Bölüm Şarkısı - Zeynep Bastık |Lan|Güneş ışıklarının gözlerimi açmam için verdiği işareti, görmezden gelip mırıldanarak uyumaya devam etmek istesem de başaramadım. Ağzımda ki kuruluk, başımda ki korkunç ağrı ben burdayım dercesine sürekli uyarı gönderiyordu. Midemin bulantısı da tüm bunlara tuz, biber olduğunda uyanmaktan başka çarem yoktu.
Ellerimle gözlerimi ovuşturarak açtığımda, yattığım yerden gelen kokuyla tüm hücrelerim sarmalanmıştı. Üzerimde ki içinde kaybolduğum siyah tişört ile aynı kokuyu paylaşan siyah saten çarşaflara bir süre aval aval baktım.
Sonra ise onun odasında, onun yatağında ve onun tişörtü içinde olduğumu idrak edebildim.
Ben buraya nasıl gelmiştim? En son önünde kustuğumu hatırlayınca, ellerimi sertçe yüzüme bastırdım. Saat kaçtı? O neredeydi? Bilmiyordum. Çıplak ayaklarım ile yataktan inerek parkeye bastığımda, soğukluğu yüzünden titredim. Ellerim ile üzerimi kontrol ettiğimde en azından iç çamaşırlarım hâlâ benimleydi.
Dışarıdan gelen ritmik, bir şeylere vurma sesi geldiğinde dikkatimi oraya verdim. Pencereye doğru ilerlediğimde ise görüş açımda kimse yoktu. Dışarıda olabilir miydi?
Merdivenleri inerek, etrafa bakındığımda evdede kimse olmadığını fark ettim. Geriye tek bir seçenek kaldığında dış kapıya doğru ilerleyip, açtım ve soğuğun çıplak bacaklarıma, çıplak kollarıma vurmasına izin vererek adım attım. Sağ tarafıma doğru baktığımda ise gördüğüm görüntü sertçe yutkunmama sebep olmuştu.Büyük devrilmiş bir ağacı ortasından yararak, üzerine koyduğu odun parçalarını bir baltayla kırıyordu. Giydiği siyah atleti, terlediği için üzerine yapmışmıştı. Baltayı her havaya kaldırdığında kollarında ki pazuları genişleyip hareketleniyordu. Atleti sıyrılarak yukarı kaydığında, kasıklarında gördüğüm v çizgisine bakıp yutkundum. Ellerim ile kapı pervazına dayanarak, onu izlemeye sonsuza kadar devam edebilirdim.
Eğer beni tam şu an fark etmeseydi.
İndireceği baltayı sağ tarafına doğru boşlukta sallandırırken, gözü önce gözlerimi sonra bacaklarımı buldu. Ardından ayaklarıma bakıp yukarıya doğru yavaşça çıkmaya başladı. Tehlikenin ev sahipliği yaptığı gözleri, hemen etrafı taradı. Ardından büyük adımlarla bana doğru yürümeye başladığında heybeti yüzünden kendimi gittikçe küçülüyor gibi hissediyordum.
"Uyanmışsın." Dedikten sonra tekrar gözleri çıplak bacaklarıma düştü.
"Üşüteceksin, içeri geç."
"Dün gece.." diye başlamıştım ki keskin gözleri tekrar etrafı taradı. "İçeri geç, orada konuşalım." Bana başka bir çare bırakmadan tam önümde durduğunda, dışarıyı tamamen kapatmıştı. Arkamı dönüp, salona doğru gittiğimde tam ona doğru dönmüştüm ki üzerinde ki atleti başından çıkardığını görüp kaldım.
Derin bir nefes verip çıkarttığı atleti elinde tutarken, ben şişik göğüslerinin hareketine dalmıştım.
Sargılarına baktığım da ne halde olduklarını merak ettim. "Yaralarına pansuman yapmamız gerekiyor." Dilini alt dudağında gezdirip çıkardığı atletiyle, üst bedeninde ki terini kuruladı.
"Duşa gireceğim, sonra halledelim." Kafamı salladığımda o yanımdan banyoya doğru geçip giderken ben de boş durarak beklemek istemedim.
Mutfağa gidip dolabı açtığımda, her şeyim yine dolu halde olduğunu gördüm. Yeni alışveriş yapılmıştı. Kahvaltılık malzemeler için zeytinleri ve peynirleri çıkarttıktan sonra beş adet yumurta çıkarttım. Bana bir tane yeterdi ama Dağhan'ın cüssesi gereği daha fazla yapmam gerektiğini düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENÇE
Fantasy"Eşim." Kalın, ve erkeksi sesiyle konuştuğunda zifir karanlığa karışan gözlerini göremiyordum. Deli gibi titrerken, elimde ki odun parçasına parmaklarımı bir kelepçe gibi kilitledim. Arkama doğru baktığımda karanlık ıssız yol, bütün umudumu darmadu...