"Hey! Kendine gel. Söylediklerinden hiç bir şey anlamıyorum." Koluna dokunan elin ağırlığı canını acıtır.
"Hanımefendi! Size söylüyorum başka bir şey ister misiniz?" Başını masadan kaldırdı ve etrafına bakındı. "Kahretsin." Rüyada olduğunun bilincindeydi. "Başka bir şey istemiyorum. Teşekkür ederim."
Gördüğü kabus onu derinden etkilemişti. Usulca uzağına baktı ve yanından geçen küçük bir kız çocuğu gördü. Ani bir şekilde ayağa kalktı ve onun omuzlarından sıkıca tutarak kendine çevirdi."Adın ne?"
"Seher." Masaya uzanarak çantasını aldı ve ona bir miktar para bıraktı. Seher ona elinde ki gülü ve selpaklardan birini uzattı. Hiç düşünmeden selpağı aldı ve alnında ki teri sildi. Tekrar yerine oturdu ve onun kendinde bıraktığı hisleri anlamaya çalıştı.Alaz kahvaltı ardından iki gün içerisindeki yorgunluğunu uyuyarak geçirir. Saatler sonra uyandığında duvarda ki saatine bakınır.
Saatin 13:45'i göstermesi alacağı ilacın yaklaştığını anımsatıyordu. Yanında ki hemşiresine döndüğünde onun da uyuya kaldığını görür. Dudaklarıyla çıkardığı ıslık sesi ile Can'ı uykusundan uyandırır. Oturduğu koltuktan kendini öne doğru attı.
"Buyur abi?"
"Nasıl gidiyor Can?" Onun uykuda olduğunu gördüğünde yorgun olduğunu düşündü.
"İyi gidiyor abi sen nasılsın? Ağrın var mı?"
"Ben de sana ağrıyan bölgelerimden bahsedecektim ve ilaç saatimin yaklaştığını hemşireme hatırlatmam ne kadar doğru?" Kolunu kaldırdı ve saatine baktı. Saat 15:00'i gösteriyordu. Heyecanlı ve kendini affettirmek istercesine ona doğru döndü.
"Abi unutmuşum!" Alaz vücudunda ki ağrının etkisiyle sinirlendi.
"Unutmak! Unutmak bazen iyidir ama böyle zamanlarda değil."
Can sehpa üzerinde hazırda bekleyen ilaç kutusunu aldı ve ona doğru uzattı. "Buyur abi." Hapı avucuna alarak ağzına attı. Ardından içtiği su ile ilacı midesine indirdi."Hadi toparlan ve git şimdi." Can şaşkın ve yaptığı hatanın farkındaydı.
"Nasıl yani?"
"Ben sana özel biri olmadığımdan bahsettim ama bu ilacımın iki saat sonra verileceği anlamına gelmez. Ayrıca ben burada kaç saattir acı çektim." Can başıyla onayladı."Abi bir daha asla böyle bir şey olmayacak. Sana söz veriyorum." Sinirli halini bir kez daha takındı. "Sana bir daha söylemeyeceğim. Toparlan ve git!" Can üzgün ve sessiz bir şekilde çantasını sırtına attı. "Geçmiş olsun abi." Evden çıktı ve gitti. Gelişen durumu doktoruna anlattığında bir kez daha işittiği azar Can'ı daha da çok üzmüştü. "Sen eve git ben Yaman'ı gönderiyorum." Telefonunu kapattı. Bir kaç saat sonra eve gelen Yaman kapının zilini çaldı. Yardımcılar onu içeri aldı.
"Hoş geldiniz." İçeri girdi ve istemsizce evi süzmeye başladı. Evin içerisinde ki çiçeklerin kokusunu içine çekti ve sessiz bir şekilde söylendi. "Vay bee." Alaz ona doğru döndü. Yaman'ın serseri ve oldukça serbest bir stili vardı. Onun hemşire olduğuna inanmak biraz zor görünüyordu. İnsanları tanımadan önce ön yargıda bulunmak ve düşünmek istemedi.
"Hoş geldin isim?" Yaman hızlı bir şekilde merdivenlerden indi ve elini uzattı." Yaman efendim merak etmeyin elimi tüm mikroplardan arındırdım. "Gülümsedi."
"Tekrar aramıza hoşgeldin Yaman."
"Hoş buldum efendim." Alaz elini hafifçe sıktı.
"Sana anlattılar mı bilmiyorum. Ama..." Yaman duyduğu sözleri askıya aldı ve ona karşılık elini sıktı.
"Ağrı kesiciler zamanında verilecek."
Aşağıya doğru kayan gözlüğünü parmağı ile yerleştirdi. Müziği çok seviyormuşsunuz. Elini bıraktı sehpa üzerindeki plağa uzandı ve bir şarkı açtı. Gözlerini kapattı.
"Bu harika" Alaz onu gülümseyerek izliyordu.
"Hakkınızda çok şey duydum. İsminizi Google 'dan arattırdım. Sanırım tek amacınız zevk aldığınız hobiler ile yaşamak."
" Evet bu doğru. Yaptığın analizler ve araştırmalar için çok sağ ol ama bu kadar yater sanırım. Demet sana odanı göstersin."
Yaman duydukları karşısında hiç şaşırmamıştı. Her gün yüzlerce insan tanıyor ve hastaları her halinden anlayabiliyordu. Sevecen ve sıcakkanlıydı. Gözlükleriyle beraber daha da sempatik bir hâli vardı. Omuzları geniş ve oldukça yapılıydı. Demet ona doğru döndü.
"Buyurun beni takip edin." Karşısında uzunca bir koridor vardı. Yürümeye başladı. Yürüdüğü koridorun sonu gelmiyor ve yerinde saydığını düşünmeden edemedi.
"Bu koridor cennete mi gidiyor?" Demet anlamsızca ona baktı.
"Neden?" Koridorda ki tablolara bakındı.
"Burası sırat köprüsü gibi. Yoksa ben öldüm mü?" Bana Demet dedikleri kadın bir melek mi?" Demet'in kahkahaları koridorda yankılandı.
"Alem çocuksun ev biraz büyük hepsi o kadar."
"Biraz mı? Bence taksi çağırmalısınız. Samimi söylüyorum yürümekten yoruldum."
Demet anahtarı çıkardı ve kapıya doğru uzandı.
"İşte geldik. Buyur bu anahtar sen de kalsın." Anahtarı aldı ve duraksadı. "Sol el! Anahtarı sol elime verdin. Yoksa bu koridorun sonu cehennem miydi? Ben bu kapıyı açamam."
Demet gülmeye devam etti.
"Sen ciddisin?"
"Evet şuan da aşırı bir şekilde korktuğumu hissediyorum." Üzgün şekilde ona baktı.
"Sen aç kapıyı lütfen?" Anahtarı aldı ve kapıyı açtı.
"Sadece bir oda. Ölmediniz Yaman bey merak etmeyin." Gülümsedi. Yaman yavaş adımlarla içeri girdi.
"Oh ölmemişim bir şey soracağım?
"Buyurun?"
"Alaz bey ? Hep böyle sinirli midir?
"Hayır aslında çok iyi bir insan, birilerini tanımadan yakınlık kurmaz. Bir de diğer arkadaştan pek memnun kalmadık. Sorunlu bir tipe benziyordu. İlacı da vermeyi unutunca olan oldu. İnan bana mükemmel birisi."
"Bana öyle geldi o zaman."
"Olabilir hadi sana kolay gelsin." Yaman kapıyı onun yüzüne kapattı. Odasına bakındı ve içinden söylendi.
" Ama iyi trolldu. Hee! Burası cennet." Güldü kapı açıldı.
"Bir ihtiyacın olursa seslenmen yeterli?" Ani bir şekilde arkasını döndü.
"Teşekkürler"Melina kahvesini içmeye devam ediyordu. İçinde biriktirdiği duygusal bağ ve bahçelerin meyvesini paylaşmak istedi. Telefonuna sarıldı ve Merve'yi aradı. Yaşadığı her şeyi en iyi arkadaşına anlatmak ve içini dökmek ona iyi gelebilirdi.
"Sana çok ihtiyacım var. Yanıma gelebilir misin?" Bu bir yardım çağrısı bir nevi çaresiz kalan duyguların dışarıya yansımasıydı.
"Neredesin? Sesin hiç iyi gelmiyor?"
"Anlatacaklarım var. Paterica da kahve içiyorum. Her zaman ki kafedeyim."
" Hemen hazırlanıp çıkıyorum."
Merve telefonu kapattıktan sonra hızlıca hazırlanarak evden ayrıldı. Onun bu yardım çağrısını asla geri çeviremezdi. Melina, onun için değerliydi. Aralarında kıskançlığın olmadığı, arkadaşlığın zirve de yaşandığı bir dostluk yaşıyorlardı. Her kadının bir arkadaşını kıskandığı bu zaman diliminde onların böylesine örnek davranış sergilemesi de açık bir şekilde kendini belli ediyor ve tüm diğer arkadaşları tarafından biliniyordu.Alaz'ın alçıya alınan bacağı onu gittikçe huzursuz ediyor. Bacağında ki sıcaklığı her saniyesine hissediyor ve kaşıntılarına engel olamıyordu. Huzursuzluğu gidermek için playstation oynamaya karar verdi. Saatlerce playstation başında oyun oynamak bacağında ki kaşıntıyı bir müddet unutturacağını düşündü.
"Yaman playstation oynamasını biliyor musun?" Başını öne eğdi. Düşen gözlüğünü bir kez daha parmağıyla yukarı kaydırdı.
"Turnuvalarda bir çok kez birinci oldum."
"Öyleyse Beşiktaş benim"
"Problem değil ben de Fenerbahçeliyim"
"Yani bu bir derbi olacak diyorsun."
"Elbette ama odama çıkıp gelmem gerekiyor. Bana iki dakika verir misin?"
"Buyur çıkabilirsin"
Yaman koşar adımlarla odasına çıktı. Çantasından çıkardığı fenerbahçe formasını giydi ve aşağı indi. PlayStation kolunu eline aldı.
"Ben hazırım" Alaz şaşkın bir şekilde onu izledi.
"Sen hasta mısın? Oğlum"
"Yok abi hasta bakıcı yani bir nevi hemşireyim. Formayı soracak olursan bu ruhu yaşamam için giymem gerekiyordu."
"Peki" diyerek yanıtladı. Maç başlamıştı maçın ilk yarılarında ani bir şekilde geliştirdiği atak sonunda Yaman gol atmayı başardı. Oralı olmadan maça devam etti. Alaz ona doğru baktı.
"Neden sevinmedin?"
"Abi ya pardon Alaz bey..."
"Problem değil abi diyebilirsin."
"Abi biraz değişik bir insan olduğumu kabul ediyorum evet." Elinde ki oyun konsolu ile maçı durdurdu.
"Sana bir şey sormak istiyorum?"
"Buyur abi"
"Karşına bir kadın çıksa ve ondan etkilensen ya da o etkilendiğin anda ilk neye bakarsın?"
Gözlüğünü çıkardı ve ona doğru baktı. "Gözlerine"
"Neden?"
"Ben görünen bedenin herşeyi sakladığına inananlardanım. Çünkü dudaklar yalan sever. Dudaklardan çıkan sesi özlersin, o bazen senin duyman için konuşmaz. Elleri bugün bendeyse yarın bir başkasını tutacağından da şüphe ederim. Saçların sahte bir kokudan ibaret olduğunu düşünürüm. Çünkü bu koku herkes de aynıdır yani herkes senin aldığın kokuyu alır. Ta ki ter kokusunu alana kadar o arada herşey değişir. Tüm bunları anlamak ve inanmak için de sadece gözlerine bakarım. Herşeyi gözlerine bakarak ayırt ederim. Nefreti, aşkı, sevgiyi, saygıyı, özlemini... hepsini gözlerine bakarak anlarım. Herşey gözlerde gizlidir. Hatta bazen gözlerinden dökülen göz yaşı bile seni ne kadar çok sevdiğini belli eder. Bir de nefes var. O nefes sıcaksa her daim o aşk hiç bitmez. Hani kadın yatar ya böyle omuzlarına, sende onu uyutmak için saçlarıyla oynar yüzünde ki çizgilerde derin yolculuğa çıkarsın. Bir zaman sonra uyuya kalır kadın o esnada göğsüne bir nefes dokunur. O dokunduğu yerde aşk vardır. Eğer bir kadın omzuna yatıyor ve uyuya kalıyorsa sen çok konforlu bir yataksın demektir "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ KUVARS ~
RomanceUnutulamayan gözlerin özlemini yaşayan iki insanın eşsiz buluşması. Bu bir kaçış, herkesten uzak bir yaşam hikayesi. Alaz ve Melina'nın karavan da hayat sürmesi ve sonrasında bir dağ evinde yaşananlar. 🦋 "Bir kelebek ağrısıydı. Vakit dardı, mevsim...