~15.Bölüm~

33 5 3
                                    

"Kelebekleri sever misin?"
"Hem de çok."
"Sence nasıl bir hayatları vardır?"
"Bilmem ama onları ne zaman görsem aklıma sadece kısacık bir ömür yaşadıkları geliyor. Bu da onların güzelliğinin kusuru olsa gerek. Her güzelin bir kusuru olduğu gibi. Sence hayatta ne olmak zordur?"

"Bunu hep düşünmüşümdür. Aklıma gelen tek şey ise kadınlar olmuştur. Kadınlar da kelebekler kadar zarif ve narindir. Hepsi içinde bir umut yaşayarak çiçek koklarlar. Ama onları savuran keskin rüzgar olur. Kelebekler kurumuş meyve parçacıklarından besleniyorlar. Ne kadar tuhaf değil mi? Hayatlarını devam ettirebilmeleri içinde sadece sıcak bir yuvaya ihtiyaç duyuyorlar. Tıpkı kadınlar gibi kırgınlıkları kaldıramayacak kadar zariftirler."
Yaman hazırladığı oltayı denize doğru fırlattı.
"Bakalım kaç tane gelecek?"
Alaz onun dizlerine dokundu. "Balık tutmayı biliyor musun?"
"Hayır. Daha önce balık tutmak gibi bir firsatım olmadı."
"Peki denemeye ne dersin?"
"Süper olur. Melina tekerlekli sandalyeyi kıyıya Yaman'a doğru yaklaştırdı. Yaman hazırladığı diğer oltayı ona uzattı.
"Olta tutarken dikkat edeceğin tek şey onu sağlam bir şekilde tutabilmektir. Yoksa balığı kaybedersin. Oltayı denize attığında misinayı çeken bir güç olduğunu hissedeceksin. Bu balığı avlamak içinde makarayı kullanmak gerek. Oltanın ucundaki kanca da onlar için bir kaç yem var. İki şansın var ya onun karnını doyuracaksın ya da akşam aç kalacaksın." Gülümsedi.
"İki elinle kavrayıp geriye doğru gerildikten sonra fırlatacaksın." Oltayı denize doğru güçlü bir şekilde fırlattı.
"İşte böyle şimdi sıra onlarda. Şuan biri yemeğimi almak için kıvranmaya başladı. Oltayı bir anda çekip onu kancaya takacağım. Evet işte oldu.
Şimdi de hızlı ama kaçırmayacak şekilde makarayı sarıyorum. Hadi gel bunu sen yakala." Melina gülümseyerek oltayı tuttu.
"Ya kaçarsa?"
"Balık ekmek yeriz." Güldü. " Ben yapamayacağım."
"Elimi tut." Elini sıkı bir şekilde kavradı. Hissettiği sıcaklık ateşinin çıkmasına neden olmuştu. Bir kaç dakika göz göze gelmişlerdi.
"Makarayı sar." Melina makarayı tutarak çevirmeye başladı.
"Biraz daha hızlı evet harikasın geliyor." Melina denizden çıkan balığı gördü. Kahkaha ile gülmeye başladı. Tuttum inanmıyorum onu yakaladım."
Akşama kadar süren avcılığın sonu gelmişti. Melina bir kova dolusu balıkları tek tek temizliyordu. Hava kararmak üzereydi. Yaman mangalın ateşini körüklemeye devam ediyordu. Deniz dalgalarının sesi ve rüzgarın serinliği ortamı daha da romantik bir hale getiriyordu. Melina telefonunun titrediğini hissetti.
"Efendim" onu arayan Serpildi.

"Melina? Nerdesin? Sana ihtiyacım var." "Ne oldu?"
"Seninle konuştuktan sonra bir çok şeyi düşündüm. Galiba kendimi olmayacak bir insan için kandırıyorum. Sen haklıydın."
"Anladım. Sana konum atıyorum yanıma gel olur mu? Daha detaylı konuşalım." Alaz araya girerek seslendi. "Arkadaşın konum atsın Yaman onu alır."
Yaman konumu alarak onu almak için yola koyuldu.
"Sorun nedir?"
"Serpil benim en yakın arkadaşım hatta yıllardır da komşumuz olur. Uzun bir süre biri ile görüşüyordu. Sanırım onunla yollarını ayırdı. Bana ihtiyacı varmış."
"Galiba acısı ya da sandığı bir acı var." Melina üzgün şekilde mırıldandı.
"Belki de." Aynı anda dökülen sesler yankılandı.
"Sen hiç aşık oldun mu? Ya da aşk acısı çektin mi?"
Gülümsediler. "Ben olmadım"
"Peki ya sen?"
"Ben de olmadım ama kokusunu alabiliyorum."
"Bunu nasıl anlıyorsun?"
"Bir kadının gözlerine baktığında bunu net bir şekilde anlayabiliyorum. Ben herşeyin gözlerin içinde saklı olduğuna inanırım. Gözler kendini her anlamda ifade edebiliyor."
"Evet ama Serpil bunu çok geç anlayanlardan birisi. Ona aynı senin söylediğini söylemiştim. Ben de her şeyin gözlerde saklı olduğuna inananlardanım. Etrafım belli dönemlerde yaptığı hataların bedelini ödeyen insanlarla dolu. Kimse kimseyi beklemek için sabır etmedi. Sonra da mutsuz bir evlilik ya da mutlu bir kadın rolü ile yaşamaya devam ettiler.
Bence beklemeli kadın, her şekilde ona özel olmalı."
Alaz duyduğu sözleri düşündü ve ona katıldı. "Güzel olan beklemek. Özel olan ise birine ait olmaktı. "
"Söylemek istediğim şey tam olarak buydu. Dünya'ya bir kere gelmek gibi bir şey aşık olmak."
Yaman, Serpil'i omuzlarından tutarak sahile getirdi. Serpil ayakta durmakta güçlük çekiyordu. "Şuraya otur ve mümkünse ağlama." Serpil, Melinaya sımsıkı sarıldı.
"İyi misin Serpil?"
" O kadar zaman geçirmemize rağmen onu nasıl olur da tanıyamam. Kendime çok kızıyorum." Yaman araya girdi.
"Eee ne yaparsın hayat geçirilen onca yılın bir günü bir insana yabancı olmayı da öğretiyor. Bu saatten sonra daha emin adımlar atman gerektiğini anlamışsındır. İnsanlar hafife alınacak kadar basit değiller. Ama biz hep zor zannederiz."
Serpil başını öne eğdi. Melina onun oturması için yardımcı oldu. Yaman bir bardak dolusu çayı uzattı.
"Biraz çay iç ısınırsın." Serpil durgun ve düşünceliydi. Alaz tüm olaylara sessiz kalmayı tercih ediyordu. Melina onun saçlarını okşuyordu. Hava gittikçe serinlemeye başladı. Yaman arabadan bir kaç adet polar çıkarttı ve onların üzerine örttü. Melina memnuniyetini gülerek anlaşılır hale getirdi.
"Tatlım iyi misin?" Serpil sessizce dudaklarını büzüştürdü. Yaman onun üzgün tavırlarını gördükçe motive etmek istedi.

"Hayat daha güçlü olabilmen için karşına kötü insanlar çıkartır. Her ne yaşıyorsun yaşa ama asla inancını kaybetme merak etme bugün yarası yok gibi yaşayan insanlar bir gün acılarından bahsedecekler. Bu hayatta kötülük görmek istiyorsan iyilik yapacaksın belki de sen, ben, o ve herkes iyi olduğu için kaybetti. Hep demişimdir; " Dünya bir sahne olsaydı en iyi rolü insanlar oynardı. " Üzülme hayatta geçmeyen hiç bir acı yoktur. Ne kadar çok acı yersen o kadar çok alışırsın. Bu kötü bir şey değil.
Şimdi her sabah daha güçlü uyanacaksın. Ayakların daha sert ve başın dik olacak. Dünü yaşanan ve yarını olmayan bir hayatı yaşıyoruz.
Bir gün her şey değişir ve o gün bir insanın gülüşünü seversin. Gözlerinin kısılmasını, gamzelerinde ki çukuru, anlamsızca verdiği tepkilere yukarı doğru kalkan kaşlarını ve özlersin hiç özlemediğin kadar. Bunu yaşamak için biraz zaman lazım.
Seni anlayabiliyorum. Hiç bir veda senin kadar acı olmadı belki ama eninde sonunda veda ettik sonuç herkes için aynı."
Serpil durgun bir şekilde söylendi.
"Birini tekrar sevebilmek zordur."

"Bundan kısa bir süre önce bir ayrılık yaşadım. O zaman kendime şöyle demiştim. " Bir kadını sevmek zordur senden vazgeçemediğim kadar." Ondan gitmek ve birini sevmek tam olarak bu söze uyuyor. Ama bir süre sonra da kendim için hiç bir şey yapmadığımın farkına vardım. İnsana dost olacak en iyi yabancı kendisiymiş. Biraz kendini önemsemen gerekiyor. Kendine değer vermelisin Serpil?"
Serpil ona doğru baktı.

"Hayat mükemmel bir detaysa sen de bu dünyanın en güzel kadınlarından birisin. Çirkin insanlardan uzak duracaksın." Serpil ona bakarak gülümsedi.
"Teşekkür ederim." Gecenin geç saatleri yaklaşıyordu. Balıklar mideye indiriliyor ve eğlence içinde geçen vakit geceyi daha da neşeli hale getiriyordu. Yaman arabaya doğru ilerledi ve çantasından klarneti çıkarttı.
"O zaman size flüt çalayım." Diyerek güldü. Alaz kaşlarını çattı ve şaşırdığı her halinden belli oluyordu.
"Sen klarnet mi çalıyorsun?"

"Ayıpsın." Göz kırptı. "O zaman geceye bir şarkı çalıyorum." Klarnetini temizledi ve derin bir nefes çekti. Klarnetin notaları sahilin her boşluğuna yayılıyordu. Alaz bir süre müziği dinledi. Bastonuna uzandı ve ayağa kalktı.
Melina'nın yanına doğru yaklaştı ve avucunu açtı. "Benimle dans eder misin?" Melina'nın gözlerinde ki ışık parlıyordu. Elini uzattı ve sımsıkı tuttu. Eliyle belini kavradı elini tuttu dudaklarında çıkan sıcaklık onun boynunda yakıcı bir etki yaratmıştı. Havanın soğuk olmasına rağmen tenlerin uyumu soğuğa aldırış etmiyordu. Alaz onun gözlerini ondan ayırmamak üzere uzun süre baktı. Melina yerde ki kum tanelerini izliyor ve onun kumda oluşan ayak izlerini kovalıyordu. Yanaklarında ki kızarıklık onu dalından koparılmayı bekleyen bir gül gibi yansıtıyordu. Ilık bir rüzgar esti.
Esen rüzgar ile savrulan saçlar onun boynunda asılı kalıyordu. Vücudunda ki tatlı kaşınmayla derin iç çekti. Yavaşça yaklaştı ve saçlarını kokladı.
"Saçların, çok güzel kokuyorlar." Gülümsedi.
"Hayatında bir hediye alacak olsaydın en çok ne isterdin?" Gözlerine baktı.
"Ben küçük şeylerden mutlu olabilen biriyimdir."
"Mesela?"
"Bilmem bu sadece bir toka bile olabilir."
"Neden sordun?"
"Mutluluğun sende ki tanımını merak ettim."
"Peki ya seni mutlu edecek en güzel şey."
"Beni mutlu edecek bir hediye." Düşündü. " Bu bir kadın olabilir. Hayatın bana verdiği en güzel hediye ve mutlu olmam için bir hayalimi gerçekleştirmem gerekiyor. O da bir torpido da gizli." Güldü.
"Torpido mu? Bu çok komik."

"Bu çok farklı gerçekten bana inanabilirsin." Melina gülmeye devam etti.
" Evet ama garip." Bilekliğe dokundu ve parmakları ile süzdü .
"Baban zevkli birisiymiş." Durgunlaştı.

"Evet öyledir." Kuvars taşlar onun için gittikçe hassas bir konu haline bürünmüştü. Babasından kalan bilekliği bulan bir adamla bu kadar yakınlaşacağının hayal olduğunu düşündü. Her geçen gün içindeki sevgiye daha fazla inanıyordu. İki elini onun omuzlarına koydu. Onun omuzlarını hiç bırakmayacak gibi kavradı ve sıktı. Ilık rüzgârın etkisi saçlarında ki kokuyu dağıttı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Bacaklarının titrediğini hissediyordu.
"Titriyorsun?"
"Sanırım üşüdüm." Ellerini tuttu. "Hala sıcaksın."
"Bilmem şuan hiç bir şeyin farkında değilim. Karmaşık bir durum yaşıyorum ama bu çok güzel bir his." Klarnetten çıkan notaların sesi gittikçe azalıyordu. Şarkının son noktalarına geldiğinde elini yavaşça omuzlarından ayırdı. Yaman klarneti yerine koyduktan sonra kumsalın ortasında ateş yakmaya karar verdi. Serpil müziğin etkisi ile kumsalın üzerine serilmişti. Yaman dizdiği taşların içini odunlar ile doldurdu ve yaktı. Alev alan odunlar ortamın sıcaklığını artırdı. Yaman yanı başında diz çöktü ve ısınmak için avuçlarını ateşe doğru uzattı. Melina ile Alaz ona eşlik etti. Alaz ellerini ovuşturdu.

"Yaman bize bir şey anlatır mısın?"

~ KUVARS ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin