~11.Bölüm~

37 6 1
                                    

Melina çiçeklerin yapraklarını elleri ile süzüyor ve tek tek kokluyordu. Balkonun diğer ucuna yaklaştı. Yüzünü Alaz'ın bulunduğu yere doğru çevirdiğinde Ayşe hanımın sesi duyuldu.
"Melina?" Yarım kalan yüzünü kapıya doğru döndü. Rüzgar yüzüne hızlı bir şekilde esti saçları yüzüne vurdu. Alaz'ın gözlerinde kalan tek şey dudakları ve gamzelerinde asılı kalan tel tel saçlarıydı.
"Efendim." Sesini duymak istercesine başını öne doğru eğdi.
"Uyandın mı?" Sanırım balkonda çiçekler ile ilgileniyorsun. İşin bittiyse aşağı gel kahvaltı hazır. Ben de ilaçlarımı alayım."
Melina elindeki su şişesini balkona bıraktı.
"Hemen geliyorum." Alaz'ın gözlerinde kaybolan bir kadın vardı. Yaman salona gelerek bağırdı.
"Günaydın abi." Alaz korku ile beraber irkildi.
"Ne bağırıyorsun?"
"Özür dilerim." Ona doğru yaklaştı telefonu cebinden çıkardı ve cama doğru yaklaştı. Telefonun kamerasını açtı ve dışarıya doğru yöneltti. Alaz onu anlamsızca izliyordu.

"Sen ne yapıyorsun?"
"Zoom iki saattir günaydın diye seslendim ama beni duymadın. Nereye baktığını merak ettim." Gülümsedi.
"Boşver."
"Bu arada mesaj atmış."
"Kim?"
"Hani sana geçen bahsetmiştim."
"Evet hatırladım. Ne yapmayı planlıyorsun?" Eliyle çenesini kaşıdı.

"Sanırım hayallerim bana daha yakın geliyor.Yaşım bu sorumluluğu kaldırabilmek için uygun değil. Doğruyu söylemek gerekirse hayatımda birine ihtiyaç duyuyorum. Çünkü aile kavramını tam anlamıyla yaşayan biri değilim. Bu yüzden de hep bir ailem olsun istiyorum. Belki de yolun daha çok başındayım. Ama her şeyden önce kendime değer vermeliyim diye düşündüm."
Alaz dışarıya doğru baktı ve bahçeyi süzdü.

"İnsanlar liman gibidir. Gemiler de öyle bizim gemilerden tek farkımız taşıyıcı olmayışımızdır. Bize gelen yükü bir ömür boyu sırtımızda taşırız ve bazı insanlar bu yükü sadece taşıyıcı olarak kullanırız. Biz onlar gibi değiliz. Gitmek isteyip de kaçamadığımız şehirlerimiz var. Şehrimizi güzelleştirmek zorundayız ve hayatımıza giren her soruna da yer vermek durumundayız. Benden sana bir tavsiye seni senden başka kimse anlamayacak. "Parmağıyla onu işaret etti." Seni benden de bir başkalarından da anlayan bir sen var. O seni asla yalnız bırakmayacak. Hayatta her yolun bir seçim ve her seçimin bir gidiş olduğu bir dünya da yaşıyoruz ve sen kendin için en iyi seçimi yapmak zorundasın.
"Yavaşça onun yanına doğru yaklaştı. Masanın kenarında ki sandalyeye uzandı ve oturdu."

"Neye üzülüyorum biliyor musun abi?"
"Onun için yaptığım tüm her şeye. İlk zamanlar da bu insanın dilinde tatlıya benzer bir his bırakıyor. Bir gün her şey bittiğinde bunun yükünü ve aldığın tatlı hissin yerine boğazında düğümlenen bir acı bırakıyor. Belki de bu yüzden vazgeçemiyorum. Ya da ilişkime devam etmek istiyorum. Bunun ayrımını iyi yapmalıyım. Bu yüzden bana biraz zaman gerekecek."
"Hala zamanın varken iyi düşün."

"Düşünecek hiç bir şey kalmadı. Bir an için acı çekmek güzel bir duygu kabul ediyorum. Bu acının hiç geçmeyecek olması beni korkutuyor."
"Acı demişken aklıma geldi. Bir kitapta okumuştum. Şöyle yazıyordu." Masanın üzerinde duran kitaba doğru uzandı. Parmakları ile ayracın bulunduğu sayfadan tuttu ve ayırdı.
"Hayatta bazen görünmezi oynarsın. Bu oyunu oynamak zor olduğu kadar da öğreticidir. Kulaklarında bir fısıltı ile gözlerinde bir suret. Biraz duraklayıp uzaktan uzağa bakarsın. Hayatta görünmez olmayı tercih ettiren insanlar var. Neden? Duygularda saklı olanı görünmez kılar insan, akıl da kalan hep yakındır. Yakınında ne kadar insan varsa aklın hep uzaktadır.
Ulaşılamayanı sever insan çünkü acı insana tatlıdır." Kitabın kapağını kapattı.
"Acı her insana olduğu gibi sana da tatlı geliyor." Ayağa kalktı ve ellerini cebine koydu. Salonun penceresine doğru yaklaştı. Dışarıya doğru baktı.
"Hangimiz tatlı sevdik ki?"
"Eee şimdi ne yapacaksın? Görünmez olup süper bir kahraman mı olacaksın?"
"Belki de onu görmek bana iyi gelebilir. Bu şansı kendime vermek istiyorum. Cebinden telefonu çıkardı ve onu aradı. "Ada?" Sesi duyulamayacak kadar kısıktı. Boğazının düğümlendiğini hissetti ve yutkundu.
"Efendim." İçten içe sevdiği kadına yabancı olduğunu hissetti. Derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti.
"Hafta sonları gittiğimiz bir park vardı. Hatırlıyor musun?" Onun nefesinde ki sesi duyunca gözlerini sıkıca kapadı.
"Evet hatırlıyorum."
"Saat tam 14:00 de seni orada bekliyor olacağım." Dişlerini sıktı ve elmacık kemiklerinin sızladığını hissetti. "Anlaştık." Telefonu kapattı ve cebine koydu. Kollarını açtı ve Alaz'a doğru döndü. "Sence benden süper kahraman olur mu?' Alaz gülümsedi.
"Seni göremiyorum bile." Kahkahalar ile karşılık verdi. "Evet bu iyiydi."

~ KUVARS ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin