Sinan Mavi'den
Kendimi suçlu hissediyordum. Araba giderken hiçbir şey yapamamıştım. Berbat birisiydim. Yıldız'ın gözlerindeki suçluluk ve çaresizlik o kadar netti ki bunun için zihninden geçenleri duymam gerekmezdi. Ama teslim olmuştu. Pes etmiş gibi duruyordu. Hiç zorluk çıkartmamış, direnmemişti bile. Ama neden? O hiçbir şey yapmamıştı.
Annemin onu alacağını biliyordum ama bunu bu kadar erken yapacağını tahmin etmezdim. Bir hafta içinde bir tuhaflık olmuştu. Bir hafta içinde Yıldız'ın zihnini hiç okuyamaz olmuştum. Bir şey vardı beni engelleyen. Yıldız zihnindeki düşüncelerin okunmasına izin vermiyordu. Koruyucu bir bariyer zihnindeki görüntüleri ve düşünceleri görünmez kılıyor, koruyordu.
"Ne yapıyorsun sen? Onu bu kadar çabuk soruşturmaya almayacağına söz vermiştin!"
"Sinan, sakin ol lütfen." kadife sesiyle beni yumuşatmaya çalışıyordu. Ama ona o kadar sinirliydim ki beni sakinleştiremezdi.
"Sakin olmak mı? Bir kanıt olmadan onu soruşturmaya almayacağına söz vermiştin!"
"Sinan" sesi benim aksime biraz endişeli ve sakindi."Laboratuvar sonuçları çıktı, aynı madde." sonuçlar çıkana kadar kendimi avutuşum aynı madde olmamasıydı. Şimdi ise ne ile avutabilirdim kendimi?
Yıldız Akar'dan
Polis memuru kadın, beni sağ kolumdan tuttuğu gibi bir soruşturma odasının sandalyesine oturtmuştu. Odanın ortasında dikdörtgen bir masa, tepemde sönük beyaz ışığı ile karanlık odayı aydınlatmaya çalışan lamba, karşımda siyah filmli karşısı gözükmeyen cam vardı. Odanın duvarları da gergin havaya uyum sağlanması için açık gri renkteydi.
Birkaç dakika sonra kapı kolunun açılma sesiyle irkilmem bir oldu. Aygün Hanım kapı kolunu yavaşça açıp içeri girdi. Üstünde kısa kollu, siyah belini saran bir tişört vardı. Altında ise yine siyah vücudunu saran bir pantolon vardı. Saçlarını örmüştü, bu onu gayet nazik gibi gösteriyordu. Ancak kızıl saçlarına rağmen gözleri yeterince duygusuz ve soğuktu. Duygularını çok iyi saklıyordu.
Elindeki mavi dosyayı bir de bir kalemi masaya bıraktı.
"Neden burada olduğunu biliyor musun?" yüzüm Aygün Hanım'a dönük değildi. Suçumu bildiğim için başımı öne eğmiştim. Ellerimi kucağımda tutuyordum."Hayır Aygün Hanım." kaşlarını kaldırıp bana baktı. Olumlu bir cevap bekliyordu halbuki. Yüzünde yine bir ifadesizlikle bana bakıyordu.
"Kafan karışık biliyorum. Sana bir şey sormam gerek Yıldız. O gün akşam, yemekten sonra ne yaptın?" Aygün Hanım'ın dedikleri o akşam yaptıklarımızı gözümde canlandırdı."Hiçbir şey ben masumum. Ben hiçbir şey yapmadım, neden beni burada tutuyorsunuz?" gözlerinden birkaç damla yaş akıyordu. Aygün Hanım cebinden kilitli bir poşette içinde beyaz toz halinde bulunan maddeler bulunan bir poşet çıkardı. Poşeti masanın üzerine koydu.
"Bu nedir peki Yıldız?" ben şaşırmış bir ifadeyle Aygün Hanım'ın suratına bakıyordum. "Bu poşet senin bize geldiğin akşam çantandan düştü."
"Be- ben bilmiyorum. Beni neden burada tuttuğunuzu hâlâ bilmiyorum, anlamıyorum." korkuyordum, her şeyi biliyor olmalıydılar. Ben bu bittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekçi ve Cadı
FantasyEfsanelere inanır mısınız? Kurt adamlar, vampirler gibi peri masallarından söz etmiyorum. Gerçek denge ve uyumdan söz eden efsanelerden bahsediyorum. Tanrı, Dünya'yı var ettiğinden bu yana dengeyi korumak için 5 Bekçi soyu seçti. Umut, Bilgelik, Güç...