200 yorumm
***
Kütüphaneyi önce Prens Lee terk etti, çok geçmeden Hyunjin de kapıyı çarparak çıktığında rafların arkasında duran Jisung bu çarpma ile sanki yaralanmış gibi sarsılmış, dakikalardır ağzına bastırdığı elini indirmişti.
Yavaşça yere çöktüğünde gözleri sinirden dolmuştu hatta ağlıyordu fakat farkında değildi, tırnakları öfkesini akıtmak istercesine avucunu kanatırken Hyunjin'in hırslı adımları koridoru terk etmiş, diğer ucunda bekleyen Minho bununla beraber kütüphaneye ilerlemişti.
"Kimseyi almayın," diyerek kütüphanenin içine girdi, bu sırafa düşüncelerinde kaybolan Jisung farkında dahi olmazken rafları dolaşan Minho sonunda onu buldu, adımları tam da hizmetkârın önünde durdu.
Kafasını kaldırmasa da onun geldiğini kıyafetinden anlamıştı Jisung. Sıktığı avuçlarını açtı ve yere koyup doğrulmak için hamle yaptı ama Prens üstündeki pelerini onu kapatacak şekilde kaldırmış "Ağla," demişti. "Ne bastırıyorsan içinde, hepsini dökerek ağla."
Dişlerini sertçe birbirine bastırdı Jisung, Minho'nun götürmesi için ona verdiği kağıtları da tutarak ayağa kalktı ve prensin karşısına dikildi öfkeli bakışlarıyla.
"Prens'im. İzninizle."
Yanından geçip gidecekti ki hızla Minho tarafından kolu yakalandı, onun kütüphaneden hiç çıkmadığını hatta tüm konuşmayı dinlediğini biliyordu Prens. Dudaklarından konuşmak için "Gitme," lafı çıkarken "Tabii," dedi Jisung ve attığı adımı geri alarak karşısına geçti.
"Tüm her şeyi duydun."
"Tüm her şeyi duydum." dedi Jisung ve gülümsedi, yine de tüm bunlara rağmen bakışlarına gizlenmiş öfkeyi Minho görebiliyordu. Çok geçmeden hizmetkârın yüzündeki gülüş de düştü ve tek adım atarak burun buruna gelmelerini sağladı.
"Beni sevdiğinizi de duydum," dedi. İşaret parmağını göğsüne bastırdı. "Tüm hayatınızı Hwang Hyunjin'i korumak için bitirdiğinizi fakat sırf beni korumak için ona ihanet ettiğinizi de duydum. Ben Prens Ito ile beraberken peşimizde dolaşan askerin siz olduğunu da duydum, sizi öldürecek kadar aptal bir hata yaptığımı da duydum ve majesteleri..."
İşaret parmağın çekip prensin kıyafetine sardı parmaklarını ve onu kendine yaklaştırdı Jisung. Minho nefesini tutmuş bir şekilde ona bakarken hizmetkâr göz göze geldi onunla.
"Ben bir oyuncakmışım gibi beni aranızda paylaşmadığınızı da duydum."
"Han Jisung..." diyecek oldu Prens ama sözleri, onu kendine çekip dudaklarını birleştiren hizmetkâr ile yok oldu.
Kütüphanede, bir rafın arkasında öpüşen ikilinin de gözleri kapanmışken Jisung kaskatı olan prensi fark edebiliyordu. Bekledi, bekledi ardından da topuklarının üstüne geri bastı.
"Beni aldınız majesteleri." diyerek gülümsedi ve elini yakasından çekti. "Hwang Hyunjin de zaten almıştı, o kaybetmeyeceğini düşünüyordu kaybetti, siz de almak istiyordunuz aldınız."
Kağıtları kaldırdı. "İzninizle, odanıza bırakmam gerek."
Prens'in yanından geçip kütüphaneden çıkan Jisung yüz ifadesini düşürdüğü gibi derin derin nefesler alarak yürürken kütüphanede yalnız kalan Minho kapanan kapıya baktı.
Han Jisung öyle bir şeydi ki insanı cezbeden zehir gibiydi. Zehir olduğunu biliyordu fakat ona gitmekten asla alıkoyamıyordu kendini.
Duvara yaslanarak yere oturduğunda Jisung onun odasına kağıtları bıraktı ama geri çıkacak gücü bulamadan masasına tutunup yere çöktü. "Hwang Hyunjin..." dedi acıyla, kütüphanede kurduğu sözler aklına gelirken. "Hwang Hyunjin... Daha kalbimi ne kadar kırabilirsin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Фанфикbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst