Gözlerimi açmaya çalıştığımda kirpiklerimin üstünde ki ağırlıkla biraz zorlanmıştım. Salonda koltuğun üstünde boylu boyunca yattığımı gördüm ve üzerimde kalın, yün bir battaniye vardı. Sedef yine gardiyanlığımı üstlenmiş, tepemde masabaşı lambam gibi oturuyordu. O ise o diyorum çünkü adını anmak içimden gelmiyor. Nereye gittiğini bilmiyordum, dünden beri görmemiştim.Sabahın erken saatlerinde uyanmış olmanın verdiği uğursuz hisle birlikte Sedef'in hazırladığı şeyleri atıştırmıştık. Daha sonra içimde arşa çıkan merak kuytusunun hareketini hissettim, yerinde duramıyor, kıpır kıpırdı. Üst kata çıkıp saatlerce etrafı kurcalamıştım, çekmeceleri dolapları her yeri. Tek bir teknolojik cihaz bile yoktu. Bazen farklı bir evrende, farklı bir dünyada olduğumuzu düşünüyordum. Burada ki insanların gerçekliğini sorguladığım zaman diliminde, yeni bir olay yaşayarak acıyla yüzleşiyordum.
Keşif sürem boyunca Sedef öylece beni izlemişti. Ev zaten iki odadan oluşuyordu ancak ruhumda tutsak tuttuğum inadım, bir şeyler bulma gayretini kafasına koymuştu. Sedef oldukça ürkek bir kızdı, hep sorguladığım ama asla bir cevap bulamadığım şey bu kızı başıma neden koyduğuydu.
Üst katlarda bir hırsız gibi her yeri kurcalamıştım ve bakmadığım delik kalmamıştı. Ancak işime yarayacak tek bir şey bulamamış olmanın verdiği sinirle pat pat merdivenleri indiğimde, hemen ayağa kalkıp ne yaptığıma baktı. Yerin soğuğu ile ayaklarımın ısısı birbirine karışırken bu kadar süre çorapsız gezmek, daha sonrasında bana acı verici, hayatı sorgulayıcı ızdırap ve kramplarla dönecekti. Biliyordum.
Sedef'in gözleri her yerimi incelerken, hâlâ sapasağlam olmam şükür niteliğinde nefes vermesini sağladı. Her an kaçmamdan kokuyor, peşimde kuyruğum gibi geziyordu.
Şimdi de salonda otururken sıkıntıdan neredeyse patlayacaktım. Dizimin üzerine harelet ettirdiğim ritmik parmaklarımı izlerken, sürekli böyle evde tıkılıp kalamayacağımı biliyordum. Sedef korkusundan benimle konuşamıyordu bile. Bir ara dışarı çıkmayı düşünmüştüm ancak nereye gideceğimi bilmiyordum. Tekrar yüksek sesli ofladığımda çaktırmadan bana bakmaya çalıştı. Hızlı bir şekilde ayağa kalktığımda korkak gözleri üzerimdeydi.
"Ben dışarı çıkacağım." Dedikten sonra onu beklemeden kapıya doğru yürümeye başladığımda, arkamdan koşarak geldi.
"Nereye gidiyorsun?"
Telaşlı sesine aldırmadım. Dışarıda hava güneşliydi, montumu almadan sadece kazağımla çıkmaya karar verdim. Zaten o kadar pisti ki onu tekrar giymek istemiyordum. Uzun saçlarımı, öylesine tepemde bir topuz yaptıktan sonra botlarımı ayağıma geçirmeye başladım. "Korkma kaçacak olsam haber vermezdim herhalde, değil mi?" Bir kapıya bir bana baktığında gözlerinde korkuyu görebiliyordum. Beni durduramayacağının farkında olması işime gelirken, o da ayakkabılarını giymeye başladı.
"Gebertecek beni."
Dışarı çıktığımızda benim aksime Sedef oldukça tedirgindi. Sonunda günler sonra ilk kez biraz olsun özgür hissetmenin vermiş olduğu huzurla, derin nefesler aldım. Yüzüme vuran güneş gözlerimi kısmama sebep olurken yürümeye başladığımda beni takip etti.
Burası oldukça çok eve sahiplik yapmasının yanı sıra, etraf fazla sessizdi. Evlerin olduğu kısımdan uzaklaşırken, belli olmasada çok geniş bir alanda olduğumuzu fark etmiştim. Ormanın içine kendilerine bir yerleşim yeri yapmışlardı. Yüksek ağaçlar yüzünden tam olarak nerede olduğumuzu göremiyordum. Biraz daha ilerlediğimizde, kolumda bir el hissetmemle oraya döndüğümde Sedef'i gördüm. Ona sorgulayan gözlerimle baktığımda, yutkunarak konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PENÇE
Fantasi"Eşim." Kalın, ve erkeksi sesiyle konuştuğunda zifir karanlığa karışan gözlerini göremiyordum. Deli gibi titrerken, elimde ki odun parçasına parmaklarımı bir kelepçe gibi kilitledim. Arkama doğru baktığımda karanlık ıssız yol, bütün umudumu darmadu...