***
Karan Emre
Şu an karşımda elinde toz beziyle şifonyerin tozunu alan Alp vardı. Kısa bir anlığına durdum ve onu izlemeye başladım. Ne güzel temizlikçi olur bundan. Ona baktığımı fark edince 'ne var' dercesine yüzüme baktı. Cevap vermek yerine gülmekle yetindim.
"Ne bakıyorsun oğlum? Hiç mi temizlik yapan insan görmedin?"
"Yoo gördüm de temizlik yapan bir Alp görmedim. Hele ki bu Alp kuzenim olan Alp ise."
Bana 'hadi oradan' der gibi bir bakış atarak işine döndü tekrar. "Odayı süpürmeye başladığında görürüm seni."
"Ben senin aksine evde biraz işin ucundan tutuyorum. Sen onu da yapmıyorsun."
"Ne yapayım? Alara var hem. O yapsın." dedi omuzlarını silkerek.
Bu hep mi odundu yoksa biz mi daha önce fark etmemiştik?
"Alp bu söylediklerini annenin ve Eslem'in yanında da söylemek ister misin?"
"Şaka şaka gül diye valla." diyerek durumu toplamaya başladı. "Valla bilemeyeceğim Alp dağı."
"Oğlum salak desen anlayacağım, mal desen neyse Alp dağı ne be?" diye çemkirdiğinde gülmemi tutamadım. "O beni ve literatürümü ilgilendiren bir konu."
'Sen adam olmazsın' bakışlarını attıktan sonra geri işine geri döndü. Ama çok geçmeden hâlâ elinde tuttuğu toz beziyle yanıma geldiğinde gülerek ona döndüm. "Ne var, ne oldu?"
"Aşağı kızların yanına inelim mi?" demesiyle çömeldiğim yerden hızla yerimden kalktım. "Olur hadi inelim."
"Bugünü mü bekliyordun?" dedi sorgulayarak. "Evet."
"Oğlum tamam gidelim de ya Duru bizi görürse. Karan, dayak yiyemem." dedi Alp.
"Ha yani bir kızdan dayak yiyeceğini biliyorsun." dedim gülerek. "Ne alakası var lan?"
"Çok alakası var çünkü ben bile emin değilim Duru'dan dayak yiyip yemeyeceğimi." dememle ondan bir farkım olmadığı göstermiş ve ikimizi de tereddüte sokmuştum. "Ateşe atlıyoruz yani."
"Ne ateşi be, abartma." dememle haklılığımla susmuş ve birkaç saniye sonra tekrar konuşmuştu. "Değer biriciğime." demesiyle sanki çok büyük bir şey demiş gibi şokla karışık mutlulukla ona döndüm. "Alp?"
"Ne var?"
"Sen aşık halinle çok güzel oldun."
Belime gelişi güzel akciğerlerimi göğüs kafesinden çıkarmaya yemin etmiş gibi vurmasıyla güldü. "Tabi oğlum ne sandın." Ayı gücü vardı bunda.
Bir anda konuşmaya Berk dahil olmuştu. Ama zamanlaması o kadar yanlıştı ki her an kızlar bizi duyabilirlerdi. "Karan! Hangi odasınınız?"
"Kapa çeneni Berk."
"Berk, sen git ben hallederim." dedi Deniz ondan beklenmeyecek bir sakinlik ve anlayışla. "Siz bakın onların o komik hallerine yukarısı bende. Ama çok durmayın."
"Cansın kayınçom." dememle bana göz kırparak odaya geri dönmüştü. "Sende enişte."
"Eslem! İngilizce mi Türkçe mi?" diye seslendi Duru Eslem'e.
"Sen bilirsin hangisinden başlıyorsan."
"İngilizceyle başlayalım o zaman." demesiyle Eslem'in süpürgeyi çalıştırması bir olmuştu. Duru ise mutfak tezgahı üzerindekileri halletmeye başlamıştı. Aradan çok geçmeden Eslem Duru'nun yanına koştu. "Duru bu ne biçim süpürge?! Sizin diğer süpürge nerde?"
YOU ARE READING
ŞAHESER | Texting
Short StoryBirbirlerine anonim olarak yazan ve bundan bihaber olan Duru ve Karan, aralarında üçüncü bir kişi varmış gibi acı çeker. 251223'