8. BÖLÜM "TAN VAKTİ"

8.5K 512 80
                                    





"Abi işine karışmak istemiyorum ama tan vakti geliyor, ne yapmayı düşünüyorsun?"

Mutfağa giden adımlarım olduğu yerde kesilirken, gelen sesle birlikte merakıma yenik düşerek dinlemeye başladım. İzzet ile birlikte mutfakta gizli bir şeyler konuşuyorlardı ve ben öğrenmek için neredeyse çatlayacaktım!

Kapı kenarında ki boşluktan neden sustuklarına baktığımda, gözlerini bana dikmiş ve çenesini eline dayayarak beklediğini gördüm. O hassas lanet duyu organlarını unutmam, benim için doğal bir şeydi. Hiçbir şey olmamış gibi mutfağa girdiğimde, yüzünde ki muzip ifadesiyle beni izlemeye başladı.

"Bölmüyorum umarım?" Rolüme devam ederken, sağlam elimde tuttuğum bardağa sürahiden su doldurmaya başladım. Suyu doldurup sırtımı mermer, mutfak tezgahına dayadığımda, İzzet'in burnunu kaşıyarak gülüşünü gizlemeye çalıştığını fark ettim. O ise aynı muzip parıltılarla kollarını göğsünde bağlayarak, bilmiş ifadesiyle beni izlemeye devam etti. Suyu yavaş yavaş içtiğimde yutağımdan gelen ses dışında hiçbir ses yoktu.

"Oh, iyi geldi." Dedikten sonra elimde bardağımı tutarak onlara bakmaya devam ettim. "Lütfen rahatsız olmayın, ben yokmuşum gibi devam edin." Elimi havada sallayarak konuştuğumda, artık ikiside gülüşlerini saklamıyordu.

İzzet'e bakarak gözleriyle kapıyı işaret ettiğinde, işaretini anlayarak kapıdan çıkıp salona doğru gitti. Sabahtan beri bir karın ağrıları vardı ama neydi bir türlü anlayamıyordum. Meraklı gözükmek istemiyordum ama elimde değildi. Bir şeyler karıştırıyorlardı ve ben deli gibi ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Oturduğu mutfak sandalyesinde geri yaslanarak, bir bacağını erkeksi bir tavırla diğerinin üstüne attı. Masanın üzerinde ki paketinden bir dal sigara çıkartıp, iki dudağının arasına yerleştirdikten sonra ucunu çakmağıyla tutuşturdu. Gözlerini kısıp bir duman çektiğinde, ciğerlerine dolan duman göğsünün şişmesine sebep olmuştu. Üzerinde ki siyah tişörtün bol olmasına rağmen gerilmesiyle, gözlerim oraya kaydı ama oyalanmadan tekrar gözlerine çıkarttım.

"Çatlıyorsun merakından değil mi?" Dedikten sonra sigarasının dumanını özgürlüğe kavuşturdu. Umursamaz görünmeye çalışırken omuz silktim. "Hiç de bile, umrumda bile değil."

Kaşlarını kaldırarak inanmadığını gösterirken, ayakta durmaktan yorulduğum için önünde ki mutfak sandalyesine oturdum. Tekrar bir duman çekerken bir şeyler söylemesini bekledim ama sustu.

"Of, tamam sorsam söyleyecek misin?" Sabırsız ve meraklı sesimle sorduğum sorudan sonra kafasını eğdi ve iki yana sallayarak güldü. Bir cevap vermesini bekledim ama beni şaşırtmayarak susmayı tercih etti. Gözlerimi camdan dışarı çevirdiğimde akşam olmaya başladığını gördüm. Karın sokak lambalarının altında ki ışıkta yağışını izlemek huzur vericiydi. Tekrar ona döndüğümde sigarasını içmeye devam ederken beni izlediğini gördüm, aklımda ki diğer soruları sormak için daha fazla bekleyemezdim.

"Bir şey soracağım ama lütfen cevap ver." Dikkatli bakışları muzip ifadesinden sıyrılıp söyleceklerimi bekledi.

"O gece, ben kaçmadan önce yanımda biri vardı."  Murat'ı kendi derdime düşüp unutmuştum, ona ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Kimden bahsettiğimi anlayan gözleri ifadesizleşirken, kafasını camdan dışarı çevirdi. "O iyi mi?"

"Neden onu merak ediyorsun?" Bana bakmadan konuşması hoşuma gitmedi. Sinirli ses tonuna aldırış etmeden, elimi masaya dayayarak öne doğru eğildim.

"Arkadaşımdı, öylece bırakıp kaçtım ben bir insanım tabii soracağım." Gözlerini kapatıp açarken sigarasından son bir derin nefes alıp, masada ki küllüğe bastırarak ezdi. Cevap vermeyeceğini düşünmeye başlayıp sandalyemi geriye ittirdiğim esnada, ayağını sandalyemin demirine dayayarak engel oldu.

PENÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin