AŞK NEFRET VE HİÇLİK

664 65 34
                                    

1 HAFTA SONRA


Selen dans stüdyosundaki işlerini halledip çıktı. Yemek yemek için Sevda ile buluşacağı restorana doğru yola koyuldu. Telefonuna gelen birkaç bildirime göz ucuyla baktığında en dikkat çekici olanı annesinden gelen mesajdı.
"Hala kontrol randevuna gitmediğine inanamıyorum. Yarın birlikte gidiyoruz." mesajı yanıtlamadı. Otoparka aracını park edip restorana yürüdü. Sevda'ya sarılıp oturdu. Masaya gelen kibar garsona siparişlerini ilettiler.
"Haber aldın mı?" önündeki suyu içtikten sonra Sevda'ya merakla bakmıştı.
"Hayır." Dediğinde ona inanmadı ve kaşını kaldırarak konuşmasına devam etmesini bekledi.
"Boşver Selen gitmiş işte bir yerlere." Sevda geçiştirircesine söylemişti.
"Tamam nereye gitmiş? Bana küs mü? Anlatsana konuştuğunuzu biliyorum." Sevda derin bir nefes verip kolların göğsünde bağladı.
"Selen.. Bence sen yoluna bak artık. Özge'yi falan boşver." Kollarını çözüp ona doğru eğildi. "Hatta bu gece dışarı çıkalım. Çağdaş'ı da alırız. Şöyle eski günlerdeki gibi takılırız." Selen omuzlarını silkti.
"Hiç öyle bi havada değilim." restoranın camından uzaklara baktı. "Eve gidip nasıl bu hale geldiğimi düşüneceğim." Diyip yapay bir gülümseme ekledi.

"Senin sosyalleşmem lazım. Benimle kulübe gelsene" garson yemekleri masaya dizerken ikisi de bekliyordu.
"Ne kulübü?" diyip yemeğini karıştırdı.

"Yoga meditasyon falan işte. Bu akşam da var." Selen başını salladı. "Bak bu olur. Evde düşünmek yerine orada düşünürüm." Yine gülümsedi. Yemeklerini yerken sohbetlerine devam ettiler.


Almanya'nın sokaklarında dolaşırken yorulduğunu fark ettiğinde ilk gördüğü kafeye girip kendine bir kahve söyledi. Kafenin camlı dış kısmına oturdu ve yavaşça yağan yağmuru izledi. Kahvesini getiren garsona gülümsedi. Elindeki kitaba baktı. Uzun zamandır okumayı istediği bir kitaptı. Nihayet vakit bulabildiğinde bu fırsatı değerlendirdi ve kitabına daldı. Ara ara kahvesinden yudumlar alırken yağmurlu gri havaya da göz atmayı ihmal etmiyordu. Kitabının arasına koyduğu kağıdın olduğu sayfaya geldiğinde kağıdı parmakları arasına aldı.

"Şarj aleti için teşekkür etmeme izin verirsen kahve için güzel bir yer biliyorum. 05******* Pınar"

 
Pınar'ın havaalanda gizlice çantasına koyduğu bu nota bir haftadır bakıyor ve geri kitabının arasına ya da masanın üzerine bırakıyordu. Aramıyordu ama notu atmaya da niyetlenmiyordu. Notu yine kitabın arka sayfaları arasına sıkıştırdı. Kahvesinden bir yudum aldı.  Derin bir nefes verdi. Ne kadar kötü olabilir ki, diye düşündü ve notu aldı. Numarayı çevirdi ve telefonu kulağına götürdü. Birkaç çalıştan sonra Pınar'ın sesi duyuldu.
"Alo.. Buyrun?" Feris derin bir nefes aldı. Bunu yaptığına inanamıyordu ama aramıştı bile.
"Selam ben Feris.. Havaalanından." durdu ve Pınar'ın konuşmasını bekledi.


"Aa! Hiç aramayacaksın sanmıştım." Feris masada duran kitabı diğer eliyle dürtüp duruyordu. "Şey.. Ben kendi bulduğum kahveleri pek beğenemedim de.. Tatsızlar" Pınar Feris'in bu sözüne güldü.
"Bence kahvelerde problem yoktur da kahve yanında sohbet olmadığı için yavan geliyordur."
Pınar tam olarak da Feris'in açlığını duyduğu şeyi söylemişti. Bir haftadır garson, kasiyer ya da otel görevlisi dışında biri ile konuşamamıştı. Bu da iyice kendine dönmesine ve sürekli düşünmesine sebep oluyordu.


"Sanırım öyle.. " diye yanıtladığında Pınar'ı dinledi.
"Akşam altı gibi işim bitiyor. Neredesin sen?" ortak adres belirlediler ve kahve için sözleştiler. Arkadaşça bir buluşmanın zararı olmaz diye düşündü. Sohbet etmek, kendi dilinden biri ile konuşmak istiyordu.

Selen ve odadaki 8-9 kişi kendi matları üzerinde oturmuş sakinleştirici bir müzik eşliğinde gözler kapalı bir şekilde yoga hocalarının söylediği şeyleri düşünüyorlardı. Düzenli nefesler alıp veriyorlar ve olumsuz enerjileri kovmaya çalışıyorlardı. Meditasyon sonunda tesisin bahçesindeki ahşap masalardan birine oturup yeşil çayını yudumladı. Karşısına oturan saçlarında ve sakallarında yer yer beyazlar olan kırklı yaşlarında geniş omuzlu sempatik adam ona başıyla selam verdiğinde o da başını salladı.
"Ne güzel bir hava değil mi? diyerek Selen'e baktığında Selen yine başını salladı."Evet öyle." çayından bir yudum aldı.
"Seni ilk kez görüyorum burada.?" Selen karşısındaki adama baktı. "Evet yeniyim.. Siz sık gelir misiniz?
"Haftada bir iki gelmeye çalışıyorum. Bana iyi geliyor burası." su şişesinden bir yudum su içti.
"Umarım bana da iyi gelir." Selen derin bir nefes verdi.
"Ne beklediğine göre değişir? Nasıl bir iyilik bekliyorsun?" adam sandalyesinde geriye yaslanıp Selen'i izledi.
"Bilmiyorum ama artık huzur bulmak istiyorum ." çayını yudumladı.
"Huzuru arama inşa et o zaman." gülümsedi. Selen bu cümle karşısında ona baktı.
"Nasıl?" dediğinde meraklıydı.
"Huzur bulunan ya da aranan bir şey değil ki, sen kendini bul kendini anla huzur zaten gelecektir." saatine baktı ve ayağa kalktı.
"Gitmem lazım." elini uzattı. "Anıl ben bu arada."
"Selen...Memnun oldum." Anıl'ın elini sıktı. Bahçede yine yalnız kaldığında hafif soğuk sonbahar havasından derin bir nefes aldı.

AŞK NEFRET VE SEN /g×gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin