Fiko sesini çok yükseltmeden bağırdı. "Ulan duvar değil kale suru mübarek sanki savaşa geldik 10 metre duvar örmüşler evin etrafına."
İçimden sabır çektim şuan Pelin'i görebilmek için evlerinin bahçesinden gizlice girmeye çalışıyordum. Emir denen lavuk benim bebeğimi ailesine söylemekle tehdit etmişti çünkü. Evet bebeğim olduğundan henüz haberi yoktu ama bugün olacaktı zaten kaç gündür bekliyordum duygularımı söyleyebilmek için.
Fiko'nun tuttuğu sandalye tekrar sallanınca sağlam bir küfür ettim. "Olum tek bir görevin var siktiğimin sandalyesini tutmak düşersem seni gebertirim."
Fiko derin bir of çekti. "Ne yapayım olum Beyza'ya mesaj yazıyorum haber alamayınca merak ediyor minik serçem."
"Hay ben senin.." diye mırıldandım sessizce duvarın tepesine gelince oturdum ve sandalyeyi dikkatlice çekip ineceğim yöne koydum.
Sallana sallana merdivenden indiğimde Fiko'ya seslendim. "Sen arabaya geç ben seni ararım."
"Sanki başka şansım var ormanın ortasındayım kurt çakal her bok vardır burda."
"Siktir git lan." Diye bağırdım en sonunda.
Bahçeden eve doğru dikkatli bir şekilde yürüyordum gerçi buna ev demek doğru olmazdı malikaneydi burası.
Işığı yanan odalara bakıp Pelin'in odasını tahmin etmeye çalıştım bir kaç dakika sonra pembe perdeler görmemle duraksadım. Benim sarışınımın odası burasıydı kesinlikle.
Merdivenin elimde çok dikkat çekeceğini bildiğim için yanıma almamıştım ama odaya nasıl çıkacaktım hiçbir fikrim yoktu.
Etrafa göz gezdirirken odasının altında ki sundurmayı fark ettim hiç beklemeden sundurmaya çıkıp ordanda odasına tırmandım.
