Karar vermek hiç bu kadar zor olmamıştı. Eğer bebeğe bir şey olursa ve bu benim sorumluluğum altındayken olursa o zaman ne yapacaktım, bilmiyordum. Kimse bu konuda olan tecrübemi, eğitimimi bilmiyordu fakat vicdanım içeriden bas bas bağırıyordu. Çok büyük bir sorumluluk, çok büyük bir baskıydı. Belki de hiç karışmamalı ve görmezden gelip buradan uzaklaşmalıydım.Neden evde kalamamıştım ki? İlk kez, onu dinlemediğim için pişmanlığı hissettim. Kendi içimde yaptığım tartışmaya noktayı koyan ise beyaz çarşafın içinden kafasını çıkartan kadındı, onu gördüğüm anda çoktan kararımı vermiştim. Yan tarafına doğru uzanarak, elleriyle su dolu kabı yokladığında hiç düşünmeden önümde duran kadını ittirip içeriye daldım.
Etrafımda ki tuhaf bakışlara aldırmadan yaşlı kadının yanına gidip, duruma bakmak için eğildim. Beyaz çarşafa uzandığımda, ellerimin üzerinde hissettiğim el bana engel oldu.
"Ne yapıyorsun, sen kimsin?" Hamile kadından, daha küçük olduğunu düşündüğüm ve yüzü ona oldukça benzeyen kız kaşlarını çatmış, sorgu dolu gözlerini üzerime dikmişti.
"Bilip bilmeden Ebe Ana'nın işine karışma, çekil ordan." Yan taraftan orta yaşlı başka bir kadın konuştuğunda gözlerimi devirdim.
"Ebe Anan daha önünü göremiyor, çocuğu mu görecek?" Birkaç kişi şaşkınlık nidaları çıkartırken, ayıplayan bakışlarla bana bakmaya başladılar. Kadın eliyle ağzını kapatırken, başımda duran genç kız bana engel olmayı bıraktı.
"Yardım edebilir misin?"
"Ondan daha çok edebileceğime eminim." Dedikten sonra yaşlı kadına göz ucuyla baktığımda, yakınları olduğunu düşündüğüm kişiler koluna girerek ayağa kaldırdılar. Kadının bir suçu yoktu, onu buraya göz göre göre getirmeleri saçmalıktı. Getirseler bile öylece izlemeleri çok mantıksızdı. Genç kız başka çaresi olmadığından olacak, kafasıyla beni onaylayıp biraz geri çekilerek uzaktan izlemeye başladı.
Hamile kadın, tamamen kendinden geçmiş hiçbir tepki vermiyordu. Şu an ellerimin ucunda iki can vardı, ikisininde iyi olmasını umarak çarşafın içine kafamı soktum. Kan vardı, çok fazla kan. Her yer kırmızıya boyanmış hiçbir şey görünmüyordu. O kadar fazlaydı ki bir an ellerim titredi. Daha fazla kan kaybetmemesi için kafamı kaldırıp genç kıza döndüm.
"Olabildiğince temiz bir kapta, sıcak su ve elinizde ki bütün temiz havluları getirin."
Kız hemen dediklerimi yapıp getirirken kızıla bürünen çarşafları alıp kenara attım. Gelen temiz havluları suya batırıp bölgeyi temizlerken, sıcak suyun gevşetip rahatlatmasını umdum. Tekrar kadına baktığımda hâlâ tek bir tepki yoktu. Biraz daha temizledikten sonra tekrar kontrol ettiğimde, açıklığın 6cm kadar genişlediğini gördüm. "Onu uyandırmalıyız." Kız ne dersem yapmak için hazırdı. Kadının nabzını kontrol ettiğimde, parmak uçlarımda ki atışı saydım ve normal seyir ettiğini gördüm. Muhtemelen çok fazla acı çektiği için dayanamamış ve bayılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENÇE
Fantasy"Eşim." Kalın, ve erkeksi sesiyle konuştuğunda zifir karanlığa karışan gözlerini göremiyordum. Deli gibi titrerken, elimde ki odun parçasına parmaklarımı bir kelepçe gibi kilitledim. Arkama doğru baktığımda karanlık ıssız yol, bütün umudumu darmadu...