23

15.3K 1.4K 203
                                    

Bölümdeki italik yazıların Rusça olduğumu farz edin lütfen.

İyi okumalar

×

Mikhail İvanov önündeki kağıtlara bakarken zihninin içine sızan yüzü unutmaya çalışıyordu ancak çok zordu. Odağı tamamen işine vermek artık neredeyse imkansıza yakındı. Çünkü zihninin bir köşesinde duran Çınarlı düşünceler onun savunmasız bir anını kolluyordu. Sanki varı yoğu yalnızca onu düşünmekti.

Mikhail kendisindeki bu değişimleri en başından fark edecek kadar kendini tanıyan bir adamdı. Pakhan olmak için uğraş verdiği dönemleri hep nasıl bir lider olmak istediğini anlamaya çalışarak harcamıştı. Kim ne derse desin, o kendi gibi davranan bir Pakhan olmak istiyordu saygı duyduğu babasının bir kopyacısı olmayı değil.

"Pakhan, misafiriniz geldi." Benjamin'in bilgilendirmesi ile bakışları ona kaydı. Yüzünde soğuk bir tebessüm belirirken düşüncelerini tahmin etmek çok zordu.

"İçeri davet et ve bize biraz kvass getir." Benjamin saygıyla kafasını eğip odanın kapısını daha da açtı.

Smirnov içeri girdiğinde Benjamin içecekleri getirmek için çıkıp kapıyı da arkasından kapatmıştı. Mikhail, Smirnov'a önündeki koltuklardan birini gösterdiğinde, yaşlı adam ona gösterilen yere oturdu.

"Hoşgeldiniz Bay Smirnov." Mikhail her zamanki soğuk ama etkileyici tebessümüyle onu selamladı.

"Hoş buldum, Pakhan." İki tarafta sohbet prosedürünü yerine getirdiğinde kapı tıklatıldı ve Benjamin elinde bir tepsiyle içeri girdi. Seri adımlarla içecekleri muhattaplarının önüne bırakıp tek kelime etmeden çıkıp gitti.

"Sergei ile iletişime geçmeyi başarıp başaramadığınızı merak ediyorum." Mikhail içeceğinden bir yudum içip öyle konuştu.

"Başarmama az kaldı." Smirnov belli etmek istemediği heyecanla konuştu. "Andrei'nin kayboluşunu fark etti, her yerde onu arıyor. Deliye dönmüş bile, ayarladığım bir yardımcımla iletişime geçtim. Ona Pakhan ortak düşmanımız temalı bir not yazdım. Geri dönmesini bekliyorum."

Pakhan basit plana sanki etkilenmiş gibi dudak büktüğünde bunun Smirnov'u etkileyeceğini ve taktirin onu kendisine daha da bağlı hâle getireceğini biliyordu. Nitekim planına verilen tepki sahiden de Smirnov'u özgüven ve hevesle doldurmuştu. Mikhail bundan memnun kaldı lakin özgüveninin kibire dönüşmesin engellemek için önlem almalıydı.

"Andrei'nin varlığını bunca zamandır bilmiyor olmanız şaşırtıcı. Dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın derler. Siz düşmanınızla aynı masada yemek yiyecek kadar yakındınız. Nasıl bu kadar kör olabildiniz?"

Mikhail psikolojik bir baskının nasıl kâr sağlayacağını iyi biliyordu. Güçsüz ve kendinden emin olmayan kişiler birisini acısıyla sıkıştırmanın o kişiyi ihanete yönlendireceğini düşünür. Mikhail inkar edilemez gücü ve baskınlığıyla karşı tarafa sadece 'hatasını kabullenme' şansını verirdi.

"Bilmiyorum, Sergei iyi bir oyuncu." Smirnov'un az önce özgüvenle parlayan yüzü düştü. "Bir aile olduğumuzu zannetmiştim ama bana ihanet ettiği ana kadar bir şeytan olduğunu göremedim."

Mikhail gülümsedi, karşı tarafı güvende hissettirecek bir gülümsemeydi.

"Neyse ki bir şeytanla baş etmek için bir iblisle anlaştınız. Yoksa haliniz vahimdi, değil mi?"

Smirnov başını onaylar gibi sallarken yüzünde yer alan biraz önceki özgüven yerini minnet duygusuna bıraktı. Mikhail keyifle arkasına yaslandı. Bu daha iyiydi, olası bir kibir duygusunun önünü de engellemiş oldu.

En azından Smirnov'un beynine kodlanan şey, 'Ben bu anlaşmayla kazanacağım ve Sergei yaptıklarına pişman olacak.' Değil, 'Pakhan sayesinde intikamımı alabileceğim. Ona borçlandım.' Olmuştu.

"Planınız sizi kısa vadede başarıya götürecek gibi." Diye konuştu Mikhail tekrardan. "Ancak biraz takviye gerek. Siz şimdilik gidebilirsiniz. Sergei'nin yakın bir zamanda sizinle anlaşmak için arayacağından emin olacağım."

Smirnov ayaklandı. Gitmesi gerektiğini anlamıştı, "Teşekkür ederim, Pakhan. Bu iyiliğini unutmayacağım ve borcumu mutlaka ödeyeceğim."

Artık kararlılığının sebebi kendine olan güveni değil Pakhan'ı hayal kırıklığına uğratmama isteğiydi.

"İntikamına odaklanmaya bak Smirnov. Borçlar ödenmek için seçenekler de var eder."

Smirnov saygıyla kafasını eğdi ve dışarı çıktı. Mikhail elindeki bardaktan son yudumu içtiğinde masadaki telefondan Benjamin'i aradı. Saniyeler sonra Benjamin içeri girdiğinde tam karşısında, ayakta dikiliyordu.

"Pakhan." Diyerek vereceği emre hazır olduğumu belirtti.

"Sergei'nin Nijni Novgorod'daki ayakkabı imalathanesini hatırlıyor musun?" Diye sordu.

"Evet, Pakhan." Benjamin karşılığı tereddürtsüz verdi.

"Güzel, Vincent'e söyle orasının artık olmasını istemiyorum."

Benjamin ne demek istediğini anladı. Andrei'nin ortadan kaybolması yeterince büyük bir sinirlenme sebebiyken onu iyice çileden çıkarmak istiyordu.

"Benjamin."

Arkasını dönüp gitmeden önce Mikhail'in seslenmesiyle durdu Benjamin.

"Çınar ne yapıyor?" Diye sordu.

"Oldukça iyi, Pakhan. Kafenin içindeki odada yatıyor. İstediğiniz gibi işe aldığı her yardımcıyı araştırdım, hiçbiri problem oluşturacak tipler değil. Aynı şekilde istediğiniz üzere adamlarımızdan biri oraya garson olarak girdi. Şüpheli birini görür görmez bize haber verecek."

Mikhail başını onaylarcasına salladı ancak Benjamin onun bir şeyler daha sormak istediğini bildiğinden gitmedi.

"Ona karşı bir şeyler hissediyorum, Benjamin." Diye aniden konuştu.

Ancak sandığının aksine Benjamin buna pekte şaşırmadı.

"Kendinize bu kadar erken kabul ettirmenizi beklemiyordum." Diye karşılık verdi.

"Nasıl anladın?" Mikhail kendisinden yana bunu belli edecek bir şey yapmadığını biliyordu.

"Çınar, Sgovor değişiminden bahsetti."

Mikhail böylece anlamış oldu.

"Ve aslında, Vincent zaten anlamıştı. Bahsedip duruyordu üç yıldır, ondan duyduğumdan şaşırmadım pek. Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş." Benjamin yarı alaycı konuşsa da üslubunu bozmadı.

Mikhail Vincent'in anlamıs olmasına şaşırmadı. Açıklayamadığı bir sebepten ötürü Vincent karşısındaki kişinin zihnini bir şekilde okuyabiliyordu.

"Ne düşünüyorsun peki?" Diye sordu Mikhail.

"İkinizin de mutlu olmanız gerektiğini. Çınar'dan önceki sizle şimdiki siz çok farklısınız. Çınar fark etti mi bilmiyorum ama onda da değişimler var."

Mikhail kafasını onaylar gibi salladı. Başka bir şey söylemeyecekti ama Benjamin tekrardan konuştu.

"Bunu söylemek haddim değil belki ama mazur görün. Çınar iş dışında da değer verdiğim biri. Onu seviyorum ve kardeşim gibi görüyorum. Bu yüzden yapacağınızdan emin olsam da yine de söylemek istiyorum, lütfen onu koruyup gözetin ve sevin."

Benjamin saygıyla kafasını eğdi ve Mikhail'in istediğini yerine getirmek için odadan çıktı.

Mikhail ise kendini zar zor uyandırdığı Çınarlı düşüncelere tekrardan daldı.

İş de yazarız romantik şeyler de

Benjamin'in tatlılığı peki? Yerimm

Vincent mal gibi takılsa da zekidir, sevin çocuğumu

Haydi Eyvallah

Insta: Fromthemonlight

Yardımcı| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin