Bölüm Şarkısı - Odetta Hartman |Batonebo|Gözlerinde parlayan kuyruklu yıldızlar, hızına yetişemediğim duyguların yansıması gibi birer birer kayarken gözlerimi kapatıp içimden bir dilek tutmak istedim. O bana böyle bakarken eşsiz, tarifi olmayan bir his kaplıyordu içimi. Sanki bir savaş çıkmış ve savaşın sonunda sadece ikimiz kalmıştık. Şu koskoca dünyada hep bir yerim, değerim olsun olsun fark edileyim istemiştim. Birinin tüm bunlardan çok daha fazlasını tek bir bakışla hissettirebileceğini ise tahmin dahi edemezdim. Sanki onun için sadece ben vardım, benimle doğmuş benimle ölecekmiş gibi bakıyordu.
Kelimelere dökemediğim, döksem destan yazacağım bir bakışma geçti aramızda. Mumların dalgası, onun kusursuz yüzünü ışık süzmesiyle gölgelendirmişti. Loş, romantik ortamı bile yaydığı enerjiyle tutku yoğunluğuna çevirebiliyordu.
"Şimdi." Dedi etkileyici bir ses tonuyla. "Benimle en baştan başlar mısın?" İstemsizce iki yana kıvrılan yanaklarım yüzünden ağzım kulaklarıma vardı. Kirpiklerimin altından ona bakıp, kafamı sallayarak onayladım.
Çarpık gülümsemesi yüzünde asılırken işaret ve orta parmağını havaya kaldırıp, garsonu çağırdı. Neden bu akşam gözüme ayrı bir çekici geliyordu? En basit hareketi bile kalbimin atışında hareket yaratıp, dengem ile oynuyordu.
"Bakmak ister misin yoksa bana mı bırakırsın?" Önümde ki mönüyü işaret etti gözleriyle.
"Sana güveniyorum." Dedim düşünmeden. Gözlerinde geçen memnuniyeti yakaladığım sırada garson yanımıza geldi. Anlamadığım, türkçe olmayan bir yemek isimleri söylerken garson notlarını almış ve yanımızdan ayrılmıştı.
Hemen ardından önümüzde ki kadehlere kırmızı şarap koyulurken, bunu ne ara istediğini anlamamıştım.
"Evet." Dedi şarabını en az onun kadar koyu dudaklarına dayayıp bir yudum alırken. "Bana kendinden bahseder misin?"
Dişlerimi göstererek güldüğümde ciddi ifadesini bozmamasından bu randevuyu gerçekten ciddiye aldığını fark ettim. Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda, hâlâ konuşmamı bekliyordu.
"Ne?" Dedim şaşkın sesimle. "Ciddi misin?"
"Hiç olmadığım kadar."
Kendimi bir izdivaç programında gibi hissediyor ama aynı zamanda fazlasıyla heyecanlanıyordum. Dilimi hafifçe dudaklarıma değdirdiğimde çok kısa bir an gözleri oraya düştü.
"Sanki bilmediğin bir şey var gibi!" Az önce daha önce söylemememe rağmen soyadımı kullanmasına atıfta bulundum. Belki geçen gün gittiğimiz otelde ki bilgilerden görmüştü bilmiyorum ama beni araştırdığıma adım kadar emindim.
"Çok şey var." Gözlerini kısarak yüzümü taradı. "Ve ben hepsini öğrenmek istiyorum."
Masaya uğrayan bakışlarım boş olsa da zihnim doluydu. Bir süre düşündüm, ne söyleyeceğimi bilmiyordum ki! Daha önce kimseye kendimi tanıtmamıştım, ayrıca ben yaşayarak görme taraftarıydım ama kimse hayatımda o kadar kalıcı olmamıştı.
"Ne anlatabilirim bilmiyorum." Dedim samimi bir sesle. Onun üzerimde ki ilgisinden hoşnuttum ama boş konuşup saçmalamak da istemiyordum.
Şefkat tohumlarını ektiği siyah topraklarda, anlayış filizlendi. Benim bu konularda ne kadar toy olduğumu anlıyor ve bana yardımcı olmak istiyor gibiydi.
"Küçükken nasıldın mesela? Birkaç tahminim var ama senden duymak istiyorum."
Durup zihnimin en eski odalarının tozlu raflarında, küçüklük resimlerimi bulmaya çalıştım. Ve bu hiç kolay değildi. En sonunda bulduğum bir albümün, kapağında ki toz yığınını üfleyerek kalın kapağını açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENÇE
Fantasía"Eşim." Kalın, ve erkeksi sesiyle konuştuğunda zifir karanlığa karışan gözlerini göremiyordum. Deli gibi titrerken, elimde ki odun parçasına parmaklarımı bir kelepçe gibi kilitledim. Arkama doğru baktığımda karanlık ıssız yol, bütün umudumu darmadu...