2.BÖLÜM:
Alarm sesi ile uyanmıştı rojda ona kalsa biraz daha uyuyabilirdi hatta hala öyle istiyordu ama bugün işleri çoktu düğüne gideceklerdi ve ondan önce dilan onlara gelip birlikte hazırlanacaklardı. Hemen kalkıp banyoda ki işlerini bitirdikten sonra üstünü değiştirip aşağı indi kimse uyanmamıştı mutfağa geçip ilk işi çay suyu koymaktı çayı demledikten sonra güzel havayı değerlendirip avluya kahvaltıyı kurdu. Masayı son kez göz ucuyla inceledi ve eksik olmadığını düşününce annesi gilin uyanmasını bekledi. Bugün istemese de düğüne gidecekti uzun zamandır böyle kalabalık aşiret düğününe katılmamıştı katıldıysa bile küçüktü o yüzden garip bir heyecan vardı için de sebebini düğüne bağladı.
Annesi gil tel tek aşağı inince kahvaltı yapmaya çayları koyarak başlamışlardı.
" akşama özenli olsun herkes önemli bir düğündür Mirza ağa kıymetlidir bizim için" diyerek herkesi uyardı rojdanın babası Kadir ağa
" bana bak rojda akşam yüzün de boya görürsem kısa elbise görürsem seni götürmem ona göre akşam beni deli etme " diyerek uyarmıştı büyük abisi şiyar
Rojda bunun için istemiyordu işte daha gitmeden onu strese sokmaya başlamışlardı.rojda annesi ile bakışmış tebessüm ile karşılanınca abisine cevap verdi
"Merak etme abi nasıl giyilmesi gerekiyorsa öyle hazırlanırım" şiyar abisi başını sallamış kahvaltısına geri dönmüştü. Masa da günlük konuşmalar devam ederken küçük abisi Fırat çok dalgın ve sessizdi oturduğu zamandan beri hiç konuşmamış hep önünde ki çayla uğraşmıştı.Annem bunu fark etmiş olacak ki dayanamayıp sormuştu
"Fıratım iyi misin oğlum durgun gibisin" annemden sonra herkes bakışlarını Fırat abime yöneltmişti Fırat abim sorunun ona sorulduğunu fark edince hepimize bakıp cevap verdi ;
"Bişeyim yoktur ana merak etme uykusuzum ondandır "diyip geçiştirmişti ama birşey olduğu çok belliydi. Babam ve abimleri işe uğurladıktan sonra hemen masayı toplayıp mutfağı da topladıktan sonra işimi bitirdim.
Bugün yemek yapma derdimiz yoktu beni en çok bu mutlu etmişti eğer yemek yapsaydım buyün ihtimal düğün için hazırlanamazdım. Salon da oturan annemin yanına gidip oturdum el işi yapıp birşeyler düşünüyordu merakla tek kaşımı hava kaldırıp sordum
" hayrdır ana ne düşünürsün öyle dalmışsın" annem elin de ki örgüyü yanına bırakıp bana cevap verdi
"Görmedin mi Fırat abinin halini birşey var o çocukta hayrolsun inşallah " evet ben de sabah fark etmiştim ama belki de dediği gibi yorgundu.
" annem dedi ya uykusuzum diye hem ne olabilir ki merak etme kendini üzme boş yere " diyerek iki yanağını sulu sulu öpmüştüm.
" inşallah öyledir rojdam ana yüreği işte düşünmeden edemiyor insan " haklıydı annelerin bu dünya da yaşama sebepleri, yorgunlukları, tek dertleri neydi ki bizlerdik evlatları.
"Ne giyeceğini belirledin mi kuzum " el işini yaparken bana akşam ki düğün için sorular soruyordu
"Evet annem hazır buldum bişey zaten çokta önemli değil baksana şiyar abim şimdiden başladı" dedim sitem ederek
" bilirsin abilerini sana belli etmeselerde severler,kıskanırlar bir tane bacıları var olsun o kadar sen de çok abartmazsın olur biter üzme kendini hem sen her halinle güzelsin böyle bile gelsen kaçırırlar seni" annemin son dediğine yüksek sesle gülmüştüm
"Kaçırırlar öyle mi o zaman beni kaçırırlar diye hazırlıklı olayım sen öyle diyorsan " annem dizime çimdik atmış konuşmaya başlamıştı
" bak hele densizin dediğine kim benim yavrumu kaçırır gebertirim ben onu "
Annem hazır sinirlenmişken biraz daha sinir etsem fena olmazdı
" belki bir ağa bulurum belli olmaz o zaman bende kaçarım vallaha ağa bulmuşum kaçırır mıyım?"
" o da gelsin adam gibi istesin seni biz de verelim kaçırmak da neymiş delinin dediğine bak hele" daha fazla kendimi tutamayıp gülmüştüm bu kadar sinir yeterdi kıyamadım.
Çalan kapıyla ayağa kalkmış kapıyı açmaya gitmiştim dilan gelmiştir diye düşünürken kapıyı açar açmaz dilan içeri uçarak girmişti
"Geç kalmadım demi rojda tam saatin de geldim" anlamsız gözlerle dilanı inceliyordum bu kız gerçekten deliydi hem de baya
" ne geç kalması dilan Allah aşkına daha üç saat var " dilan gözlerini baymış beni izliyordu
" üç saat bile az hazırlığımız uzun hadi oyalanma da odana çıkalım" Dilan la baş edemeyeceğimi anlayınca o önde ben arkada merdivenleri çıktık anneme odada olduğumuzu belirttikten sonra odama geçtik. Dilan elin de ki poşetleri yatağa bırakıp giyeceği elbiseyi poşetten çıkarıp yatağa sermişti. Haki yeşili uzunluğu diz kapağının biraz üstün de simli ve tüllü çok hoş bir elbiseydi.
" çok güzelmiş elbise vallaha yakarsın sen bunla ortalığı " Dilan dediğimden sonra saçını eliyle savurup cilveli şekilde cevap verdi
" ben zaten hep yakıyorum ortalığı canım bugüne özel birşey değil" kendisini övmek zaten en sevdiği şeydi ama haklıydı da o yüzden bişey diyemedim. Dolapta asılı olan elbiseme bakıp eliyle incelemeye başladı
" çok tatlı elbise vallaha acayip yakışır Sana belli ki akşam tek ben yakmayacam ortalığı" diyerek göz kırptı dilanın yaptı cilveli hareketin aynısını yaparak cevap verdim
" eee hep sen yakacak değilsin ya biraz da biz yakalım Dilan hanım " Dilan onun taklitini yaptığımı görünce gülmüş cevap vermişti
"Yak kız yak sana da bu yakışır zaten " makyaj malzemelerini çıkartıp masanın üstüne dizdi bu konu da oldukça yetenekliydi merakı olduğu için videolarını izleyip zamanla öğrenmişti.
" ee saçını ne yapacaksın bence dalgalı yapıp tepeden toplayalım sana çok yakışıyor o model " benim de hoşuma gittiği için sesimi çıkartmadım ve kabul ettim.
" yalnız dilan bana çok makyaj yapmayalım şiyar abim sabah uyardı " Dilan gözlerini baymış rojdaya cevap vermek için hazırlanmıştı
"O çok bilmiş abin herşeye karışmasın koca aşiret düğünü istersen böyle gel "
"Dilan annem için huzur bozulmasın keyifli gidip eğlenelim tek amacım bu lütfen " Dilan bişey dememiş sadece başını sallamıştı. Baya oyalanmıştık babamlar laf etmesin diye hızlıca önce benim hazırlığımdan başladık saçımı Hafif dalgalı yapıp ardından tepeden toplamıştı dilan daha sonra yüzüme hafif bir öakyaj yapmış işlemini bitirmişti kendi hazırlığına geçerken ben vakit kaybetmeden kıyafetimi giyinmiştim
Aynada kendime bakınca gerçekten güzel olduğumu gördüm fazla abartılı da olmamıştım en sevindiğim nokta buydu abimlerim kadını bütün gece çekmek istemiyordum. Dilan makyajına ara vermiş baştan sona beni süzmüş uzun bir ıslık çalmıştı
"Yemin olsun rojda fıstık gibi oldun acayip güzel oldun vallaha maşallah " diyip uzaktan yüzüme tükürmüştü.onun bu tepkisine sadece gülmüştüm ama gerçekten güzel olmuştum. Dilana da hazırlanması için yardım ettikten sonra ikimiz de tamamen hazırdık. Dilan çokk güzel olmuştu bana göre biraz abartılı olsa da ona herşey yakışıyordu saran ailesi de pek birşey demiyorlardı. Dilan annesi ile konuşmuş düğüne bizimle gelmek için izin almıştı annesi gil ayrı gideceklerdi. Odada işimizi bitirip avluya geçmiştik annem hazırlanmış tek başına oturuyordu bizi görünce kocaman gülümse di
" maşallah benim kızlarıma yemin olsun çok güzel olmuşsunuz bu gece gelinden sonra en çok siz konuşulursunuz haberiniz olsun"
" vallaha amacımız o zaten Ayse teyzem dilanın koluna hafifçe vurunca konuşmayı düZeltti yani en azından benim amacım o" annem ikimize de gülmüş babamları beklemeye başlamıştık Dilan anneme bizimle geleceğinin haberini vermiş annemi bilgilendirmişti. Avlunun kapısı açılınca içeri şiyar abim be babam girdi şiyar abim önce beni daha sonra uzunca dilanı süzmüştü gözlerini dilandan alamamıştı bu bakış pek hayra alamet değildi ama yakın da kokusu çıkardı.
" Kemal şiyar nerde " annem şiyar abimi göremeyince meraklanmıştı
" babam kolunda ki saate bakarak anneme cevap verdi
"Küçük bir işi varmış siz gidin ben direkt konağa gelirim dedi" annem anlamış olacak ki başını sallamakla yetindi sabah içim de olan o tuhaf duygu yine gelmişti bilmiyorum ama garip bir duyguydu hayrolsun diyerek daha fazla düşünmemeye çalıştım. Düğün saati yaklaştığı için babam ve abim de hemen üzerlerini değiştirmiş oyalanmadan evden ayrılmıştık abim şöför koltuğun da babam önde biz üçümüzde arka da oturmuştuk. Sessiz bir yolculuk oluyordu Dilan kuşağıma yavaşça eğilmiş konuşmaya başlamıştı
"Düğüne mi gidiyoruz Mevlüt'e mi belli değil bu ne be içim daraldı" dilanın dediklerin den sonra dayanamamış sessizce gülmüştüm
" babam olmasa müzik açardık ama biliyorsun sevmez öyle şeyleri " diyerek sessizce cevapladım dilanı.
Arslanların konağına yaklaştıkça davul sesleri, zılgıtlar hava da uçuşuyordu normalde düğün için biryer ayarlanacaktı ama Arslan konağı o kadar büyüktü ki iki taraf ta konakta olması için anlaşmıştı.
Arabada konağın önüne gelince abim arabayı park etti konağın önü o kadar kalabalıktı ki arabalardan ve insanlardan yer bulamadığımız için arabayı aşağı park etmiştik. Hepimiz arabadan inmiş konağa doğru yüyorduk abimin her zaman ki gibi beni uyarmalarına dinliyordum ama pek anlamıyordum konağa yaklaştıkça artan kalabalık sesler,davul sesleri,zılgıtlar hava da uçuşuyordu dilan halinden oldukça memnun iken ben biraz çekingen kalmıştım normalde her ortam da dik duruşum ve öz güvenimle adımdan söz ettirirdim ama bu kalabalık beni az da olsa ürkütmüştü. Konağın kapısın dan içeri girdiğimiz an tam bir aşiret düğünü olduğunu anlamıştık sayamayacağım kadar masalar, sandalyeler,ışıklandırmalar ve konağın hemen arkasın da kazanlarla pişen yemekler tam bir aşiret düğünü olduğunu kanıtlıyordu. Biz dilanla etrafa o kadar dalmıştık ki annemin kolumuzdan çekmesiyle uygun bir masa bulup oturmuştuk erkeler karşı tarafta ki masalarda biz kadınlar da karşı tarafta oturacaktık buralarda kalabalık yerlerde erkek ve kadınlar aynı yerlerde oturmazlardı dilanın annesi Fatma teyzeyi görünce hemen biz de yanına geçip oturduk çoğu kadının gözü üstümüzdeydi ama görmemezlikten geliyorduk dk bir gol bir herkes kulaktan kulağa konuşmaya başlamışlardı
" çok geç kaldık mı Fatma " annem etrafı izlerken Fatma teyzeye sorular soruyordu
"Yok yok herkes yeni yeni gelmeye başladı ne kadar kalabalık gördün ya iğne atsan yere düşmez " gerçekten Fatma teyze haklıydı Mardin bu düğünü bir sene konuşurdu ağanın kardeşinin düğünü böyle oluyorsa Mirza ağanın düğünü nasıl olurdu onu Allah bilir.
" ee aşiret düğününden ne beklersin Fatma olması gereken "
Fatma teyze dilanla bana bakmış müzikten sesi çok duyulmadığı için bize doğru eğilerek konuşmuştu
" güzel kuzularım çok yerinizden kalkmayın olur mu ne olur ne olmaz yanımız dan ayrılmayın" Dilan bundan pek memnun olmamıştı ama yine şimdilik kabul etmiştik. Arslan ailesi bütün ihtişamıyla çok güzel ev sahipliği yapıyorlardı herkesle ilgilenmek mümkün değildi ama yardımcılar ve bugün için tutulan garsonlar masadan birşey eksik etmiyorlardı.
" şşş rojda bak bak " dilanın heyecanlı sesiyle gösterdiği yöne bakmıştım 1.80 boyların da kalıplı, esmer, kirli sakallı Mirza ağayı gördüm, Mirza ağa diyorum çünkü onun olduğu her halinden belliydi herkes etrafına toplanmış önünde saygıyla durmuş konuşuyorlardı o ise bütün dikkatiyle onları dinliyordu masamız olduğu yere biraz yakın dı dilan ve ben fazla bakmış olacağız ki dikkatini çekmiş bakışlarını bize çevirmişti.Dilana baktıktan sonra bakışları ben de durmuştu derin ve uzun bakıyordu birşeyi çözer gibi uzun uzun ben bakışlarını çekmeyince rahatsız olup başımı önüme eymiştim. Dilan da anlamış olacak ki o bile utanıp başını eymişti.
" bakma daha fazla bir gören olacak yanlış anlaşılacaz dilan " diyerek kızmıştım "ne yapayım sana gösterdim daha önce görmedim dedin"
"Eminim tek amacın bu dilan bakma ben gördüm zaten göreceğimi önümüze dönelim abim öldürür bizi"
" tamam be off sana da iyilik yaramıyor " dik dik bakışımı göndermiştim Mirza ağayı göstermenin neresi iyilikti bu kız gerçekten bir alem di. Gelin ve damat kısa süre sonra düğüne katılmış öncesinden reyhani oynayarak düğünün açılışını yapmışlardı helin o kadar güzel olmuştu ki peri kızı gibiydi giydiği kaftan saçı makyajı yüzünün güzelliği herşeye bedeldi.Tüm bekar kızlar içtenlikle ve iç çekerek helini izliyorlardı ama gerçekten özenmemek elde değildi. Tek dikkat çeken şey şilan Arslan'ın olmamasıydı eminim benim gibi herkesin dikkatini çekmişti ablasının düğünün de şilanın olmaması oldukça tuhaftı.
"Rojda sen de fark ettin mi şilan yok " Dilanın da dikkatinden kaçmamıştı
" evet bende onu düşünüyordum gelir herhalde ablasının düğünü sonuçta belki daha hazır değilidir düğün yeni başladı sonuçta" düğün tam gazıyla devam ediyordu herkes oldukça eğleniyor , yemekler yeniliyor herkesin yüzünden mutluluk akıyordu.
"Rojda kızım Fırat abin geldi mi gördün mü hiç" babamların oturduğu masaya yavaşça baktığım da yoktu beredeydi bu çocuk sabah zaten düşünceliydi Rojda annesine belli etmiyordu ama tedirgin olmaya başlamıştı
" yok annem gelmemiş bilirsin Fırat abim sevmez düğünleri gelmez o yüzden Merak etme her düğpn de böyle yapar"
" inşallah rojdam inşallah içim daraldı sebepsiz hayrolsun inşallah"
Düğün tüm hızıyla devam ediyordu ama arslanlar da da bir tuhaflık vardı adamları sürekli Mirza ağanın yanına gidip kulağına birşeyler söyleyip duruyorlardı ve Mirza ağa her ne duyuyorsa memnun olmayıp aksine sinirleniyordu. Şilan ve abimin ortalıkta olmaması dikkatimi çekti ama tesadüfte olabilirdi ikisi ne alakaydı insan ne düşüneğini bilmiyordu sıkıntılı olduğu zamanlar da herkes orta da oynarken halaylar ,zılgıtlar hava da uçuşurken Mirza ağa komutuyla müziği susturdu. Herkes büyük bir merakla Mirza ağaya bakıyor ne diyeceğini bekliyorlardı Mirza ağa o kadar sinirliydi ki belin de ki silahı çıkarıp havaya iki el ateş etti herkes ne olduğunu anlamadı çözemiyorlardı Mirza ağa yavaşça gÖzlerini bizim masaya gezdirdi ve en son bana bakarak bağırarak gÖzlerime bakarak konuşmaya başladı
"Demirhanlardan Fırat ile kardeşim şilan kaçmıştır" Mirza ağanın dedikleri kulağım da tam üç kez tekrarlanmıştı abim şilan ile mi kaçmıştı bu bu ne demekti yerim de sendelemiş dilanın zoruyla sandalyeye otutturulmuştum. Fatma teyze annem ile ilgilenirken dilan beni kendime getirtmeye çalışıyordu. Sesler bağırışmalar oluyordu ama hiç birini anlamıyordum hani derler ya dünya durdu diye benim o dakika dan sonra dünyam durmuş hatta başıma yıkılmıştı abim sadece kendisi ile şilanın değil iki ailenin de hayatını yakmıştı bundan sonra ne olacağı belli değildi ama Rojda' nın aklına gelen şey direkt gözünün kararmasına ve bayılmasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rojda
General FictionKimse duymamıştı sessiz çığlıklarımı, kimse görmemişti yıkılışımı abim dediğim Güvendiğim bu kadarını da yapmaz dediğim dağın yıkışını kaldıramadım onun sevdası beni ömürlük bir sevdasızlığa,ömürlük bir kedere ve en kötüsü de dönülmez yollara sürükl...