10. BÖLÜM "SİYAH ATEŞ"

8.4K 526 51
                                    





Hayatımda belki de bir daha hiçbir yerde göremeyeceğim orantıya sahip yüzünü, kimse dokunmasa saatler, günlerce izleyebilirdim. Birbirine karışan nefeslerimiz suyla, ateşin kavuşmasında ortaya çıkan buhar gibiydi.

Yakıyordu, söndürüyordu ama asla kavuşmaktan vazgeçmiyordu. Ağzımda hissettiğimiz kurak çöle damlayacak bir yudum su, onun dudakları arasındaydı. Zaman akıp geçmesin diye ellerim arasında olsa, sımsıkı tutar gitmesine izin vermezdim. Aramızda kalan mesafe bir nefes boşluğuydu, benim içinse içine atlamak istediğim bir uçurumdu.

Asansör, istediğimiz kata geldiğimizi belirten tiz çınlamasıyla  birlikte durduğunda kapıları açıldı ama o bir adım bile geri çekilmedi. Kapıdan tarafta hissettiğim gözler ile oraya döndüğümde iki, üç gencin öylece durmuş bizi izlediğini gördüm. Ellerimi Dağhan'ın göğsüne koyup hafif ittirdiğimde, gözlerimle kapının önündekileri işaret ettim. Dağhan, umursamaz bir tavırla geri çekildikten sonra asansörden dışarı çıkarken, bizi izlemeye devam eden gençlere bakıp göz kırparak kafasını iki yana salladı.

Arkaya doğru uzanıp, elimi tuttuktan sonra önüme siper oldu ve beni de beraberinde götürürken yanından geçtiğimiz gençlerin neredeyse iki katı olduğunu fark ettim. Çocuklarla göz temasını kesmeden adımlar attığında, hepsi önlerine dönüp bizim çıktığımız asansöre bindiler. Yoğun ve baskın enerjisinin beraberinde, yanımda bir devle geziyormuş gibi hissetmemi sağlıyordu.

Uzun koridora çıktığımızda elimi, büyük eli arasından çektim. Durduğumuz kapının üstünde 301 numarayı gördüğümde, anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. Oda temiz ve oldukça genişliğiyle ferahlık sağlıyordu. Büyük çift kişilik yatağa ve üzerinde havlulardan yapılmış, saçma sapan kuğu figürüne gözlerimi diktim. Kendim kaşınmıştım ve maalesef bu gece yerde yatmak zorundaydım.

"Ben yerde yatarım," dedikten sonra arkamda, duvara yaslanmış olan bedenine doğru döndüm. Kaşlarını çatıp bir yatağa bir bana baktı.

"Ben dün gece başkasıyla mı uyudum?"

"O başka, bu başka." Tek kaşı benimle dalga geçer gibi havaya dikildiğinde, gözlerimi kaçırdım. "Hem ben seninle uyumadım."

"Öyle mi? Tamam tek sorun buysa akşama doğru, sokulurum yanına."

Anında gözlerimi fal taşı gibi açıp kafamı iki yana salladım. İşaret parmağımı ona tehditkâr bir şekilde doğru salladığımda, gözleri havada ki parmağıma düştü.

"Hele bir dene o kürkünün tüylerini tek tek yolarım." Beni umursamadan yanımdan geçerek sırt üstü kendini yatağa atıp uzandığında, ben de yatağın yanında ki tekli koltuğa geçtim. Karşımda bulunan duvarda ki küçük televizyonu görür görmez gözlerim kocaman açılmıştı. Heyecanla ona doğru koşup, özlemini duyduğum bir şeye kavuşmuş olmanın mutluluğunu yaşadım. Üzerinde bulunan kumandayı bulup televizyonun açma düğmesine bastım ve çalıştığını görünce çok sevinmiştim. Yatağa baktığımda kollarının arasına aldığı yastığa sarıldığını ve gözlerini kapattığını gördüm.

Televizyonun kanallarında gezerken ne kadar özlediğimi, bir kere daha fark etmiştim. Biri bana bu kadar basit bir şeyi bile özleyeceğimi söylese, gerçekten asla inanmazdım. Sonunda eskiden izlediğim bir dizinin tekrarını bulunca, hasretle izlemeye başladım. Gözlerim ara ara ona kaydığında yorgunluktan olsa gerek hemen uyuduğunu görmüştüm. Bilerek sesli bir şekilde izlemeye düşünsemde, yapamadım ve kısık seste izlemeye devam ettim.

Pencereden dışarı baktığımda hava zifiri karanlıktı. Pozisyonunu bile bozmadan ve hiç uyanmadan saatlerce uyumuştu. Epey yorulmuştu sanırım ama canım çok sıkılmıştı ve benim de uykum gelmişti. Kocaman bir şekilde esneyerek koltukta gerildiğimde, ayağa kalkarak yatağa doğru yürüdüm. Üzerimde yorgunluğum dışında garip bir halsizlik vardı ama üzerinde durmadım. Hafif eğilerek yan tarafında ki yastığı aldığımda tam gidip yere yatak yapacakken, tekrar ona dönüp baktım. Tepkisiz bir heykel gibi yatmaya devam ediyordu, ancak alnında ter damlaları vardı. Şüphe içimde kıvrımlarını hissettirerek sürtündüğünde, işaret parmağım ile yavaşça omzunu dürtttüm.

PENÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin