Eve geldiğimizde Aytaç benim tarafıma gelip kucağına aldı.
"İyi misin yavrum?"
"Çok iyiyim."
İçeri geldiğimizde Aytaç beni koltuğa bıraktı.
"Ben hemen sana çorba yapayım."
"Hasta değilim ki."
"Olsun midene iyi gelir sonra ilaç veririm ben sana."
Aytaç mutfağa gittiğinde gülümsedim. Ellerimi karnıma koyup başımı koltuğa yasladım. Yanımdaki kumandayı alıp televizyonu açtım. Kanallarda gezerken bağıra bağıra konuşan teyze ve Didem Arslan'ı gördüm. Normalde izlemem ama arada dikkat çekici olabiliyorlardı. Bağrışmalar ile genç bir kızı konuşuyorlardı. Telefona bağlanan adam kızın eski sevgilisiydi. Kızı en son nerede gördüğünü ne konuştuğunu anlatırken Aytaç içeriden elimde tepsi ile gelmişti. Aytaç karnımda olan ellerime baktığında üzgün üzgün bana baktı.
"Miden mi bulanıyor yine?"
"Yok yok öyle rahattım o yüzden."
Aytaç tepsiyi orta sehpaya koyduğunda sehpayı bana yaklaştırdı. Eline çorpa kasesini aldığında kaşıkla biraz çorbayı karıştırdı.
"Bende içebilirim."
"Ben içirmek istiyorum."
Bir kaşık alıp ağzıma uzattığında kaşıktaki çorbayı içtim. Ağzım sıcaktan yandığında yüzümü buruşturup yuttum. Aytaç masadaki suyu bana uzattığında bir kaç yudum içtim. Aytaç bardağı alıp sehpaya bıraktı.
"Çok mu sıcaktı?"
"Biraz."
Aytaç bir kaşık daha alıp bu sefer üfledi kaşıktaki çorbayı içtiğimde az önceki kadar sıcak değildi. Aytaç bütün çorbayı ban içirdiğinde kaseyi sehpaya koydu.
"Ben ilaç getireyim sana."
Ayağa kalkacakken elini tuttum.
"Gerek yok iyi midem."
Aytaç tereddütte kalsada yanımda oturmaya devam etti. Aytaç derin bir nefes alıp verdiğinde bana baktı.
"Lina."
"Efendim aybalım."
"Eminsim dimi iyi olduğuna. Bak hastaneye gidelim korkutma beni."
"İyiyim Aytaç gerçekten."
"Sen bilirsin güzelim."
Aytaç kolunu omzuma attığında kendine çekti. Televizyona baktığında güldü.
"Didem Arslan'a mı kaldık?"
"İzleyecek başka bir şey yok ki. Hem dikkatimi çekti. Baksana kızı en son tuvalete girerken görmüşler başka yok."
"Ne yaptı bu kız deliğe mi düştü?"
Güldüğümde biraz daha Aytaç'a sokuldum.
"Üşüdün mü? Battaniyeyi örteyim istersen."
"Yok yok iyi böyle."
Aytaç tekrar derin bir nefes alıp verdi.
"Teyzemin gitmesini hiç istemiyorum."
"Bende istemiyorum. Sizi ancak o yola getiriyor."
Aytaç güldüğünde bende güldüm. Başımı Aytaç'ın omzuna yasladım. Aytaç saçlarımı öptüğünde gülümsedim. Aytaç burnunu saçlarıma sürttü.
"Saçların çok güzel kokuyor."
"Seninkiler daha güzel kokuyor."
"Sen zaten benim bir tek saçlarımı seviyon beni sevmiyon."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATRONİÇE
De TodoBenim ellerim kan kokuyordu öldürdüğüm için, onunda elleri kan kokuyordu hayat kurtardığı için. ARGO VARDIR!