Yıllardır yaptığım bir eylem olmasına rağmen dün gece uyumak o kadar zor olmuştu ki sanki hayatım boyunca ilk kez uyuyormuşum gibiydi.
Mikhail ve konuşmalarımız sanki yeterince dolu değilmiş gibi zihnimin içinde devasa bir alanda tekrar tekrar dönüyordu.
Dünkü çekimi hissetmişken bunu inkar etmek salaklık olurdu. Ancak bunu alıp altını kendi hayallerimle doldurup kalbime koymak kendime yapacağım en büyük haksızlık olurdu. Bu yüzden üzerine kendimi mahvedecek kadar düşünmeyi reddediyordum. Olmuş ve bitmişti.
"Çınar?" Aklımdan atmaya çalışsam bile hemen yanı başımdayken bu çok zordu.
Dayanabilirsin Çınar!
"Evet?"
Salonda oturuyorduk. Saat altı civarıydı ve hava kararmaya başlamıştı. Üzerimi her zamanki kıyafetlerimle değiştirmiştim. Rahat ve kendim gibi hissediyordum. O ise sakince kahvemi içerken çıkmıştı karşıma birden.
"Sgovor için harekete geçebilirsin." Ciddi ses tonuyla konuştuğunda söylediklerini idrak etmeye çalışarak yerimde kıpırdandım.
"Nasıl yani?"
Gitmek üzereymiş gibi giyinmişken açıklamayı oturmadan, tepemde yaptı.
"Kafen için iyi bir yer bulduğunu söylemiştin. Benim icin gayet iyi çalışıyorsun o halde benim de anlaşmanın üzerime düşen kısmını yerine getirmem gerekir değil mi?" Yüzünde hafif bir tebessümle konuşurken içim kış ayında içilen sıcak cikolatanın verdiği hissyatla dolmuştu; kalbimin içi sıcacık olmuştu.
O anda olayı geri plana bırakırsam Mikhail'in gülümsemesini kış güneşine benzetirdim. Kışın soğukluğuna rağmen beni yine de ısıtıyordu.
"Tabii, ilgilenirim ben." Zar zor konusabilmiştim.
"Güzel, bugün gelmene gerek yok. Evde kal ve Benjamin ile kafe için eşyalara bakın. O sana bizim mobilyalarımızı yapan marangozu ayarlar, ne istiyorsan anlatırsın." Detaylı bir açıklama yapıp gitmeye kalktığında kapının orada durup bana baktı omzu üzerinden.
"Ve Çınar," diye seslendi.
"Efendim?"
"Satın alınmışsa yine de almak için istediğin fiyatı söylemeye çekinme." Güven verici bir bakış atıp gitti.
Dengem tamamen altüst olmuş gibiydi. Mikhail'in tabii ki sözünü tutacağını biliyordum ancak ben bile unutmuşken onun hatırlayıp bana söylemesi çok özel hissettirmişti. Sanki beni benden çok düşünüyormuş gibi hissettirmişti.
"Neden bakışlarınla kapıyı beceriyorsun?" Vincent'in arkamdan gelen uykulu sesiyle yerimde sıçradım. Kahvenin birazı yere döküldüğünde kalbim cok hızlı atıyordu.
"Ödüm koptu!" Diye yükseldim. Dağılmış siyah saçları altından uyku mahmuru bakışlarıyla beni süzüp hemen sonra karşımdaki kanepeye uzandı.
"Bejamin nerede?" Diye sordu korkumu görmezden gelip.
"Duş almaya gitti sonra market için dışarıya gidecek." Mırıldansa da bir şey demedi.
Peçeteyle yerdeki kahveyi temizleyip mutfağa geçtim. Telefonumdan fotoğrafını çektiğim kafe sahibinin numarasını buldum. Onu rehbere kaydedip aradığımda ikinci çalışında açmıştı.
"Alo?"
"Merhaba, ben satılık kafe ilanı için aramıştım." Heyecanla konuşurken mutfakta volta atıyordum.
"Haa, buyur evladım. Gelip bakacaksan yarın gel, bugün işim var. Torunumu hastaneye götüreceğim."
"Yok yok, bakmama gerek yok yani. Ben direkt satın almak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yardımcı| Gay
RomanceMelez Rus mafyası ve onun Türk yardımcısı. *slow burn* 06/01/2024- Bl #1 10/01/2024- loveislove #1 12/01/2024- gay #1