Kitabı okumaya başlamadan önce buraya okumaya başladığınız tarihi bildirir misiniz? ☽
İyi okumalar dilerim.
—
❝Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.❞
Tolstoy
12 Ocak 2019, İstanbul
Fısıltılar soğuk havaya rağmen yükselirken, genç adam elindeki valizi sıkıca tuttu. Annesi yüksek sesle ona yalvarıyordu. Komşularının bakışları altında annesini bu şekilde üzdüğü için içten içe ölmek istiyordu. Yine de annesi de olsa bu şehirde yapamıyordu. Çoktan yaşadığı yerde adı çıkmıştı. Karısına şiddet uygulayan bir adamdı artık herkesin gözünde. Oğlunun asla böyle bir şey yapmayacağını tanıdığı herkese anlatsa da Yaser, annesinin onun için bu kadar uğraşmasına dayanamıyordu. Tek yolu yaşadığı yeri terk etmek, belki de kaçmaktı.
İstanbul'u terk etmek onun için zordu. Yanına birkaç parça giysiden başka bir şey almamıştı. Annesi belki de bunun için de ağlıyordu. Yaser annesinin yanında onu sessizce izleyen babasına baktı. Babası, annesinin aksine oğlunun ne istediğini biliyordu. Seymen Bey oğluna güzelce sarılmıştı. Oğlunun uzaklaşarak eskisi gibi olacağına inanıyordu. Yaser babasından aldığı sıcacık sarılma ile kendini tebessüm etmeye zorladı. Sırada abisi ile vedalaşmak vardı. Onun en büyük dayanağı abisiydi. O da aynı şekilde Yaser'i, babası gibi sarmalamıştı.
"Her zaman yanında olacağım kardeşim. Sadece alo demen yeterli." dedi kardeşine sarılırken. Yaser abisinin desteği ile şimdi biraz daha iyi olabilmişti. Yorgun bir şekilde tebessüm etti. Vedalaşmak acı verici bir yorgunluktu. Bedelini ödüyordu. Çok sevmenin bedelini, yine çok sevdiği kişi tarafından ihanete uğrayınca ödemişti. Şimdi herkesten uzaklaşarak, hak etmediği ama çekmesi gereken acıyı çekecek, ailesine dönecekti. Kırılan gururu ve kursağında bırakılmış mutluluğunu ancak böyle unutabilirdi.
Yaser'in gözleri abisinin yanında yengesinin kucağındaki bebeğe kaydı. Küçük yeğeni soğuktan etkilenmesin diye kat kat giydirilmişti. Çok tatlı görünüyordu. "Amcamızı uğurlamaya geldik tabii ki," dedi yengesi gülümseyerek.
"İşte özleyeceğim tek kişi," Yeğeninin kızarmış yanaklarını öperken annesi omzuna hafifçe vurdu. "Eşek sıpası bizi özlemeyecek misin?"
Yaser annesinin torununu kıskanmasına dayanamayıp sıkıca annesine sarılmıştı. "Ana gibi yar olmaz demişler, seni özlemek hiçbir şey ile kıyaslanmaz annem," dedi annesinin birazdan çeşme gibi akacak gözlerine bakarak.
"Ah oğlum, beni bırakıp gidiyorsun, Yaser'im gitme oğlum...'' Annesi tekrar ağlamaya başlamıştı. Yaser annesinin elini öptü. Gitmese kafayı yerdi. Bunu annesi de biliyordu. Yine de anne yüreğiydi. Öylece gitmesine gönlü razı olmuyordu. Bakışları kız kardeşine döndü. Kız kardeşi sulanmış iri gözleriyle abisine sarılmak için çok sabırsızdı. Yaser güzel kardeşinin sessiz isteğini görmezden gelmeyip, kız kardeşinin belini sıkıca sarmış, başını göğsüne yaslamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA İZLERİ VE ÖPÜCÜKLER
Romance❝Sen ve beni, birbirimizden başka kimse iyileştiremez. Çünkü biz yaralarımızı nereden öpeceğimizi biliyoruz.❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşadığı mahallede adı çoktan 'evde kalmış kız kurus...