200 yorumm
***
Ertesi gün hava oldukça bozuktu, yağmur dolayısıyla okyanus oldukça korkutucu gelirken Hyunjin önündeki kağıtları okuyordu. Masanın diğer ucunda oturan Minho da kendi önündeki kağıtlarla planlama yapsa da gözleri sürekli ondan tarafa bakmayan prense kayıyordu.
Odaya giren Jisung eğilerek selam verdikten sonra "Majesteleri," deyip tepsideki içecekleri sırayla önlerine koydu. "Bu havada iyi gelir diye düşündüm."
Hyunjin'in gözleri ona gitti, Jisung da bizzat çekinmeden ona bakarken gürültüyle sandalyesini ittirip ayaklandı Prens. Kapıyı açıp dışarı çıktığında Minho hizmetkâra bakmıştı.
Fakat hiçbir şey demeden önüne döndüğünde Jisung da selam vermiş ve tepsiyi bırakarak odadan çıkmıştı. Hyunjin'i aradı gözleri, en sonunda dışarıda olduğunu anlayarak bir şemsiye kapmış ve dışarı çıkmıştı.
"Bu havada tek çıkmanız doğru değil efendim," diyerek şemsiyeyi tutarak yanına vardığında Hyunjin ona doğru döndü. "Hani hep birbirimize sadık kalacaktık?"
"İlerisi için emin konuşmamak gerekiyormuş."
"Kabul ediyorsun yani."
"Yalan söylemem daha da kötü olmaz mı?" dedi Jisung, birbirlerine baktıklarında sakinleşmek için ellerini saçlarından geçirdi Hyunjin. Kafa salladı. "Bu kadar ağır bir karşılık vermemeliydin."
"Yılların birikmişliğidir belki de."
"Beni severken başkasını öptün Jisung."
Jisung kafasını kaldırıp prensin yüzüne baktı. "Neden onu da sevebileceğim ihtimalini aklınıza getirmiyorsunuz?"
Sözleri Hyunjin'i duraksattı, belki de bu laf hariç kendini her şeye hazırladığından olabilirdi. Olduğu yerde donakalırken yağmur ve dalgaların sesi aralarına sızdı, birbirlerine bakan ikiliden bir süre ses çıkmadı.
"Şaka yapıyorsun, değil mi?" diye soran Prens ile Jisung konuyu istediği yere getirmek için kafa salladı. "Bir insan iki kişiyi sevebilir."
"Jisung, Minho mu!"
Hyunjin aralarındaki şemsiyeyi alıp fırlattığında yağmur da bastırmış, sinirle ona bakan prensin aksine hizmetkâr sakin bir tonda kafa sallamıştı. "Neden Prens Lee'ye bu kadar önyargılısınız?" dedi. "Neden sanki diğer herkes olur da o olmazmış gibi?"
"Yok." Hayretle geri çekildi. "Sen cidden benim aklımla oynuyorsun."
"Aramızdaki her şey bittikten sonra neden beni sorguluyorsunuz ki majesteleri? Hatırlatırım, beni buna siz mecbur bıraktınız." Ekledi. "Biten bir şeyden sonra bence ikimizin de birbirimizi sorgulamaya hakkı yok."
Hyunjin kendini tutamadan bağırdı. "Biten şeyin sevgin olduğunu sanmıyordum!"
"Ben de sevgim bitti demedim zaten!" dedi Jisung da sesini yükselterek. "İnsan ikinci bir kişiyi sevebilir dedim!"
"Sen kafayı yemişsin!"
"Her doğru senin bildiğinden ibaret değil Hyunjin!"
Bu bağırışla beraber ikisi de farkındalıkla duraksadığında nefes nefese birbirlerine bakmışlardı. Kıyafetleri, saçları, üstlerine yapıştığından Jisung elleriyle saçlarını geriye attı ve derin bir nefes verdi.
"Senin doğruların farklı, bu olabilir kimse buna bir şey diyemez ama kimse senin doğrularına bir şey diyemediği gibi sen de başkalarının doğrusunu yargılayamazsın." Kafasını kaldırıp Hyunjin'in yüzüne baktı. "Onu öptüm, ben öptüm çünkü öpmek istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanfictionbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst