11. BÖLÜM "DİRİLMEK"

8.2K 527 102
                                    





"Beyefendi izninizle kahvaltımı yapacağım."Diyerek tedirginliğin sırtında arkamı döndüm.

Korkak bir kız değildim, kendimi her zaman korumuş ve savunmuştum. Ancak şimdi, sadece adamın sağlığı için onu geçiştirmekten başka çarem yoktu. Kolumda hissettiğim el ile gözlerimi kocaman açarak arkamı döndüğüm saniyelerde, kolumda ki el yok olmuştu. Adamı kahvaltılıkların bulunduğu yere doğru tek eliyle fırlatırken, masayla birlikte devrildiğinde insanlar çığlık atarak masalarından kalktılar. Önüne geçtiğimde gözünü bile kırpmadan, yerde kendine gelmeye çalışan adama bakıyordu. Ellerimi göğsüne dayayarak engel olmak istedim ancak sakince ellerimi indirdi.

"Yapma." Dedim bir umut. "Lütfen." Diye eklediğimde kollarımdan tutarak yan tarafımızda ki sandalyeye yavaşça oturmamı sağladı.

Alnıma sert ve kısa bir öpücük bırakarak, adamın yanına doğru adımladığımda dilim tutulmuş gibiydi. Yerde yeşilliklerin, zeytinlerin arasında ayağa kalkmaya çalışan adamı tek eliyle boynundan tutup kaldırırken, otel görevlileri kolundan çekerek engel olmaya çalıştı.

Bir duvar gibiydi herkesi yıkıp geçerken, kimsenin kuvveti ona yetmiyordu. Boynundan tutarak kaldırdığı adam, ikinci bir şokla sarsılırken kızarmaya başladı. "Senin ona dokunan elini, dirsekten sökerim." Dediğinde tüylerim ürperdi. Bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındaydım, yoksa adamı öldürecekti. Adamın boğazından garip hırıltı şeklinde sesler gelirken, nefes alamadığı için havada olan ayaklarıyla çırpınıyordu.

"Senin ona bakan gözlerini, yuvasından çıkartırım." Tıslayarak konuşan sesi yemin gibiydi. Sanki bunları söylemek onun için asla bir tehdit değil, yapacaklarının fragmanıydı. Adamın boynunu daha fazla sıktığında, artık gözleri arkaya kaymaya başladığı için oturduğum yerden fırladım. Onu çekmeye çalışan görevlilerden birini iterek, yanına geçtim. "Dur artık!" Dinlemedi. Moraran adama bakarak ona döndüğümde gözüne bir perde inmiş gibiydi.

"Dağhan!" Diye bağırdığımda iki elimle yanaklarını tuttum. Kafasını bana çevirmeye çalışsam da sadece gözleri mekanik bir şekilde beni bulmuştu. Araladığı perdeye güvenerek içeri girmeye çalıştım.

"Eve gidelim." Nefes nefese konuştuğumda söylediklerime ben bile şaşırmıştım. "Lütfen." Diyerek tamamladım. Perde yavaşça kalkarken, bakışlarının yumuşamaya başladığını gördüm. Aynı anlarda göz temasımızı kesmeden ellerini bıraktığında, adam bir un çuvalı gibi yere yığılmış ve derin nefesler almaya çalışırken yarı baygındı. Etraftakiler ona yardım etmeye çalışırken, kimseyi umursamadan elimi tutarak yürümeye başladı. Dışarı çıkarken resepsiyon kız ellerimize gözlerini diktiğinde, anın harareti ile kafamı iki yana sallayarak önüne dönmesi için işaret verdim.

Arabasının yanına geldiğimizde, kapıyı açarak içeri oturmamı bekledi. Elini bıraktığımda, boşluğa düşme hissinin üzerinden atlayarak arabaya geçip oturdum. Sakinleştiğini için bir yandan mutluydum bir yandan ise kendime şaşırıyordum. Günden güne eski ben derinlerde bir yerlere gömülürken, yeni tanıştığım benliğim kendini tanıtıyordu. Düşüncelerin yumağı birbirine geçip karmaşık bir düğüm oluştururken, çoktan arabayı çalıştırıp yola koyulmuştu. İkimizde tek bir kelime bile etmeden yolda ilerlemeye devam ederken bir süre sonra arabayı durdurdu. Hiçbir şey söylemeden indikten sonra rahat bir nefes vererek arkama yaslandım. Kaslarım o kadar gerilmişti ki daha yeni gevşeyerek ağrıdıklarını hissetmiştim.

Bir süre sonra tekrar arabaya bindiğinde, kucağıma sıcak bir poşet bıraktı. "Kahvaltı yapamadın, bir şeyler aldım sana."

Düşüncesiyle birlikte içimden sıcak bir şeyler akıp geçerken, poşeti açmaya başladım. Fırından yeni çıktığı anlaşılan poğaçaların kokusu burnuma dolduğunda, karnım guruldadı. Yanında olan vişneli meyve suyu ise en sevdiğimdi ve nereden bilmişti bilmiyordum. Onu da elime alıp pipeti deliğine soktum, bir yudum aldım ve ardından poğaçamdan ısırdım. Yumuşak, sıcak ve lezzetli poğaçadan yerken ona baktığımda ciddiyetle arabayı sürüyordu.

PENÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin