''Bazen zarar verirsin en yakınlarına. Farkındasındır ama engel de olamazsın kendine. Ve çoğu zaman bilir yakınların gölge, güneş olduğu için vardır.''KAVANOZ KAFE
Özgür abi çocuklardan masaları kaldırıp alanı boşaltmalarını istemişti. Ateş ve Kül masaları çemberdeki odalardan en yakın olanına on dakika içinde taşıdı. Özgür abi ne derse sorgulamadan uyuyorlardı. Öğrenmişti, kafenin yeni elemanları. Özgür abi soruları sevmiyordu. Savaş ve Barış da aşağı indi. Yeni uyanan iki çocuk, alanın yukarısında ki kayadan oyma balkon odalarda bırakmıştı, bir önceki gecenin yorgunluğunu. Dün gece eve gitmek yerine Özgür abi ile kafede uyumuşlardı. Her zamankinden iki saat erken uyandılar. Özgür abi uykuyu sevmediği için çocukların günde en fazla altı saat uyumasına izin verirdi. Ve şimdi dört saat uyuyabilmişlerdi. İndiklerinde masaların kaybolduğunu fark etmediler. Rüyalarında masalar hala yerindeydi. Çocuklar ise hala rüyadaydı. Saat on ikiyi yirmi geçe kızlar girdi içeri. Eyaz ve Güneş hep geç kalırdı. Eyaz bugün siyah pantolon, siyah tişört ve beyaz deri ceketini giymişti. Güneş ise beyaz pantolon, beyaz tişört ve siyah deri ceket giymişti. Kızlar kıyafet kurallarının sadece renklerine uyuyordu. Bazen beyaz gömlek, siyah ceket giyer ve kavanoz amblemi olan siyah kravatı taktıkları olurdu. Ama çoğu zaman başka kombinlerle gelirlerdi. Yine de her zaman uyumluydular. Taktıkları takı ise asla değişmezdi. Sadece bir bileklik. İkisinde de. Bir çocuk bilekliği dışında başka hiçbir şey takmazlardı. Kızların getirdikleri şekerleri çocuklara verdiler.
Özgür abi gömleğini çıkarttı. Karın kasları artık belirgin değil, görünürdü. Eyaz'ın evden getirdiği tişörtü geçirdi üzerine. Kül onu ilk kez takım elbise olmadan görmüştü.
''Eğer benimle çalışacaksanız çocuklar, kimsenin sizin elinizden paketi alamayacağından emin olmak zorundayım. Şimdi Ateş ve Kül, siz Savaş ve Barış'ı izleyin. Bir şeyler kapmayı deneyin. Eyaz ve Güneş siz benimle dövüşeceksiniz.''
''Ne! Abi onlar daha çocuk. Nasıl olur?'' Dedi Ateş. Özgür abi gülümsedi. Ateş'e ona soru sormaması gerektiğini ezberletse de soracaktı. Her zaman.
''Öyleyse kızlarla dövüşün.''
''Abi tamam çok kavga eden tipler değiliz ama ayıp olmuyor mu?'' Yine sordu Ateş. Haksızlığa uğradığını düşünüyordu. Neye uğradığını şaşırması an meselesiydi.
''Güneş ne dersin?''
''Rican olur abi.'' Güneş ceketini çıkardı. Ateş'e tek eliyle gelmesini işaret ediyordu.
''Şaka falan değil, değil mi bu? Bak kızım canın yanacak!'' Dedi Ateş.
''Dene.'' Dedi Özgür abi. Sesini yükselterek söylemişti. Sinirlenmeye başlıyordu. Ateş Güneş'in canını yakmamak için hafifçe vurmayı denedi. İlk hamlesinde kendini yerde buldu. Kötü düşmüştü.
''Bu kadar mısın?'' Dedi Güneş. Elini Ateş'in yerde ki şaşkın ifadesine uzatmıştı. Ateş kalktı.
''Kız olduğun için hafife almıştım, şimdi baştan başlayalım.'' Dedi Ateş.
İkinci ve üçüncü hamlede sonuç değişmedi. Ateş her seferinde yerde elini uzatan Güneş'e bu kadar değil diyerek ayağa kalkıyordu. Özgür abi kahkaha atmaya başladı. Güneş sevindi. Bir anı aklına geldi. Özgür abinin evindeydi. Birileri daha vardı. Özgür abinin canını yakmak isteyen birileri evine baskın yapacak kadar ileri gitmişlerdi. Özgür abi o gün Güneş'i güç bela banyoya kilitledi. Kapının ardından kırılan kemik seslerini ve küfürleri duyan Güneş korku içinde bekliyordu. Ne var ki hiçbirinin gücü Özgür abiye o kapıyı açtırmaya yetmemişti. Dakikalar sonra kapı açıldığında ise Özgür abi kanlar içindeydi ama ayaktaydı. Yerde inleyen, sürünerek kaçmaya çalışan birileri vardı. Güneş o gün yemin etmişti. Bir gün o kapıyı kilitleyecek kişi olacaktı. Bu yüzden canı acısa da dövüşmeye devam etmişti. Çoğu zaman özenle sürdüğü ojeleri bozulmuş, saçları kontrolden çıkmış, üstü başı toz toprak içinde kalmış ve bedeni yer yer morarmıştı. Ama o pes etmemişti. Eyaz'ın ise dövüşmek için başka bir nedeni vardı. Sessizdi, yine. Kül Eyaz'a baktı. Anlamıyordu bu kızı. Müşteriler geldiğinde kahkaha atıyor, hiç susmuyor, sürekli bir şeyler anlatıyor ve gelen herkese en yakın arkadaşıymış gibi davranıyordu. Ancak müşteriler gidince susuyordu. Kafede ki diğer herkes tek kişiydi. Normalde nasıl davranıyorlarsa müşterilere de öyle davranıyorlardı. Özgür abi menüye kimsenin içmeyeceği karışımlar ekliyordu. Ateş misafirlere de sürekli soru soruyordu. Güneş her gelen yakışıklıya âşık oluyordu. Barış ne olursa olsun ağlamıyordu. Savaş ise ne olursa olsun gülüyordu. Ama Eyaz gerçekte kimdi? Gerçek isimlerini söylemiyorlardı tamam ama tıpkı ismi gibi gerçek kişiliğini de göstermeyen tek kişi Eyaz'dı.