23. Bölüm

413 15 4
                                    

Ne kitabın isminden memnunum, ne de kapağından. Allah memnun etsin, ne diyeyim.

Uzun zaman oldu yaaa😭😭😭

Neyse siz yorum yaparsınız ve şu uzun zamanın hasretini gideririz bencee

~~

Duyduğum cümleyle Giray'a baktım. Hem de uzun bir süre baktım. Rahat bir moddaydı ama sanki biraz da gergin gibiydi. Peki söylediklerinde ciddi miydi? Gerçekten böyle mi düşünüyordu? Umarım, sadece canım yakmak için...

Derin bir nefes alıp başımı önüme çevirdim. Sonra bana bakmaya devam ediyor mu diye tekrar yüzüne baktım. Tepkimi ölçmeye çalışır gibi bir hali vardı.

O an bir kahkaha attım. Bir sinir boşalmasıyla bütün günün sinirini, içine girdiğim kahkaha seli ile atarken, gözlerimden yaşlar da akmaya başladı.

Şakasına dermiş gibi, adamın yüzüne yüzüne parmağımı sallayarak "Sana gününü göstereceğim." dedikten sonra ağlamamı da, gülmemi de kesip tekrar önüme döndüm.

Tek isteğim eve gidip, odamda hüngür hüngür ağlamaktı. Yaşadığım hisler o kadar berbattı ki kusup rahatlamak istiyordum.

Arabanın içinde hafifçe varolan sigara, lavanta ve birkaç baharat birleşiminden oluşan havayı ciğerlerime çektim. Ardından emniyet kemerimi hızla çözüp, arabadan hızla çıktım. Kapıyı sertçe kapatıp, tahmini 25 milyonluk arabanın iki milyonluk ederi olan kapısına bir şey olmuş mu diye kontrol ettikten sonra arkamdan kovalanır gibi kaçarak apartmana girdim.

Asansör bekleyecek halim yoktu, beş katın beş kat merdivenini de bir solukta çıktım.

Öfke, üzüntü, pişmanlık, kırılmışlık... Bu boktan duyguları bugün kaçıncı defa tekrardan yaşamıştım? Bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey var ki, bunları da artık daha fazla yaşamak istemiyorum.

Kapı açıldı, annem tarafından. Endişeli gözleri önce yüzümde sonra vücudumda dolaştıktan sonra hiçbir şey demeden kapının yanına çekildi. Salondan babam geldi. Sonra Salih, arkasından Ayşe ve Hüseyin Efe.

Ailemin önünde ağlamak kadar onur yıkıcı bir şey yoktu benim gözümde. Yanlarında her daim güçlü gördükleri kızlarının ve ablalarının, hıçkıra hıçkıra ağladığını görmek, en azından üzücüydü.

Dizlerim tutmuyordu artık. O an en yakınımda olan Salih'in boynuna kalının pervazından girip sarıldım. Bedenimi tamamen ona yaslanıp hıçkırıklarımın daha da şiddetlenip artmasıyla bütün apartmana III. Ağlama Senfonisi verirken bağırmaya başladım.

"Sevmiyor işte sevmiyor artık sevmiyor! Nefret ediyor, tiksiniyor, bakmıyor, konuşmuyor!"

Salih'in sırtıma patpatlarına karşılık ben de onu sarsarken hiç kimse hiç bir şey diyemedi. Öylece kaldık koridorun ortasında bütün aile.

"Nefret ediyor benden! Nefret! Ben de kendimden nefret ediyorum!"

Kendimde biraz olsun güç bulunca odama doğru koştum ve kapıyı sertçe kapadım. Arkamdan birinin gelmemesine rağmen kapıyı kilitleyip kapının ağzına çöktüm. Boynumdaki ince altın zinciri çıkarıp ucundaki küçük yüzüğüme baktım.

"Hiçbir şey bizi bozamaz Giray Kaplan. Ne ben, ne sen."

Ayağa kalkıp duşa girdim. Her şeyi teker teker düşünerek, kaynar suyun altında derince soluklandım.

Böyle yaşanmazdı, böyle ölüp gidilmezdi.

"Demek bir şekilde yine boşanırdık ha?"

Duştan bir şekilde dışarı çıkıp üzerime basit bir şeyler geçirdikten sonra uçak biletlerine bakmaya başladım. Tek yönlü bir bilet aldıktan sonra mutfağa gittim. Annem tahmin ettiğim gibi oradaydı. Gitmek istediğimi, artık boğulmaya ve böyle yaşayamadığımı söyledikten sonra, annem Giray'ın bana ne söylediğini ve nasıl İstanbul'a geri dönmeme neden olduğunu merak etti. Haklı olarak. Olan biteni anlatıp, ne dediğini söyledikten sonra annem bunun hakkında bir şey demedi.

Her Şeyde SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin