~4.Bölüm~

55 8 3
                                    

Görmek istediğim bir çift bal göz, açsan ya gözlerini, baksan ya gözlerime ilk gün ki gibi. Bilekliğimi tuttuğun oltanla yakalasan ya beni, çekip alsan denizden,sarsan ya kollarına, sarılsak ya sımsıkı birbirimize, kumsalında ateş olsam yaksan ya beni kül olsam sana.
Ey aşk sen misin? Soyadın olsam senin? Neden konuşmuyor dudakların, neden bakmıyorsun gözlerime? Hem söylesene bana, senin adın gerçekten aşk mı? Karanlık odada yansak ya beraber ışık olsak karanlığa. Görmediğim tüm güzellikleri, bilmediğim her yeri seninle gezsem, vakitsizce derinlere kadar yansak ya beraber, hayatım olsan? Sen ne kadar güzel uyuyorsun. Onun gözlerinin açıldığını fark eder.
Alaz'ın ameliyat esnasında aldığı narkoz kanında yüzmeye devam ediyordu. Gördüğü kimseyi tanımıyor ve nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. İstemsiz ve anlamsız şekilde yatak içerisinde haraket ediyordu. Melina, irkilerek kendini geriye doğru attı. Onu izlediğinin farkında olmasını istememişti. Bir müddet sonra göz göze gelerek birbirlerine baktılar. Alaz, bileğinde bulunan kuvars bilekliğe bakıyordu. Melina bilekliğe baktığını fark edince parmak uçları ile bilekliği oynatarak; "Beni hatırladın mı? Paterica' da karşılaşmıştık." Alaz duyduğu kelimeleri bir araya getirmeye çalışıyordu. Melina derin nefes alıp yutkunduktan sonra tekrar sordu;
"Bilekliği hatırladınız mı?"
"Evet"
"Peki bu sizin için ne ifade ediyor."
Alaz anlamsız şekilde bakmaya devam etti. Karşısında ki kadını tanımaya çalışıyor ve gittikçe zihniyle çelişiyordu. Sorulan soruya sessiz kalmayı tercih ediyordu. Vücudunda hissettiği ağrı git gide onu daha acı çekici bir hâle getiriyordu. Kanında dolaşan bir casus vardı ve onu yakalayıp hapsetmek istiyordu. Bu narkozdu. Bayıltıcı etkisi tüm sinir sistemini alaşağı etmişti. Savaşmak için direniyor olsa da buna kılıcının keskinliği yetmiyordu. Melina duydukları karşısında durgun bir ifade takındı.
"Neden konuşmuyorsunuz."
"Çünkü sizi tanımıyorum."

Karşısında ilk defa görüyormuş hissine kapıldı. Onun balık hafızalı olduğunu ya da onun tarafından önemsiz biri olduğunu düşündü.
Tesadüfen geçen bir günün yıllar boyunca süremeyeceğini düşünmeye başladı. Duygularını yitiriyor mantığı ile hareket ediyordu. Yutkundu, sesindeki netlik git gide azalıyordu. Duyguları ve mantığı, aklı ve kalbi içinde adeta meydan savaşını başlattı. Kılıçların keskin yüzünü fark ediyor ve canı duygusal anlamda acıyordu. Bir kez daha kılıcını kuşandı.

"Ama bu bileklik benin için çok önemliydi. Hatırlamadınız mı?"
"Sen ne saçmalıyorsun! Alt tarafı bir bileklik neden benim için anlamı olsun!"
Beklemediği bir anında kılıcın tüm bedenine saplandığını hissetti. Kanı durgun bir şekilde vücudundan dışarı doğru akıyordu. Bu savaşın galibi olamayacağını anladığında gözlerinde ki küçük damlalara engel olamadı. Beyaz bayrağını çekti.
"Haklısınız. Ben hayatımda ki en güzel tesadüfün o gün ve bugün olduğuna kendimi inandırmışım. Sanırım buna inanmamam gerek."

"Beni yalnız bırak."
Kalbinin durduğunu hissediyordu. Düşman onu alt etmiş ve kılıcını kuşağına geçirmişti. Aklın ve mantığın savaşına yenik düşen duyguları git gide ölüyordu. Sırtını ona dönerek usulca odadan çıktı.

Aydan hanım ödemeyi yapmış ve oda içerisine girerken Melina ile karşı karşıya kalır. Elini omuzuna atarak; "Uyandı mı kızım?" diye sorar. Melina, kaçamaklı gözler arasında iki gözü yaşlı gözlerini elleri ile ıslattı. Yutkundu ve sesinin netliğini ayarlamaya çalıştı. Net bir şekilde;
"Evet uyandı."
"Çok sağ ol kızım teşekkür ederim."

Soğukkanlı bir şekilde tebessüm ederek oradan uzaklaştı. Koridorun sonunda bulunan lavaboya doğru ilerledi. Ayna karşısına geçerek ellerini yıkandıktan sonra yüzüne suyu sert bir şekilde vurarak saçlarını ıslattı. Tanımak istediği adamın ona yabancı gibi davranması beklediği bir şey değildi.
Ayna karşısında başını öne eğdi. Kendi yansımasını gördüğü aynada ise dimdik duran bir kadının hayali gözlerinde belirdi. Lavabonun bembeyaz renkteki zeminine gözünü iliştirdi. "Biliyorum sen en güçlü yanımsın."
Başını kaldırdı ve kendine gülümsedi. Lavabodan çıkarak Ayşe hanım'a seslendi.
"Geldim Ayşe teyzem."
"Hoş geldin kızım. Neyin var? Terledin mi sen?"
"Bir şeyim yok. Yüzümü yıkamıştım malum hava çok sıcak, hastane de yanıyor."
"Su yüzündeki durgunluğa işlememiş."
"Nasıl yani?"
"Yani diyorum ki, bana hiç öyle gelmedi."

~ KUVARS ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin