on altı

5 2 0
                                    


Gözlerim, onun kömür karası gözlerindeydi. Sanki bin yıldır onu özlemişim gibi özlemle bakıyordum onlara. Doyasıya bakmamıştım hiç bu gözlere. Beni aşka sürüklüyorlardı.

"Yıldız, ben..." duraksadı. "ne desem bilmiyorum, sadece saatlerce seni izlemek istiyorum. Ama ne kadar izlersem izleyeyim sana doyamayacağım. Bunun gerçekleştiğine inanamıyorum. Ben sadece seni çok özledim. Sanki yıllardır seni görmüyormuşum da sana hiç sarılmamışım seni öpmeyi yıllardır bekliyormuşum gibi." ona baktım ve gülümsedim.

Yunan mitolojisine göre insanlar ruh eşleriyle tek vücutmuş. Dört kol, dört ayak, ve iki baş. Bir gün Zeus kızmış ve onları ayırmış ve insanların ruh eşlerini dünyanın iki ucuna atmış. İşte bu yüzdendir ki insanlar ruh eşlerini arar olmuşlar. Belki de bu ruhlarımızın özlemiydi. Ruhlarımızın kavuşmasıydı belki de. Yüzyıllar sonra yan yana olduğu halde birbirine kavuşamayan iki ruhun özlemiydi. Bu bizim özlemimiz değildi ruhlarımızın özlemiydi.

*

"Dikkat et!" diye bağıran Meral'i duymamıştım. Arkamdan boynuma inen sopa darbesi ve kafamdaki derin acı ile küfrettim. Yere yatıp acıyla başımın arkasını tutarken bir yandan gözlerim kısıldı. Gözüme açtığımda başıma doğru inen sopa darbesinden soluma kayarak son anda kaçmıştım. Hemen ayağa kalktım. Benim tıpatıp kopyam olan yaratığa karnına doğru bir tekme savurdum.

"Öğreneceğiniz ilk kural dövüşürken asla ama asla düşmanınızdan gözünüzü ayırmayın!"

Yaratık geri savruldu ve kulakları sağır eden tiz sesiyle bağırıp tısladı ve kayboldu. Bekçi olduğumu öğrenmemin ardından 2 hafta geçmişti. Arif Dede ve Güney'in büyükbabası beni çoktan Sinan ve Güney ile beraber eğitme başlatmıştı.

"İlk kural konsantrasyonu kaybetme, güçlerin iyilik için kullan ve güç gösteriş değil falan değil miydi büyükbaba?" dedi Güney hançeri belindeki kınına koyarken büyükbabasına. Büyükbabası ona göz devirdi. Güney'in arkasından uçarak yaklaşan kuzgun birden yılana dönüşüp Güney'in boynuna dişlerini geçirecekken Sinan elindeki balta ile kafasını kesti.

"Biraz odaklanır mısın, oyun oynamıyoruz." Güney yine her zamanki gibi sadece güldü.

"Tamam tamam bir sonrakine dikkatli olurum." üzerime atlayacak olan kurda dönüşmüş şekil değiştirenin boğazına elimde tuttuğum oku sonuna kadar saplayıp onu öldürdüm. Üstüme düşen kurt bedeni iki saniye sonra duman ile toza dönüşüp kayboldu. Bugünkü savaş eğitiminde düşmanımız şekil değiştirenlerdi.

Arif Dede'nin anlattığına göre bu yaratıklar kara ormanlarda ve bizim dünyamızda şekil değiştirerek yaşarlardı, gördüğü her canlının şeklini alırlardı. Beslenmeye ihtiyaç duymuyorlardı. Sadece toz, ruh ve dumandan oluşuyorlardı. Sinan elini uzattı kalkmama yardım etti. Toz olan üstümü silktim. Eğitim yaptığımız yer eski, terkedilmiş bir fabrikaydı. Güney yanıma geldi ve gülümsedi.

"İlk denemene göre iyiydin. Tabii benden iyi değildin yani." Bunu duymazdan gelmeye çalıştım. Bu çocuk bir kere de övünmese zaten şaşardım. Şekil değiştiren, kendi kopyam, bana yüzüme bir yumruk attığında dudağım patlamıştı. Ceketimin koluna kanayan dudağımı sildim. Sinan dudağıma dokundu. Baş parmağı ile.

"Çok acıyor mu?" gözleri dudağımdaydı ben onun yüzüne bakakalırken. Afalladım kekeleyerek bir şeyler söyleyiverdim.

"Y-Yok çok değil." elini çekti. Utançtan kıpkırmızı olmuştum. Böyle bir anda bana yaklaşması utandırmıştı biraz. Bakışlarımı başka yöne çevirdim. Domates gibi olmuş yanaklarımı saklamak için başka yöne bakmaya çalıştım. Kızlar, Güney'in büyükbabası ve Arif Dede ile yanımıza yaklaştılar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 23 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bekçi ve CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin