğunu gösterse de, zekâsıyla herkesi şaşırtsa da insanlar onu sevmemeye devam etmişler. Bir kölenin onlardan değerli olmasını kabullenememişler. İçlerinden biri Eyaz'ın her gece bir odayı ziyaret ettiğini söylemiş. Diğerleri sultanın hazinesinden altın çalıp odaya koymasından şüphelenmiş. Bunu sultana da söylemişler. Sultan Eyaz'ı çağırıp, onları odaya götürmesini istemiş. Kapı açıldığında Sultan Mahmut ve Eyaz dışında hepsinin şaşkınlıktan gözleri büyümüş. Odanın içinde bir çarık ve yırtıklar içinde eski bir kıyafet varmış. Eyaz'ın köyden gelirken üzerinde olan elbiseleriymiş bunlar. Eyaz her gece fakir bir köyün hiçbir şeye sahip olamayan çocuğu olduğunu kendine hatırlatmak için o odaya gidiyormuş.'' İşte sen busun. Sultanın sana verdiği ipekten elbiseler, deriden çarıklar içinde bile en başta olduğun kişisin. Kim olduğunu unutma.'' böyle diyormuş, Eyaz.''
''Başkası olsan da kilidine sahip bir odada kendini saklayabileceğin için mi Eyaz olmak istedin?''
''Belki kimlerle nerede olursam olayım, ne yaparsam yapayım onun küçük kardeşi olduğumu unutmamak için Eyaz olmak istemişimdir. Biliyorsun, ablam gidince Nilüfer olarak yaşamaya devam edemezdim. Bu yüzden Eyaz'a ihtiyacım olduğunu düşünmüşümdür. Kendimi yok etmeden yaşayabileceğim başka bir isim bulamazdım. Ya da belki de...''
''Belki de?''
''Eyaz gibi sonuna kadar sadık kalmak istediğim içindir. Sonuna kadar ablama sadık olmak istiyorum, Tekgöz.''