44

10K 962 75
                                    

Çınar

Dönmek düşündüğüm kadar garip hissettirmemişti. Çünkü Mikhail'e sarıldığım ilk an evime dönmüştüm zaten. Şimdi fiziki olarak ülkeme, evime, kafeme geri dönüyordum.

Mikhail ile kahvaltı yapıp iki gün dolaşmıştık. Yemek yiyip bir şeyler izlemiş ve sorunları göz ardı etmistik. Daha sonra ben işimden istifa etmiştim ve şimdi uçaktan inmiş arabayla eve dönüyorduk. Açıkçası ona bakmak bana o geceyi hatırlatırken utanmadan kalmak çok zordu. Zihnimin bir yerinde çıplak görüntüsü o kadar tazeydi ki kasıklarım karıncalanıyordu âdeta.

Ancak ilaca rağmen ağrısını hissettiğim belimle tekrar istemek çok zordu. Belli etmeden yürümek, uzanmak, eğilmek daha da zordu. Bu yüzden onun o görüntüsünü unutmak için ya saçma bir konuşma başlatıyor ya da bambaşka bir şey düşünüyordum.

"Biliyor musun Vincent ve Benjamin beni çok aradı." Dedim aniden. Başka şeyler düşünmek işe yaramamıştı.

"Asıl sen Benjamin'in bana trip attığını biliyor musun?" Diye sorduğunda benim dalgın çıkan sesimin aksine onunki neşeliydi. Sanki ciddi konuşup onu bu mutlu andan uzaklaştıracakmışım gibi ipleri eline almıştı.

Aslında öyle bir amacım yoktu. O sözler şu an çok uzaktı ve anlamını yitirmişti. Sadece Mikhail ve aşkı vardı. Ama belli ki o hâlâ düşündüğümü sanıyordu. Bu yüzden ona uyarak sadece dinleyip yüzüme tebessüm yerleştirdim.

"Ne?" Ta ki sözlerini algılayana dek. "Benjamin niye sana trip atıyor ki?" Mikhail için canını bile verirdi Benjamin, en güvendiği çalışanıydı. Çocukluk yapmazdı, niye trip atmıştı ki?

"Aramızda geçenleri bilmese de seni geri getirmediğim için bana kızdı. Ona verdiğim işleri yaparken beni öldürecek gibi bakıyor hatta bazen laf sokuyordu." Sözlerine şokla gülüp inanmıyor gibi bakarken kendimi çok iyi hissetmiştim.

Benjamin bana hem dost hem abi gibi bakıyordu ama bunun için açıkça Mikhail'e rest çekecek kadar yoğun hisleri olduğunu düşünmemiştim. Ketum ve soğuk halinin aksine belli ki beni kardeşi gibi görüyordu.

"Benjamin'i özledim." Dedim abisinin üniversiteden gelmesini bekleyen kardeşler kadar özlemiştim onu.

"Beni?" Diye sordu birden. Hiç beklemediğimden dönüp ona baktığımda ciddi ciddi cevap beklediğini gördüm.

"En çok seni özledim zaten." Diye cevap verdim hayret karışımı bir sevgiyle. Mikhail'in yanımda bambaşka biri olduğunu elbette biliyordum ama açık açık ilgi beklemesi beni hep şaşırtacaktı. İri ve korkutucu görüntünün derininde sadece bana gösterilen hazine gibi bir kalbi vardı. Ve bunun tadını çıkarmayı seviyordum.

"Ya Vincent, o nasıl?" Diye sordum.

"Başımın etini yiyordu hep." İç çekti. "Çenesiyle olanı biteni anlatayım diye beni çok sıkıştırdı. En sonunda anlatınca haklı olduğumu söyleyip yumruk attı."

"Haklı olduğunu söyleyip yumruk mu attı?" Diye sordum anlam veremeyerek.

"Haklıymışım çünkü o an şokta olduğum için normalmiş ama yumruğu hak etmişim çünkü seni seviyormuş ve intikamını almalıymış."

Kendimi tutamayarak kahkaha atarken gözleri bana sabitlendi. Yol boş olduğu için endişe etmeden doya doya güldüm.

"Yumruk yemem hoşuna gitti anlaşılan." Küsmüş gibi söylese de mutlu olduğu belliydi.

"Gitmedi." Derken kesinlikle yalan söylüyordum ama bunu sorun etmedi.

Ailesiz birisi olarak yetismenin en kötü tarafı da yanınızda size destek olacak birinin güvenini hissedememekti. Vincent ve Benjamin sanki abimmiş gibi beni korumuş ve Mikhail ile yıllarını geçirmelerine rağmen cephe almıştı. Belki de bu sıcaklığı çok özlediğimden bencilce Benjamin hep Vincent ile kalsın ve ikisi hiç yanımdan ayrılmasın istiyordum.

"Benjamin'i arasam açar mı acaba?" Diye kendi kendime sorarken Mikhail bilmiyorum anlamında dudak büzdü.

"Dene." Diye konuştu sadece.

Numarasının üzerine tıklayıp kulağıma götürdüm. İlk başta çalsa da hemen açtı.

"Çınar." Diye açtığında içime bir sevgi dumanı yayıldı.

"Benjamin. Nasılsın?" Hızlıca konuştuğumda bir süre duraksadı.

"İyiyim." Diye karşılık verdi hemen sonra. "Bana döndüğünü söyle." Diye devam ettiğinde güldüm.

"Henüz değil yoldayız ama geliyorum." Diye söylerken Mikhail'e baktım, yolu izliyordu.

"İyi iyi, kafe sensiz çok sıkıcıydı zaten."

"Sen burada mısın ki?" Diye sordum. Mikhail gitmiş dememiş miydi?

"Evet." Diye cevap verdiğinde anlam veremeyerek Mikhail'e baktım.

"Ama siz, Vincent ile tartışmışsınız gitmişsin? Barıştınız mı yoksa?" Sonlara doğru merakla sorduğumda Mikhail bana baktı.

"Barışmadık. Gittim zaten, sadece göz önünden." Dediğinde nutkum tutulmuş gibi kalakaldım.

Mikhail onun için, gizlenmek istediğinde bir hayaletten farksız, derken abartmıyordu anlaşılan.

"Yani herkesin gözü önündesin ama istemediğin için göremiyorlar?" Dudak büzüp vay be dercesine kafamı salladım.

"Beni boşver, Pakhan ile aranız düzeldi mi?" Diye sordu sakin bir sesle.

"Düzeldi, her şey yolunda. Ama ben seninle konuşmak istiyordum." Üzgün bir tonla konuşurken samimiydim.

Onunla yüzyüze konuşmak istiyordum. Belki sarılmak ister ve birbirimize teselli verirdik. Ya da o bana teselli verirdi muhtemelen ama olsundu.

"Konuşuruz, gece camını açık bırak rapunzel." Sözleriyle kırkırdayarak kafamı salladım.

"Tamam öyle yaparım." Diye karşılık verip telefonu kapatmasıyla ben de kapattım.

"Ne oldu?" Diye sordu Mikhail eş zamanlı.

"Sır." Diye karşılık verdim.

"O sırrı öğrenebilirim istersem." Diye oyunbaz bir tonla konuştu.

"Yaa, nasıl olacakmış o?" Diye sordum merakla ama alaycıydım.

Elini baldırıma koyup orayı sıkmasıyla şaşkınlıkla inlerken böyle bir hamle beklemiyordum tabii.

"Ne yapıyorsun?" Diye sorarken şaşkındım.

"Hiç." Diye omuz silkip bacağımı kavrayıp usulca okşadı parmaklarıyla. "Sevgilime, hayatımın aşkına dokunuyorum. Suç mu?" Diye sordu.

"Değil." Diye karşılık verirken nefes nefeseydim. Dokunuşundan bu kadar etkilenmem haksızlıktı ancak sözlerinin etkisi de azımsanacak gibi değildi.

Hayatının aşkıydım, sevgilisiydim onun.

Nasıl mutlu olmazdım ki?

Ancak bu bilgiyle gelen temas beni zorluyordu. Neredeyse kendimi tutamayıp konuşmalarımızı söyleyecek ve eziyetinden kurtulmak için yalvaracaktım. Ama içimde bir taraf kesinlikle bunu istemiyordu.

Bu yüzden elimi sakince baldırına götürürken kavrayışım onunkinin aksine tüy gibiydi.

"Ne yapıyorsun?" Diye sorarken beklemediği açıktı.

"Hiç." Dedim onu taklit ederek. "Aşkıma, dokunuyorum. Suç mu?"

Oyunumu anlamış gibi, "Değil." Dedi o da. Öyle farklıydı ki sözlerimizi söyleyiş şeklimiz.

Ben şaşkınlıkla sorarken o tamamen tahrik olmuştu.

İşin sonu hiç iyi bir yerde bitecek gibi değildi. Kafemi gezmek istiyordum, bel ve kalça ağrısıyla yatakta uzanmayı değil.

Bu yüzden elimi çekip, "Yürümeyi seviyorum." Diye alay ettim.

Keyifle güldüğünde elleri bacağımı son kez okşayıp çekildi. Keyifli yolculuğumuz sona ulaşırken içim huzurla doluydu. Geri dönmek ama en çokta onunlayken dönmek pahabicilemezdi.

Benjo'yu çok seviyorum ama Vincent ve Benjo'nun dedikodusunu yapan ikiliyi daha çok seviyorum xpwnxoxnekxkqnx

Haydi Eyvallah

Insta: Fromthemonlight

Yardımcı| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin