12

18.1K 1.5K 174
                                    

Her şey felaketti.

Mikhail'e söylediğim haber sonrası endişelense de bunu belli etmemişti. Sanki ona normal bir haber vermişim gibi biraz sohbet etmeye devam etmişti. Dikkat çekmemeliydi ve bir Pakhan olarak sakinliğini korumalıydı.

Bana git demediği için ben de yanında kalmıştım mecburen. Benjamin'e mesaj atsam da Vincent ile ilgilendiği için görmüyordu muhtemelen. İçimdeki endişeyi gömüp ifadesiz bir yüzle muhabbetleri dinlerken rolümü oynamak zor gelmişti. Ben burada endişeyle kıvranmamak için zor dururken Mikhail'in içinde kopan fırtınaları düşünemiyordum.

Bir saat boyunca davette kalmaya devam ettik. En sonunda Mikhail işleri olduğunu ve sanki önemsizmiş gibi lanse ederek gitmek zorunda olduğunu söylediğinde itiraz edilmemişti. Mikhail bunu soğuk bir tonda söylediği için ikna edilmeye çalışılmadı bile.

Birlikte arabaya bindiğimizde endişesini yüzünden okuyamasam da titreyen elleri onu ele veriyordu.

"Uspokoit'sya." Sakin ol.

Berbat bir aksanla konuşsam da bana bakmasıyla odağında olduğumu fark edip utancı köşeye bıraktım.

"Bir şey olmayacak. Vincent güçlüdür, üstesinden gelebilir." Mavi gözlerine bakarken tane tane konuşarak onu sakinleştirmeye çalıştım.

Gözlerinde çaresizliğin verdiği öfkeyle gidip oradaki herkesi katletmek vardı ancak bunu engellemeliydim. Ellerimi yüzüne koyup bana daha da odaklanmasını sağladım.

"Mikhail, sakin ol." Öfkesini dizginlemezse her şeyi mahvolurdu. Toparlayamazdı ve bu daha büyük bir felakete yol açardı.

Adını söylediğim anda öfke yerini kısa çaplı bir şaşkınlığa bıraktı. Ona ilk kez adıyla seslenişimdi. Buna odaklanması iyiydi.

"Şimdi arabayı sakince sür. Benjamin'i arayıp yerlerini öğreneceğim ve oraya gidip Vincent'i göreceğiz. Tamam mı?"

Uslu uslu başını salladığına neredeyse gülecektim ama yapmamayı başardım.

Elimi çekeceğim sırada iri elleriyle bileğimi kavradı ve ona bakmama sebep oldu. "Bir şey olmadı, boşuna endişeleniyorum değil mi?" Onu onaylamam için neredeyse yalvarır gibi bakıyordu.

Bileğimi saran soğuk ve iri elini görmezden gelmeye çalışarak kafamı salladım onaylar gibi. "Bir şey olmayacak. Şimdi gitmeliyiz yoksa Benjamin stresten kendini vuracak."

Güldürmek istesem de mimik oynamadı. Ellerimi serbest bıraktığında kontrolünü geri kazandığını anlamıştım. Kemerimizi takıp yola odaklandığımızda bileğimde hâlâ tutuşunu hissediyor gibiydim. Görmezden gelmeyi başararak telefonu alıp Benjamin'i aradım.

Tek çalışta açtı.

"Nasılsınız?" Diye sordum hızla.

"İyiyiz." Sesi çok yorgun geliyordu ama cevabıyla rahatladım. "Vincent iyi, kurşunları çıkardım vücudundan. Dikişten sonra uyudu."

Yutkundum. Kurşunlar dediğinde bunu Mikhail'e nasıl açıklayacağımı düşündüm. Benjamin sağlık eğitimi konusunda çok ilerdeydi. Bir diploması yoktu ancak bir doktordan, Mikhail'in öldürttüğü adamları kadavra gibi kullanıp üzerinde eğitimler vermesini sağlamıştı. Ameliyat konusunda da gayet iyiydi.

Vincent ve kendi yaralarını defalarca diktiğine şahit olmuştum. Ancak ilk kez bu denli endişeliydi.

"Biz yanınıza geleceğiz, konum atabilir misin?" Diye sordum.

"Kazan'daki evdeyiz. Mikhail biliyor yerini." Neredeyse ayakta uyuyacak gibiydi ancak biz olanları dinleyene kadar uyuyamayacaktı muhtemelen.

"Kazan'daki evdelermiş." Bunu Mikhail'e söylediğimde bana onaylar gibi bakıp önüne döndü.

Nasıl olduğunu sormak istiyor ama alacağı cevaptan korktuğu için sessiz kalıyordu. Bunu anladığımda sesimi yumuşak tutmaya çalışarak cevap verdim.

"Vincent iyi, Benjamin yarasını tedavi etmiş. Uyuyormuş şimdi." Mikhail bir şey demese de direksiyonu sertçe kavrayan elinin gevşediğini fark ettim.

"Biz geliyoruz." Diye tekrar ettim Benjamin'e. "Birazdan görüşürüz."

O da aynı şekilde karşılık verdiğinde telefonu kapattım. Mikhail yol boyunca sessiz kaldı ben de ona ayak uydurdum. Endişe ve korkusu geçsin diye bekliyordum. Kendi duygularımdan bir haberdim. Benjamin'in endişeli sesini duyar duymaz dizlerimin bağı çözülmüştü âdeta. Korku kalbimi maratona çıkmış gibi hızlandırmış ve dilimi damağımı kurutmuştu. Orada bir saat geçirmemiş resmen işkence görmüştüm sanki.

Tek kelime etmememe rağmen üstelik. Mikhail bu haber üzerine bir de konuşmalar yapmak zorunda kalmıştı. Sergei'nin bilerek yaptırdığını düşünüyordum ve eminim ki Mikhail de aynı düşünceyi paylaşıyordu. Bu yüzden onun geri dönmesini engellemiştim. Amcasını orada yaralasaydı Pakhan tahtı sarsılırdı.

Sergei'nin istediği şey olurdu.

Mikhail devasa bir malikaneye geldiğinde garaja park etti arabayı. İlk kez gördüğüm bu yer dağ evini andırıyordu ve etrafında hiç ev yoktu. Muhtemelen tüm arazi özel mülktü ve Mikhail'e aitti.

Arabadan indik. Kapı anında açıldı, Benjamin üzerindeki kanlı kıyafetlerle karşımızdaydı. Sesine tezat görüntüsü öfkeli ve canlıydı.

Mikhail ve ben içeri girdik. Benjamin kapıyı kapatıp önümüze geçti, Vincent'in yattığı odaya girene kadar kimse konuşmadı.

Yatağın içinde gövdesi bandajlarla sarılmış yatıyordu Vincent. Saçları darmadağın ve dudakları solgundu. Kolunda serum vardı ve muhtemelen Benjamin her şeyi halletmişti.

"V khoroshem sostoyanii. Puli ya vynul, shrapneli ne bylo." İyi durumda. Kurşunları çıkardım, şarapnel yoktu.

Mikhail Vincent'e bakarken Benjamin'in sözleriyle gözlerini üzerinde gezdirdi.

"Kto sdelal eto?" Kim yaptı bunu?

Cevabı tahmin etsem de Benjamin'i bekledim.

"Sergei." Kinle söylemişti adını.

Mikhail'i zorlukla sakinleştirmişken şimdi hem o hem de Benjamin'i sakinleştirmek zorundaydım.

"My dolzhny ubit' yego nemedlenno." Onu hemen öldürmeliyiz.

Benjamin daha önce hiç bu kadar öldürmeye istekli değildi. Vincent'in bu durumda olması onu öfkeden kudurtuyormuş gibiydi.

"YA sostavlyu plan." Bir plan yapacağım.

Onlara dehşetle baktım. Kontrolü kaybettiklerinin farkında değiller miydi?

"Vy dolzhny byt' spokoyny. Vy ne smozhete reshit' problemu takim obrazom." Sakin olmalısınız. Sorunu bu şekilde çözemezsiniz.

İkisi de bana öfkeyle bakarken neredeyse geriye adım atacaktım ama kendimi tuttum.

"Eto bylo ser'yeznoye ubiystvo, Çınar. Dolzhna byt' tsena za to, chto on sdelal." Bu ciddi bir suikastti Çınar. Yaptığının bir bedeli olmalı.

Benjamin'in öfkesini anlıyordum. Bir bedeli elbette olmalıydı ama Sergei'nin müttefikleri azımsanamazdı. Üstelik Bratva aileydi, aileden birini kanıtsız öldürmek Mikhail'i mantıksız bir Pakhan yapardı.

"YA znayu, no my dolzhny sokhranyat' spokoystviye i planirovat' sootvetstvenno." Biliyorum ama sakin olmalı ve ona göre bir plan yapmalıyız.

Gözlerimi üzerlerinde gezdirirken son kelimeyi emir verir gibi söylemiştim.

"Ne ubivaya kogo-to." Birini öldürmeden.

Rusça konuşan Çınar>>>>>>

Yardımcı| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin