.....................................................................................................................................
4. Bölüm
Yeşim Bulut'tan
Hayat size ne kadar zor gelirse gelsin bir şekilde yolunu çizmeye devam ediyordu. Başkalarının duygularını önemsemeden. Üzülecekmiş, kırılacakmış, kızacakmış, vesaire vesaire...
Hayatın umurunda değildi ki! Niye olsun da zaten? Zaman geçiyor hayat da onunla beraber geçiyor gidiyordu. Hayatın umurunda olan tek şey zamanın geçip gitmesiydi. Çünkü zaman geçmezse hayat da geçip gidemeyecekti. Yoksa zaten hayat kendi işine gelmedikçe bencilliğinden vazgeçmezdi. Bazen birini kaybettiğinizde, hayatın işine gelmeyip sizi tek başına bırakması gibi, bazen de size hiç acı şeyler yaşatmayıp her zaman mükemmelliği tattırdığı gibiydi onun oyunu.
Hayat mükemmelliği yaşattığı hiç kimseye, gecenin bir yarısı gelen telefonla sizi üzüntüye düşürmezdi. Ama hayatın sizi sevmediği biriyseniz size bunu zevkle yapardı. Benim de başıma geldi bu, bende işte bunu buradan biliyordum.
Babamdan nefret ediyordum. Ben ve anneme yaşattıklarından, kumar ve içki bağımlılığından, zevk düşkünlüğünden, eve sarhoş gelmesinden nefret ediyordum. 15 yaşımdayken Anneme kanser tanısı konulmuştu. Hayatımdaki en sevdiğim insana kan kanseri tanısı konulmuştu. İlk başlarda babam önemsememişti, belirtileri. Fakat işler daha fazla büyümeye başlayınca ancak o zaman umursadı. Annemin tedavisini karşılayabilecek kadar maalesef paramız yoktu. Zaten babamın elinden eve para girdiği nadirdi. Bir işi yoktu, bulduğu ilk parayı ilk fırsatta ya kumara ya da içkiye verirdi. Zaten çok fazla kumar borcu vardı. Annem para kazanıp gelirdi eve.
Annemin tedavi parası için hem okulu hem de işi aynı anda yürütmeye çalıştım fakat bu imkansızdı. Sonrasında babamın beklemediğim bir anda tedavi parasını bulup getirdi. Artık her şeyin yoluna girebileceğini düşünmüştüm. Annemin iyileşeceğini babamın artık düzgün bir insan olacağını düşünmüştüm. Fakat işler hiçbir zaman düşündüğümüz ya da umduğumuz gibi gitmez.
Tedavi umduğumuz gibi gitmedi, annem gün geçtikçe daha da kötüleşmeye başladı. Buna rağmen ben her gün iyileşeceğini umarak uyanıyordum. Buna inanmak istiyordum. Günler böyle geçerken annem kanserin son evresine girdi. Artık umudumu kaybetmeye başlamıştım. Belki de en başından beri böyle olacağını biliyordum ve kendimi kandırıyordum. Ne de olsa insanoğlu kendini avutmaya meyilliydi. Ve en kötüsü de onu kaybetmemdi. Babam kumar borçları yüzünden borçlu olduğu bir adam tarafından öldürülmüştü. Akrabalarım beni istemedi ve yetiştirme yurduna verildim.
İlk zamanlar zordu. Annemin ölümünü ilk zamanını atlatamamıştım. Her şeyin daha berbat olacağını düşünüyordum. Fakat Meral olmasaydı belki de dayanamazdım. O benim yetimhaneye verildiğim ilk andan beri yanımda olan tek kişiydi. Hayatım onunla geçti. Her şeyi beraber yaptık. Her şeyi beraber yaşadık. Her şeyimizi paylaştık. Her zaman da birbirimizin yanında olduk. Beraber kavgaya da girdik, ikimiz kavga da ettik. Ama tekrar barışmasını da bildik. Kısacası o benim kardeşimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekçi ve Cadı
FantasyEfsanelere inanır mısınız? Kurt adamlar, vampirler gibi peri masallarından söz etmiyorum. Gerçek denge ve uyumdan söz eden efsanelerden bahsediyorum. Tanrı, Dünya'yı var ettiğinden bu yana dengeyi korumak için 5 Bekçi soyu seçti. Umut, Bilgelik, Güç...