10,
Akşam yemeği,
~~
Bir kaç saniye boşluğa bakarken aldığım soluğun anlık olarak gitmesine izin verdim.
Murat beni öpmüştü! Duygularım karma karışık bir şekildeyken zil ikinci defa çaldı ve başımı kapıya çevirdim.
Tir tir titrerken kapıyı açamazdım, yoksa Mert bir şeyler olduğunu sanıp Murat'ı dövebilirdi. Gücü yeter miydi pek sanmıyorum, ama kessinlikle kavga çıkartırmakta ısrarcı olurdu.
Murat'ın parıldayan mavi gözleri bir anda parıldamasını yitirirken kapıya doğru yöneldi ve açtı.
Aldığım nefes ile kapıda görmek istemediğim o kişiye baktım. Merte. Her ne kadar onu çağıran kişi ben olsamda..
Murat'ın tatlığı bir kaç saniye daha sürürken Mertin anlık olarak yüzü düştü. Evde tek kaldığımı sanıyordu, bu yemeğinde bir romantik yemek oluşunu.
"Neden buradasın Murat?" Sorduğu soruyla eve adım atarken arkada durmuş Almina'ya baktım. Onu çağırmamıştım ama!
"Burası benim evim, sen nereden buradasın?" Murat sinirle burnundan solurken hızlıca araya girdim.
"Misafirimiz Mert," diye atıldım. Murat sinirli bakışını bana doğru yöneltirken Almina içeri adım attı. "Ve ben," Sen olmasam şaşardım zaten!
Gözlerimi devirirken hiç bir şey demeden mutfaktan eşyaları alıp bir servis daha açtım. Kabak çorbalarını kaselere koyup sandalyeye oturdum ve küçük bir dilim ekmek aldım..
Onlar ayakta hala sinirle birbirlerine bakarken benim yemek yememe şaşırıyorlardı. Açıkçası yemek daha önemliydi. Her zaman olduğu gibi.
Murat yanıma geçerken başımı ona çevirdim. Açıkçası bunu abi, adı altında iç güdüsel olarak mı yapmıştı? Yoksa dakikalar önce mavi boncuklu gözleriyle birlikte, dolgun kiraz dudaklarını öperken yaşadığı o his ile mi?
Sıcak çorba yüzüme doğru gelirken bir kaç saniye önce ki düşündüğüm düşünceyle çorbaya daldım.
Ben Murat'ı, içimde övmeye başlamıştım. Acı yakacak şekilde bir kaç kaşık çorba içtim ve dilimi ısırdım.
Abinden hoşlanmazsın Defne!
Mert önümde çorba içmeye başladığında gülümsedi. "Defnemle akşam yemeği yemek çok güzel, sabahki içtiğimiz kahveler gibi." Kaşlarımı kaldırırken boğazımda kalan ekmeği yuttum.
"Tabi tabi güzeldir, o kadar yol yürümesini sağlayan da benim zaten."
Murat şarabından bir yudum daha alırken sandalyeye yaslandı. "Ne demek istiyorsun Murat, açık açık söyle de bizde bilelim."
Murat küçük bir kahkaha ile bana döndü. Korkunç bir şekilde gözlerimi ona çevirirken kavga çıkartmaması için bakışlarımı yumuşattım. Ama yemedi.
"Evin kafeye ne kadar uzak olduğunun farkında mısın Mert? Hadi farkındasın, Almina'yı otobüse bırakırken de mi fark etmedin yolun ne kadar uzak olduğunu?"
Ayağa kalkacağım sıra elimi tutu ve sinirli bir bakış atıp tekrar oturmamı sağladı, sandalyeye.
Almina sanki masummuş gibi dudaklarını büktü. "Beni otobüse bırakmadı ki Mert." Kaşlarımı kaldırırken daha da sinirlendim.
"Nereye bıraktı?" Almina Merte doğru yaklaşırken hafifçe tebessüm etti.
"Evime bıraktı." Aldığım nefes ile gözlerimi kapatıp bir kaç saniye içimden saydım.
"Evine gittin demek, ne güzel çayda demleseydiniz içerdiniz.." Sinirle gözlerimi Merte çevirirken ne yapacağını şaşırdı.
"Defne gerçekten uzak olduğunu bilmiyordum. Almina'ya sorduğumda bir kaç dakika yürüyecek sadece, demişti. İnan bilmiyordum."
Gözlerim Alminaya doğru çevirirken içimde kalan o buruklukla ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. "Afiyetle yemeğinizi yediğinize göre evimden gidebilirsiniz." Kısaca defolun demekti.
Merte üzülmemiştim ama en yakın dediğim arkadaşımın bana attığı o yalan ile kalbim kırılmıştı. Bunu hak etmiyordum.
Almina yaklaşıp konuştuğunda yutkundum. "Defne, özür dilerim be-" Kalbim hızla çarparken kapıyı gösterdim. Mert dudaklarını açacağı sıra Murat araya girdi.
"Herkes kötü olmadan en iyisi ayrılmak." Mert yüzümde ki ifadeyi gördükten sonra başını salladı ve evden çıktı, Alminayla beraber.
Hızlıca kapıyı kapatırken Murat'a kısa bir bakış attım. İhanete uğramış hissediyordum. En yakınından hem de!
"İyi misin?" Gözlerimi ondan çekerken mutfağa geçtim ve kendime bonfile ve yanına pilav koyup yemek masasına ilerledim. Karnım açtı ve doğru düzgün düşünemiyordum.
"Değilsin, tamam o zaman sana çikolatalı pasta yapayım mı?" Minik bir ses tonuyla sormuştu.
Allah'ım ben ne yaşıyordum böyle? Gözlerimden bir kaç yaş akarken midemi doyurma peşindeyim.
Murat bir kaç saniye sonra tabağını alıp yanıma geçti ve bir kaç kaşık yemek tatı. "El lezzetin benden daha güzel, galiba akşam yemeklerini sen yapacaksın bende tatlıları."
Gözlerimden akan bir kaç yaş ile yemekleri yuttum. "Tek bildiğim şey bu yemekler." Bonfilesinden bir kaç çatal aldı. "O zaman bizde bu yemekleri yeriz."
Yüzümde beliren gülümsemeyle, ona döndüm. "Birisi bugün bana pasta almış. Hem de çikolatalı, istersen getireyim."
Bir kaç saattir varlığını unuttuğum çantama baktım. Açıkçası hatırlatması sayesinde aklıma gelmişti. "Ben tokum, senin için demiştim.."
Başımı salarken küçük bir gülüş yolladım. Aklıma bir anda sarı ciyanlı kız geldiğinde, tabakları mutfağa götürüp makineye attım ve hızlıca yatak odasına geçtim. Bir kaç gündür kötü zamanlar geçiriyordum. En iyisi uyumaktı.
Gece yarısı ter bastığında ışığı açıp masada duran çikolatalı pastaya baktım.. üstünde küçük bir not vardı.
Çikolatalı pastayı senin için almıştım, ismimi yazmayı unutmuş olabilirim, ama bu pastayı yemeyeceğin anlamına gelmiyor, küçük hanım.
Kalbim küt küt atarken odadan çıkıp onun odasına girdim. Aldığım güzel koku ile gülümserken yanına yattım gözlerimi kapattım.
Sabah ki yaşayacağım manzarayı bilmeden onun güzel yatağında büyük kollarında uyudum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVEY ABİM / +18
Random*Yarı Texting Üvey ABİM: "Defne bana direk havlumu getir!" Üvey ABİM: "Sana hemen diyorum!"