25. Bölüm

419 23 29
                                    

Yıldızımızı parlatalım...

Okurken yorum yapalım

Sınır: 15 oy 20 yorum

~~

"Sen şaka yapıyorsun Hande, harbi koca ekmeği yedirdin mı adama? Et filan yedikten sonra mide sıkıntıları olur vejetaryenlerin."

Beyza ile öğlen buluşmuş bir şeyler içip takılmak için Maslak civarlarında bir kafeye gelmiştik. Buradan da dün gerçekleştiremediğimiz iş görüşmesi için şirkete geçecektik.

Sohbet konularında bir oradan bir buradan atlarken sıra gelmişti Giray Kaplan ile ilgili first date'mize... Önce ona köfte ekmek yedirdiğimi anlattım. Konuşmamızın her bir saniyesi boyunca bana "KANKA, KAAANNNNKKKKAAAAAA." ya da "Bunu da mı yaptın Hande...?" tarzında tepkiler veren Beyza'nın karşısında kafamı oraya buraya gömmeye çalışarak geçen yaklaşık bir saatin ardından harika rezilliklerim, mükemmel pişmanlıklarımdan dolayı çığlık ata ata hikayenin sonuna yaklaşırken saat de yavaş yavaş ikiye doğru yaklaşıyordu.

"Ay bilemedim işte ya..."

Sanki her dakika vejetaryen biriyle karşılaşıyordum.

"Zaten şu an vejetaryen değil. Ben alıştırdım ete onu." dedim göğsümü kabartarak ve geriye yaslanarak. "Adam zirilyoner, et yemiyor. Olur mu hiç öyle şey? Nasıl yapıldı o vücut, hayret doğrusu."

Etrafa bakınıp ortalıkta tanıdık kimsenin olmadığına emin olarak Beyza'ya doğru eğildim. Kulağına yaklaşıp "Zaten bunu vejetaryen eden de annesiymiş. Küçükken çocuğa oğlum da benim gibi olsun diye et filan yedirmemiş. Hiç küçücük çocuk etten mahrum bırakılabilir mi?" dedim fısıltıyla. Bunları da sonradan Giray'ın babaannesinden öğrenmiştim zaten.

Önce şaşkınlıkla gözleri açılan ardından bana hak verir gibi olduktan sonra Beyza'ya bakarak tekrar doğruldum ve etrafa yeniden bir göz gezdirdim. Burası Giray Kaplan'ın "dükkanına" neredeyse sıfır denilebilecek bir konumdaydı ve etrafta şirketten birileri olma ihtimali yüksekti. Öğle paydosunda da bir şeyler yemek için bizim şirketten çoğu kişi buraya gelirdi.

Şaşkın bir ifadeyle doğrulurken Beyza biraz sesli bir şekilde şokunu üstünden attıktan sonra "Hangi annesi?!" diye cırladı.

Kolundan tutup kendime doğru çekip hemen etrafı kolaçan ettim. Birkaç bize dönen bakış haricinde negatif bir durum yoktu. Rahatlıkla geriye doğru yaslandım oturduğum yerde.

"Sana hiç anlatmamalıydım bu durumu." diye ağzımın içinde geveledim. Giray'ın gerçek annesi mevzusunu yalnız ben bilirken, duramamış Beyza'ya da anlatmıştım.

Aklıma şu an gelmeye başlayan şeylerle uzaklara daldığım bakışlarımı Beyza'ya döndürüp tek bir kaşımı kaldırdım.

"Ona nereli olduğunu sorduğumda bana yalnızca Trabzonlu olduğunu söylemişti mesela." Giray'ın gerçek annesi üzerinde yeni teoriler geliştirmeye başlarken yutkundum yavaşça.

"Gerçek annesi Rumen olduğuna göre, annem Rumen diye belirtmiş olması lazımdı sanki? Değil mi? Dış görüşü hiç Trabzonvarimsi bir şey de değil yani. Bir gariplik var."

Giray açıkçası dış görünüş olarak Türk'e, bizlere pek benzemiyordu. Tamam sakallarını uzatınca Türk oluyordu da, yüz şekli, yüz hatları gerçekten Rumlar gibiydi. Yakışıklı adamımın genleri şaka gibiydi.

Beyza derin bir nefes alarak kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Soy babadan gelir diye bir şey var ya, ondan söylememiş olabilir annesinin Rumen olduğunu."

Her Şeyde SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin