''Kopmuş kelebek kanadı, savruluverdi gökyüzünden, tıltılın ilk aşkı olan Toprağa.
Acıdan kavruldu Toprak, ufala ufala bin parçada kurudu Toprak.
Kalsaydı dedi yanımda, ben yaşatırdım onu içimde.
Gerçi o da farkındaydı, tıltılı Gökyüzünü gördüğü an kaybetmişti.
O tıltıl ki kendisi için karanlıkta yaşarken, Gökyüzü için ölmeye razı gelmişti.
O tıltıl ki Gökyüzüne kavuşabilmek için kanatlanmıştı.
Bu yüzden yeşermeye devam etti. Tıltılsız.
Nasılsa dedi Rüzgar'a Romeo'nun ilk aşkı Roselina'yıda kimse hatırlamaz!''
ATAHAN
Onlar hatırlamıyor. Bahsettiğim çok önceden kalma bir acı. Yaşayanlar unutur, yaşamışlar ise anlatamaz. Pandoranın kutusuna ilk konanların, kötülerin hikâyesi bu..! Ben unutanlardan olmadım.
Azazel, cennetin güzelliğiydi. Diğer melekler ve cinler onunla büyülenmişti. Çevresine yaydığı ışık, sıcacık ve göz kamaştırıcıydı. Sonra cennet topraktan yaratılanla çalkalandı. Âdem gelmişti ve ardından Havva...
Azazel merak etti. Görmek istedi, yaratılanları. Sonunda karşılaşınca Âdem'i değil, yalnızca Havva'yı gördü. Güzelliği, ışığı, sıcaklığı Azazel'i kör etti. Havva ona ait olmalıydı. Ona dokunmak için elini uzattı. Ancak Havva geri çekildi. Korktu. Âdem için yaratılmıştı. Bir başkasına âşık olamazdı. Azazel o an nefret etti, insanlıktan, kaderden.
Sonra kaderini değiştirmek için yapmaması gerekeni yaptı.
İsmini değiştirdi. Şeytan oldu.
İlk kar yağdığın da dileğim gerçekleşmemişti, öyleyse affedilmeyecektim de!