12. BÖLÜM "ESİR RUHLAR"

8.4K 511 103
                                    



Bölüm şarkısı - Carla Marrison |Disfruto|

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Bölüm şarkısı - Carla Marrison |Disfruto|




Bütün hücrelerim saf acıyla kavrulurken, bedenim daha fazla dayanacak durumda değildi. Görüş açım bir gidip, bir geliyordu. Midem, bedenimin çektiği acıya dayanamadığı için tepki vererek boğazıma kadar çıkmıştı. Boş bir şekilde öğürerek ellerimi yere dayadığımda, hayatım boyunca böyle bir acı çekmediğim için şoka girmiştim.

Nefes nefese bir halde durup kendime gelmeye çalışırken, bu kez gerçekten öleceğimi düşünüyordum. Kafamı kaldırdığım anda ise tanımadığım adamın, Dağhan'ın koluna bir iğne saplayıp içinde ki sıvıyı gönderirken, aynı anda beni izlediğini görmüştüm. Acı, hâlâ oralarda bir yerlerdeydi ancak şimdi çok daha katlanılabilirdi. Kollarımdan tutularak kaldırıldığım esnada, onu da hemen yanımda ki koltuğu yatak hâline getirip yatırdılar.

"İç Efsa, daha iyi misin?" Sedef, endişeyle bana bakarken onu dinlemeden ve elinde ki bardağı görmezden gelerek gözlerimi Dağhan'a diktim. Uyuşmuş bacaklarımı zorlukla ayağa kaldırdığımda, damarlarımda ki bütün kan çekilmiş gibiydi. Titrek adımlarla başına toplanmış olan iki, üç kişiyi ittirerek onu daha net görmeye çalıştım.

Az önce ona iğne saplamış olan adamın üzerinde ki beyaz önlüğü yeni fark ediyordum. Başında durarak çantasından çıkardığı malzemelerle, yaralarına müdahale ediyordu. Dağhan'a gözlerimi çevirdiğimde ise tekrar zihnimin karanlığa girmesiyle, sendeledim. Üst bedeni tamamen kızıla boyanmış, hatta siyah pantolonundan belli olmasa da paçalarına kadar akmıştı.

O, çok fazla kanıyordu.

"Ona ne oldu?" Sesimin canı kaybolmuş, etkisi gitmişti. Ellerimi uzatıp dokunacağım esnada titrediklerini gördüm. Ard arda derin nefesler almaya çalışırken, boğazıma batan dikenler izin vermiyordu.

"Yaralandı." Adamın tek düze cevabına karşılık gelen görüntü, sadece yaralanmadığını gösteriyordu. Daha fazla kan kaybederse ölebilirdi, yaraları ne kadar ölümcüldü bilmiyordum fakat bu düşünceyle bile ruhum bedenimden çekiliyormuş gibi hissettim.

"Sen?"

Adamın bana bakıp kim olduğumu sorgulayan bal rengi gözleri, aslında sorduğu sorunun cevabını biliyordu.

"Gel ve bana yardım et, eşin ölüyor."

Söylediği son cümle beni kendime getirirken, kulaklarımda defalarca çınlamıştı. Öylece dikilerek ona yardım edemeyeceğimi biliyordum ama dumura uğramış gibiydim. İzzet, adamın yanına gidip yardım edeceği esnada elimi kaldırarak onu durdurdum. Yanında ki çantaya eğilerek beyaz lastik eldivenlerden elime geçirdiğimde, onaylayan gözler ile bakıp işine geri döndü. Ellerimin titremesini durdurmak ve bedenimde devam eden acıyı görmezden gelmek için ellerimi sımsıkı açıp kapattım.

PENÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin