"İki sevgili arasında duran yıllanmış şarap gibiyim,
Şimdi anlarım neden yıllardır bir şişe içerisindeyim,
Ne kadar da güzel sevmişsiniz siz,
Şimdi ben de güzelim,
Birden içmeyin beni,
Ayırmayın boşluğunu doldurduğum bu şişeden, özlerim,
Açın en sevdiğim şarkıyı, beni yavaş yavaş için,
Sonuna geldiğinizde de haber verin,
Ben sizi seyredeyim,
Ben yıllarca sevdim,
Siz sonsuza dek sevin."
Bu durumdan etkilendiğini kendine belli etmemek için duraksadı. Pencerenin boşluğundan dışarı doğru baktı.
"Bir gün ben de böyle bir şarap içer miyim?" diyerek mırıldandı. Okumasına devam etmek için bir sonra ki sayfayı çevirdi. Sayfanın arasından süzülen kara kalem ile yazılmış bembeyaz bir mektup pencereden gelen rüzgârın etkisiyle oda içerisinde bir kuş gibi süzülüyordu. Yere düşen mektuba doğru gözünü iliştirdiğinde en başta yazan kelimeyi okumakta zorlanıyordu.
"Kızım"
Nihayet okumayı başarmıştı. Gözyaşlarına engel olamadı. Eliyle mektuba doğru uzandığında gözlerini açmamak için direniyordu. Mektubu eline aldığında gözlerini yavaşça açtı.Kızım;
"Daha ilk kelime de böyle ağlayacaksan, beni üzersin. Ben satırları senin üzülmen için yazmadım. Sadece uyandığım o geceyi anlatmak istedim. O gün sen yatağında sessiz sedasız uyuyordun. Aniden uyandım ve o gecenin benim için son olacağını düşündüm. Önce annen ile vedalaştım. Sonra da senin yanına geldim. Kanserin yakamı bırakmadığını biliyorsun ve sen o kadar güzel uyuyordun ki kendimi maviliğin en derinlerinde hissettim. Maviye ne kadar düşkün olduğumu bilirsin. Masana doğru baktığımda okuduğun kitabı gördüm. Sana yazmak hiç aklımda bile yoktu ama insan acılarını anlatacak en iyi dostların kitaplar olduğunu hatırladım. Masana oturup yıllarca içimde beslediğim duyguları sana yazmak istedim.
Baban fazla süslü cümleler kurmayı beceremiyor. Yanına doğru yaklaştım. Saçlarını okşadım.
Sana hep kelebek derdim. O gece kelebek misali bir günlük ömrüm vardı ve bunu iliklerime kadar hissedebiliyordum. Baş ucunda saatlerce oturdum ve seni izledim. Elimden başka hiç bir şey gelmedi.
Özür dilerim kızım ağlama! Sil bakalım gözyaşlarını. Gözlerini kapat ve başını omzuma koy ben hep senin yanındayım.
Bilekliğin sana şans getirsin kızım. Onu sakın kaybetme bir günlük ömrüm kalmıştı ve sana alacak daha güzel bir şey bulamadım.
Seni seviyorum kelebek HOŞÇAKAL..."Elinde ki mektubu göğsüne bastırdı. Gözyaşları parmaklarına dökülüyordu. Babasının ölümünü kabullenmek istemiyordu. Okuduğu mektup da babasının hayatta olmadığına bir kez daha inandı. Pencere kenarına doğru yaslandı. Gözyaşları yerini kurak bir şehre bırakmıştı. Elinde ki mektuba bir kez daha baktı ve "baba"diye haykırdı. Gözlerinden akan son bir damlacık gamzelerinden hüzün ile ayrıldı. Bir süre cesaretini topladı ve okumaya devam etti. Gecenin geç saatlerine kadar okumaya devam ediyordu. Gözlerinin yorulduğunu ve acısını hissetti. Pencereden dışarıya doğru uzandı. Ellerini pencere kenarına koydu ve gökyüzüne baktı. Ay bulutlar arasında tutuklanmıştı. Yağan yağmur ve gökyüzünde çarpan şimşekler den korkarcasına bir bulut gölgesinde izini sürüyordu.
Bazen dalar insan, en zor gününde ya da mutluymuş gibi yaptığı gerçeklerin içinde. Bazen güler insan,bilmezler gerçekten güler miydi dudaklar, hissettirmezler. Bazen de izler insan, kimsenin olmadığı bir yer de yalnızca yalnız kendini. Neden bir gece yarısı ay ışığına bakarız? Bize umut veren ayın ışığı mıydı? Yoksa acılarımızı mı hafifletiyordu. Yoksa biz kendimizi mi kandırıyorduk? Galiba dünyanın en güzel yerinde olmak ve orada olduğunu hissetmek insana huzur veriyor. Ay da bir hayat varsa, oradan dünya nasıl görünüyordu ki? Belki de hayatımız da kanat olduğuna inandığımız biri ya da birileri vardı. Bizi kandıran neydi? Uçabilmek mi? Bizler kanadı kırık kuşlarız ve bir süre de uçmasını unuttuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ KUVARS ~
RomanceUnutulamayan gözlerin özlemini yaşayan iki insanın eşsiz buluşması. Bu bir kaçış, herkesten uzak bir yaşam hikayesi. Alaz ve Melina'nın karavan da hayat sürmesi ve sonrasında bir dağ evinde yaşananlar. 🦋 "Bir kelebek ağrısıydı. Vakit dardı, mevsim...