~19.Bölüm~

40 6 1
                                    

   Denizin sessiz dalgaları kulakta hoş bir ses edasında bülbül gibi ötüyordu. Yarım kalan ay parçası gece lambası gibi parlıyordu.
   Alaz düz zemin üzerine uzanarak yıldızları seyretmeye başlamıştı. Onun bir kedi gibi kolunun altına gizlendi. Uzun bir süre yıldızları izlemek onların tüm yorgunluğunu azaltmıştı. Alaz ayağa kalktı ve onu kucağına aldı.
Onu yatağa yatırdı ve belini kavradı. Zarif ve ince dokunuşlar ile saçlarını geriye doğru yatırdı. Usul usul yaklaştı ve iğne deliği küçüklüğünde bir öpücük kondurdu.
"İyi geceler." Melina ona sırtını döndü ve her iki elini tutarak göğsünde birleştirdi.

   Gözlerini açtı. Güneş yüzüne vuruyordu. Onun yüzünde ki çizgilerine dokunuyordu.
"Günaydın."

"Günaydın. Bu ilk sabah ve adresi olmayan bir dünyanın ilk sabahını yaşıyoruz."

"Bugün hiç olmayacak dediğim bir güne uyanıyorum. Seninle uyumak o kadar huzur vericiydi ki. Bunun tarifini dahi yapamıyorum. Çünkü huzur dedikleri şey tam anlamıyla sensin. Seninle burada yaşlanabilir ve saatlerce uyuyabilirim.
   Alaz biz nerede yaşayacağız tam olarak."

"Yaşayacağımız bir yer yok. Adresimiz de yok. Bizim şehrimizin hiç bitmeyen sokakları olacak. Her gün farklı bir yer de uyanıp farklı bir yer de uyuyacağız. Gittiğimiz her yer bizim olacak. Köy, kasaba aklına ne gelirse."
   Parmak uçlarını bacaklarında gezdirdi. İnce ince dokunuşlar ile dudaklarına doğru yürüdü. Kiraz renginde ki dudaklarını usulca ıslattı. Öksürük sesi duyuluyordu.
   Yaman boğazını temizledi.
"Günaydınlar kelebek ailesi bölüyorum ama kahvaltınızı getirdim."

Alaz elini alnına vurdu. "Unutmuşum." Ayağa kalktı ve kahvaltı tepsisini aldı.
"Sağ ol Yaman."

"Afiyet olsun abim. Kelebeğim benim." Melina kahkaha ile karşılık verdi.

"Bak bu çocuk kaşınıyor." Yaman sandalın motorunu çalıştırdı ve yavaşça uzaklaştı. Kollarını açtı ve bir kelebeğin uçuşunun taklidini sergiledi.
"Bu çocuk gerçekten rahatsız."
"Dokunma çocuğa o bizim neşe kaynağımız."

   Denizin dalgaları, gökyüzünde uçan martılar ve denizin maviliği doğaya güzellik katıyordu. Güzel bir kahvaltı sonrası yaşanılan onca güzel saatler mutlu anıların yaşandığı bir şehrin kalıntılarıydı. Sevdiği ve hasretle bekleyen bir kadının huzurlu ve sonsuz sabahlara uyanması bu aşkın en güzel inşasıydı.

    Alaz karavanına kurduğu sinema sistemini çalıştırdı. Makara yardımı ile beyaz bir perde açtı. Perde karavanı kapatacak büyüklükteydi. Doğa için de bir sinema salonu kurmuştu. Toprağın üzerinde genişçe bir örtü serdi. Üzerine renk renk minder dizdi. Küçük mutfağından aldığı boş tabakların içini kuruyemiş ile doldurdu. Küçük piknik tüpü içinde patlayan mısırları tabağına yerleştirdi. Renkli ışıkları karavanın bir ucundan bağlayıp bir ağacın gövdesine bağladı. Orman bu renkli görüntüye şahitlik ediyordu.
   Film izlemek için her şey hazırdı.
Melina'nın, Serpil ile olan yürüyüşü bitmişti. Onun yanına doğru ilerledi.
   Alaz onu fark etti ve kollarını açtı.
"Doğa sinemamıza hoş geldiniz. Biletler doğadan."

"Alaz bunu nasıl yaptın?"

"Bu karavanı boşuna mı yaptım sanıyorsun. Ormandayız diye film izleyemeyeceğimizi mi düşündün? Eğer öyle düşünüyorsan yanılıyorsun ve bu da benim hayallerimin içinde olan bir şeydi. Evet minderlerimize oturalım ve film başlıyor." Diye bağırdı.
  Halı üzerinde boylu boyunca uzanmışlardı. Melina iki elini çenesinin altında birleştirdi ve tüm dikkatini filme vermişti.
   Alaz onu izlemekten vazgeçmedi. Filmin sonunda Melina çocuklar gibi eğlenmeye başladı.
"Bu filme bayılıyorum." Alaz onu kucağına aldı ve karavanın arkasında ki yatağa yatırdı. Aşkla bakan gözleri usulca öptü. Derin bir nefes aldı ve dudaklarına doğru sürüklendi. Parmakları ile onun gamzelerinde ki çukuru okşadı. Eliyle belini kavradı ve bir diğer eliyle onun bedenini kendine doğru çekti. Boynuna doğru yaklaştı ve kokladı.
     Duygusal bir sevişmenin sonu gece yıldızları izlemekle geçiyordu. Karavanın üzerinde bir kaç saat oturdu. Melina arka kapıda ki merdivenlerden tırmanarak onun yanına doğru ilişti.

~ KUVARS ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin