Bölüm şarkısı - I wanna be yoursUyanmak istemeyen vücudumu, zorlukla kaldırmayı başarabildiğim için kendimi daha sonra tebrik edecektim. Buraya geldiğim günden beri kendimi yorgun ve bitkin hissediyordum. Sırtımı yatağın başlığına yaslayıp, bakışlarımı siyahın hâkim olduğu odada gezdirdim. Kokusu çok yoğundu ama kendisi yoktu.
Tıklanan kapıyla birlikte bakışlarım oraya kaymıştı. "Efsa, girebilir miyim?" Kapıdan doğru kafasını uzatan Sedef'in naif sesiyle görmeyeceğini bilsemde kafamı salladım.
"Gel tabii." Hevesle içeri adım attıktan sonra bitkin yatan bedenimi süzdü.
"Nasıl oldun?" Ayak ucumda yatağa oturduğumda, kurumuş dudaklarımı gerilmesiyle canım yansa da ona gülümsedim.
"Çok daha iyiyim."
"Ben özür dilerim, çok salak bir tepki verdim." Üzgün mavilerinde utancın emarelerini görmek beni huzursuz etti.
"Saçmalama, hatta başka zaman olsa epey eğleneceğim bir tepkiydi." Yüzü aydınlandığında onunda küçük pembe dudakları gerildi.
"Dağhan'ı gördün mü?" Uyandığımdan beri birkaç dakika geçmişti ama onu yakınlarımda hissetmemek, huzuru da beraberinde götürüyor gibiydi.
"Soner ile birlikte bir şeyler konuştular sonra işi olduklarını söyledi. Mutlaka yemeğini yemen gerekiyormuş ve ilacını..."
"Tamam Sedef'cim teşekkür ederim ama seni böyle bakıcım gibi görevlendirmesi hoş değil."
Sedef ile neredeyse yaşıt sayılırdık ama sanki hiç olmayan küçük kız kardeşim gibiydi. Ayrıca her kim olursa olsun bu şekilde kendime hizmet ettirmez, kendi işimi kendim hallederdim.
"Üzerini ben değiştirdim bu arada kusura bakma, daha rahat hissetmen için." Söylediği detayı yeni fark ediyor gibi bakışlarım üzerime düştüğünde, siyah bir tişört ve gri eşofmanı gördüm.
"Çok sağ ol Sedef, gerçekten." Dedikten sonra samimiyetin kucak açtığı kahvelerimle, onun safir mavileri arasında bir köprü inşaa ettim.
Yataktan yavaşça çıktığımda evin oldukça sıcak olduğunu fark etmiştim. Enseme yapışan saç tellerim bir urgan gibi birbirine dolanmıştı. Bir lastik bulup rastgele başımın üstünde topladığımda, aşağı inmek için hazırdım. Kolumda ki ince sızı kendini yokluyorken, kasıklarımda devam eden artçı ağrılar devam ediyordu. Sedef'den aldığım ped ile banyoda işimi halledip, salona doğru ayaklarımı hareket ettirdim. İzzet kafasını koltuğun kenarına yaslamış, ağzı açık bir şekilde kendinden geçmiş uyuyordu. Saate baktığımda geceye doğru ilerlediği gördüm. Neredeydi? Saat oldukça geç olmuştu ve bedenim henüz kendini toparlayamamıştı.
İtiraf etmek zor belki de biraz gurur kırıcıydı ama ona ihtiyacım vardı.
Sedef, üzerinde duman tüten iki adet kupayla yanıma doğru geldiğinde tam büyük camın önünde ki koltuğa geçmek üzereydim. Ben oturduğumda bir tane kupayı da bana doğru uzatmıştı. Minnet duyan gözlerim ona kaydığında, kokusundan yeşil çay olduğunu anladığım içecekten bir yudum aldım. Oldukça sıcaktı ama benim için çok önemli değildi çünkü çoğu şeyi fazla kaynamış severdim.
"Sana bir şey sorabilir miyim?" Dediğinde ay ışığında parlayan gözlerine döndüm. Kafam ile hızlıca onu onayladığımda, öncelikle kendi kupasından bir yudum aldı.
"Hiç sevgilin oldu mu?" Sorduğu aslında oldukça basit bir soruydu ama o yine de yanlış bir şey söylemekten korkuyor gibiydi.
"Hayır, olmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENÇE
Fantasy"Eşim." Kalın, ve erkeksi sesiyle konuştuğunda zifir karanlığa karışan gözlerini göremiyordum. Deli gibi titrerken, elimde ki odun parçasına parmaklarımı bir kelepçe gibi kilitledim. Arkama doğru baktığımda karanlık ıssız yol, bütün umudumu darmadu...