''Belki bizim göremediğimiz bir yerde bizi gözetliyordu.''
ATAHAN
Disipline verilmiştik. Karşımızda hocalar savunmamızı bekliyordu. Ben okulda uyuşturucu bulundurmaktan sorumlu tutulmuştum. Cezam okuldan atılmak olabilirdi. Nil'de aynı durumdan yargılanıyordu. Ehad ise uyuşturucuyu satmaktan ceza alabilirdi. Cezası hapiste bitebilirdi.
''Uyuşturucunun affedilemez bir suç olduğunu biliyorsunuz, değil mi?'' Dedi Zeynep hoca. O da disiplin kurulundaydı.
''Ben biliyorum, hocam. O yüzden Atahan'ın içmesine izin vermeyip, uyuşturucuyu elinden aldım. Ama Ehad ki kendisi satıcıydı, bu durumu öğrenince okulda arama yapılmasını istedi. Sonuç siz beni kötü bildiniz ve benim hiçbir suçum yoktu.'' Konuşan Nil'di ama sözler Eyaz'a aitti. Her şeyi anlatan da oydu. Bu hafta içinde sürekli ertelenen disiplin kurulu toplanmıştı. Eyaz ağzını açtığında ise bizim ismimizi verdi. Ve şimdi kurul, en başta olması gerektiği gibi bizim için toplanmıştı.
''Ehad sen ne diyorsun, Nilüfer doğruyu mu söylüyor?'' Dedi İbrahim hoca. Bir an korktum. Ehad başka şeyler de anlatabilirdi. Eyaz'ı anlatabilirdi. O kafe görünümlü yerde uyuşturucu sattığını anlatabilirdi. Hocaların önünde kavga çıkartabilirdi. Ama yapmadı.
''Nilüfer yalan söylemez hocam. Ama her şeyi yanlış anlamış. Atahan'ın bana borcu vardı, onu ödedi. Nil de para verdiğini görünce benden bilmiş. Uyuşturucuyla bir ilgim yok'' Dedi Ehad.
''Nilüfer, Ehad'ın uyuşturucu sattığına dair bir kanıtın var mı?'' Dedi İbrahim müdürümüz.
''Neden olsun? Bu okulun müdürü sizsiniz, ben değil. Benim uyuşturucu satanların peşinde koşmak yerine ders çalışmam gerekiyor. Kanıtı siz bulun, İbrahim müdürüm.'' Dedi Nil. İstese kanıtı rahatlıkla bulurdu. Ama dediği gibi, o başkasının işini yapmayacak kadar meşgul biri olmuştu. Eyaz olmuştu.
''Ehad arama yapıldığı gün neden yapılmasını istedin?'' Bu soru Ömer hocadan gelmişti.
''Sadece tesadüftü hocam. O gün Turgut'ta çıkan pornoyu hatırlıyorsunuz, onu biz şaka amaçlı koymuştuk. Yakalanıp yüzünün kızarmasını istedik, ama başka bir şey bulundu.'' Dedi Ehad.
''Peki, neden ilk Nil'i aratmak istedin?'' Dedi İbrahim müdürümüz.
''Aramızda bir şaka vardı. İlk birinci okusun, ilk birinci sıraya geçsin falan diyorduk, onun devamıydı.'' Dedi Ehad. O kadar soğukkanlıydı ki bir yalan makinesi bile bu cevaba inanabilirdi.
''Şaka yapıyor olmalısın.'' Dedi Nil.
''Evet, her şey bir şakaydı.'' Dedi Ehad. Sesindeki tını sanki dua eder gibiydi. Yalvarırım, her şey bir şaka olsun diyordu. Duasını Tanrı değil, ben duyuyordum. Aslında şu an okuldan atılmak umurunda değildi. Peri'yi düşündüğünü gözlerindeki boşluktan anlayabiliyordum. Keşke dediği gibi her şey şaka olsaydı. Peri'nin hastalığı, Nil'in Eyaz çıkması, burada hesap veriyor olmamız... Değildi ve ben dualar gerçekleştiremezdim. Ehad buradaydı çünkü çok daha önemli bir gerçek vardı. Peri ne olursa olsun onun okulda kalmasını istiyordu. Hocaları masum olduğuna ikna etmeliydi. Ben buradaydım, çünkü çok fazla hata yapmıştım. Nil'in suçumu üstlenmesine izin vermiştim. Ve Eyaz buradaydı, çünkü hatalarımızın bedelini Nilüfer'e ödetmek alışkanlığımız olmuştu.
''Atahan uyuşturucuyu Nilüfer'in dediği gibi senin miydi?'' Dedi Zeynep hoca.
''Evet hocam. Nil'in ve Ehad'ın alakası yok. Mersin'den gelmeden önce almıştım. O gün benim için kötü bir gündü. Kullanmazsam kendime zarar vereceğimi düşünmüştüm.''