200 yorumm
***
"Prensler geliyor!"
Tek bir cümle yetmişti Jisung'u oturduğu yerden kaldırmak için. Sadece üç gündür görmemişti onları ama üç gün yetmişti delirmesi için, her an kötü bir haber alma ihtimali kalbini acıtmış, zaman zaman nefesini kesmişti.
Elbisesinin eteklerini toplayıp kalabalıkta hızlıca ilerlerken yağan yağmuru umursamadı diğerleri gibi. Kapılar açıldığında kalabalığın gerisinde kalan Jisung durdu ve elini kalbine attı, ikisini de canlı bir şekilde görmek istiyordu.
Askerleri taradı gözleri, en sonunda sadece Minho'yu gördüğünde titredi. "Hyunjin?"
"Hyunjin?" diye mırıldandı bir kez daha kalabalığı tarayıp ama Prens yoktu. Kalbindeki eli ağzına gitti hemen Jisung'un, diğer eli ayakta durmak için dizinden destek alırken bağırmak için dudaklarına gelen kelimeler boğazına dizildi.
Kraliçe "Hyunjin!" diyerek koşarken Jisung yutkundu ve kalabalığa doğru birkaç adım daha attı. Minho'nun gözleri onu bulurken kalabalığa değil de Jisung'a doğru konuştu.
"Ölmedi."
Göğsünden koca bir taş kalkmış gibi hissetti hizmetkâr, Minho ise hızla Kraliçe'ye döndü. "Prens Hwang şu anda Japonya'da Kraliçem. Size yemin ederim ki sağ ve biz oraya gidene kadar da kılına dahi zarar gelmeyecek."
Saraydaki herkes derin bir nefes alırken Minho, Kral ve Kraliçe ile konuşmak için toplantı odasına geçmişti. Jisung kendini onun odasına attı, yatağına oturmuş, delirecek gibi hissederken anlam veremiyordu hiçbir şeye, beyni durmuş gibiydi.
"Yanında bizden biri olmazsa korkar ki..."
Kapı açıldığında gözlerini sildi Jisung hızla ve ayağa kalktı, Minho ile ikisi odanın ortasındayken "Yaşıyorsun..." diye mırıldandı Jisung ve bu sözlerinin üstüne sevgilisi tarafından çekilmesi bir oldu.
Ona sarılan Minho gözlerini kapatırken kendini tutamadan ağlamaya başladı Jisung. "Minho..."
"İyiyiz. İkimiz de iyiyiz. O da iyi Jisung."
"Neden bıraktın?"
"Bırakmak zorunda kaldım." dedi Minho, derin bir nefes vererek geri çekildi. "Orada işler planladığımız gibi gitmedi ama Japonya'ya geri döneceğiz ve Hyunjin'i alıp geri geleceğiz."
Jisung bir adım geri çekilerek kafasını kaldırdı, Minho'nun parmakları onun ıslak yanaklarında gezerken "Neden kaldı?" dedi. "O neden kabul etti bunu? Minho biliyorum, siz bir şekilde oradan iki kişi de dönerdini. Hyunjin'i ne yapar ne eder getirirdin, Hyunjin neden seni gönderdi?"
Han Jisung cidden onları o kadar iyi tanıyordu ki şüphesiz Minho dünya üzerinde bir tek onu kandıramayacağına emindi. Attığı tek bakışla Jisung şimdi bir şeyler olduğunu anlarken aklına gelen ihtimalle kafa salladı.
"Sana açıklamam için."
O, bu cümleyi kurmasıyla elleri ayrılırken "Ne?" dedi Jisung, anlamıştı ama anlamamak istedi, bir de ondan duymak istedi. Minho iç çekti.
"Jisung," Gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi ve geri açtı. "Hyunjin ve Prenses evlenecek ama... Bir şey bulacağız, tamam mı?"
"Minho sen ne diyorsun! Nasıl çevirebiliriz biz bunu buradan?" dedi Jisung dehşetle, ellerini iki yana açarak baktı ona. "Ve siz bu ihtimalle gitmenize rağmen bana söylemediniz."
"Çünkü başka bir şey bulacağımızdan emindik!" diye yükseldi Minho da, onun da sinirleri bozuktu, canı yanıyordu ama bir şekilde planlı hareket etmeye çalışıyordu. "Olmadı, bilmiyorum!" diyerek elini salladı. "Prenses gelip bir anda mahvetti her şeyi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanficbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst