1 ay sonra
"Hadi gençler, biraz daha sıkı!" diye bağırdı koç Karanlara. Evet o mükemmel final maçı gelmişti. Yarın maç vardı ve takım son hazırlıklarını sürdürüyordu.
"Gözünüzde hırs olmalı, ama sakın yanlış yerde kullanmayın! Bu hem sizin performansınızı düşürür hem de takımın." dedi ve öğütlerine devam etti. "Rakibinizi ilk 7-8 sayıda tanımanız gerekiyor. En azından atak yaptığı elini, taktiklerini kestirmeniz gerek. Aynı şeyi onlar da size yapacaktır ama zayıf yönünüzü belirtirseniz üzerine gitmekten gocunmazlar haberiniz olsun."
"Üçlü hücum turuna geçtiklerinde file önünü çok sağlam tutmanız gerek. Onların smaçörü iyiyken bizim hem smaçörümüz hem de pasörümüz iyi. Bunu değerlendirin Alp ve Karan. Sizden iyi bir performans bekliyorum." Koç öğütlerini sıralarken takım hem hocayı dinliyordu hem de antreman yapıyordu.
Aradan geçen 20 dakika falan sonra koçun öğütleri ve antrenmanı bitirdi. "Gençler, akşam dinlenin ve çok ağır yemek yemeyin ve en önemlisi sakın stres yapmayın. Şimdi gidebilirsiniz, iyi akşamlar!"
Takım kendilerinde kalan son güçle koça cevap verdi. "Size de hocam." Koç salondan çıkar çıkmaz tüm takım yere serildi. "Abi benim kılımı kıpırdatacak halim kalmadı. Ben burada yatıyorum beni yarın kaldırırsınız." dedi takımda ikinci smaçör olan Çınar. Diğerleri o kadar yorulmuştu ki Çınar'a cevap veremediler.
Berk, Ceyda, Eslem ve ben, Alp ve Karan'ın yanına geçtik. Ama ikisinin de gözleri kapalı bir şekilde yatıyorlardı. Benim geldiğimi gören Çınar yandan Karan'ı dürttü. "Kalk lan Duru geldi."
Karan adımı duyar duymaz gözlerini açtı ama ayağa kalkmadı.
"Duru hoş geldin güzelim ama ben yokum, yani senin sapasağlam olan sevgilin Karan yok şu an, yanıma uzan sende. Ben bitiğim de biraz." dedi yorgun bir sesle. Hüzünle yanına gidip yere çömeldim. "Ayy sen çok mu yoruldun? Kıyamam ben sana." dedim saçlarını okşarken.
"İşte senin kıyamadığın sevgiline kıydılar Şaheserim." dedi ağlamaklı bir sesle. Konuşmamızı bölen ise Çınar'ın gür kahkahasıydı. "Abi hayatımda sizin gibi çift görmedim."
"Niye lan neyimiz var bizim? Fazlamız yok eksiğimiz var."
"Yav he he. Onu bunu geçin şimdi. Ben burada boynu bükük küçük emrah gibi kaldım. Duru, Esila'yı gördün mü?" Yarışmanın olduğu gün takımdan Çınar bizi tebrik etmeye geldiğinde Esila'yla tanışmıştık. Tatlı bir kızdı. Çınar'la sevgililerdi.
"Adama bak ya. Kendi sevgilisini bize soruyor." diyen Karan'la Çınar ona bakarak gözlerini devirdi ve bana döndü. "Görmedim Çınar." dedim bende.
"Ben gidip onu bulayım o zaman." dedi ayağa kalkarken Çınar. "Git ve bir daha gelme." dedi Karan ona kınayan bakışlar atarken.
"Ayy hayatım merak etme seni bu yüz cemalimden hiç mahrum bırakmayacağım, söz." diye karşılık verdi Çınar. "Kaybol Çınar." dedi burnundan soluyarak Karan. Bu hallerine sadece güldüm. Çınar yanımızdan uzaklaşınca Karan bana döndü. "Neye gülüyorsun?"
"Size."
Kaşlarını çatarak "Ne varmış halimizde?" diye sordu. "Soruyu yanlış sordun. Ne yokmuş halimizde demen gerekiyordu." dedim bende.
"Hiç anlaşamayacağız şu Çınarla. O a dese ben b diyorum."
"Boş ver düzelir. Sen şu yerden kalk önce zatürre olacaksın." dememle Karan da dahil herkes bir anda bana döndü. "Zatürre mi?" Arkamı döndüğümde ise Berk, Ceyda, Alp ve Eslem bana şaşkın şaşkın bakıyordu.
YOU ARE READING
ŞAHESER | Texting
Cerita PendekBirbirlerine anonim olarak yazan ve bundan bihaber olan Duru ve Karan, aralarında üçüncü bir kişi varmış gibi acı çeker. 251223'