200 yorumm
***
Japon Krallığı onların sarayına geleceği için sarayda bir telaş hakimdi, misafirlerin oda kontrolü Jisung'dan sorumlu iken Jisung büyük bir titizlikle yürütüyordu bu işini.
Bulunduğu odadan "Yastıkları tüy olanlarla değiştirin," diyerek çıkmıştı. Koridora geçip dışarı çıktı, aslında uzun bir u harfi şeklinde olan sarayın içinden de diğer uca geçebilirdi ama bahçeden geçmek daha kısa gelmişti.
Çıktığı gibi dışarıdaki yağmur üstüne boşalırken hızlandırdı adımlarını, diğer merdivenlere yaklaştıkça orada bulunan Prens'i görmüştü. Minho, belirli bir yerde durmuş ona yağmur vurmazken dışarıyı izliyordu.
"Majesteleri," diyerek selam verdi Jisung, eğilip doğrulduğunda birkaç basamak üstte olan Minho ciddi bir yüz ifadesi ile bakmıştı ona. Arkasında kalan askere attığı tek bakış yeterken asker gelmiş ve elindeki şemsiyeyi uzatmıştı.
Elini uzatan Prens'ten daha hızlı davrandı ve şemsiyeyi aldı Jisung. "İzninizle," deyip açmış ve Prens'in başına tutmuştu ki beklemediği bir temas gerçekleşti. Prens, parmakları ile Jisung'un elini itmiş ve şemsiyeyi kendisine tutmasını sağlamıştı.
Bundan hoşlanmadı Jisung, belki birçok kişinin kalbini çalacak bu küçük an onu rahatsız etmiş ve bu yüzden de şemsiyeyi kapatıp gülümsemişti. "İzninizle, yapmam gereken işler var."
Şemsiyeyi geri askere verip içeri girdi, kendi odasına yürürken de derin bir nefes vermişti. Kendisi bir hizmetkârsa öyle davranmalı ve kendisine de öyle davranılmalı diye düşünüyordu, bu her konudaydı ve bir Prens'in karşısında kendisine şemsiye tutması da herkesçe deli saçması olarak görülürdü.
Odasına girip ciddi yüz ifadesini düşürerek derin bir nefes vermiş ve ilerleyip yatağına oturmuştu. Yorgun olduğu için uzanmış "Ah," diye mırıldanmıştı eli alnında. "Yoruldum."
Kimin emrinin altında ise ona gülümserdi, geri kalan herkese ve her yerde ise ciddi bir yüz ifadesi vardı. Çoğu kişi onu duygusuz bilirdi bu yüzden, Jisung'un kendilerinin yanında pek duygu gösterdiği bilinmezdi.
Uzun bir süre uzanıp yorgunluğunu atmayı diledi Jisung, akşam yemeği vaktinde ise ayaklanıp önce mutfağı kontrol etmiş, teker teker yemekleri denetlemişti.
Durdu ve tabağa baktı. "Atın bunu."
"Ne?"
Kaşlarını çatarak aşçı kıza döndü. "Prens Hwang'ın yemeğine asla defne yaprağı konulmayacak demedim mi?"
"Ama sadece üstüne koydum, tüm tabaklarda bir bütün olsun diye."
Hyunjin defne yaprağını sevmez, kokusuna dahi katlanamazdı. Jisung onu çok iyi tanıdığından kokusu bulaşacağından bu tabağı yemeyip sinirleneceğini biliyordu.
"Sana ne dediysem o Chae." diye bastırdı ve işaret parmağı ile itip tabağın gürültüyle yere düşmesine sebep oldu. "Bak, artık koyamazsın." Ekledi. "Yeni bir tabak hazırlayın ve üstüne defne yaprağı koymayın."
Büyük mutfaktaki aşçılara, görevlilere baktı. "Ayrıca bundan sonra Prens Lee'nin yiyeceği yemekler için manda ya da keçi sütü kullanın, inek sütü kullanan biri olursa sonunu çok iyi biliyordur."
"Akşamki tatlıların hepsi inek sütü ile yapıldı efendim."
İç çekti Jisung, bunu geç söylemesinin kendi hatası olduğunu bildiğinden kimseye bir şey dememişti. Aşçı ve geri kalan diğer görevliler şimdi askerlerin yemekleri ile ilgileneceğinden iç çekerek alnını ovaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanfictionbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst