2.2

1.8K 378 205
                                    

başlamadan minik bir şey söyleyeceğim 🙆‍♂️

üçlüden iki kişi öpüşüp sevişince cidden, cidden dışlama olmuyor ya da hemen diğer kişinin adını yazmanıza gerek yok 😞😞😞

***

Kore'ye döndüklerinde Minho, Prenslik görevine geri dönmüştü. Hyunjin de yalnız çıkıp başarılı olduğu bir seyahat ve antlaşma dolayısıyla herkesten tebrik toplamıştı, şimdi de gündelik hayatlarına geri odaklanmışlardı.

Jisung, kütüphanede rafları düzenlerken kitaplara bakıyor ve konularına göre sınıflandırıyordu. Bu görevin tek başına onda olmasının sebebi ise kütüphanedeki her kitabı hemen hemen okumuş olmasıydı, bu yüzden adını görmek yetiyordu konusunu hatırlaması için.

Üşümüştü, gözleri şalına gitti ama sonra sırf ağırlık yapacak diye almayıp üst üste dizili kitaba uzandı. Büyü kitabı olduğunu fark edip merdiveni rafın önüne çekmiş, birkaç basamağı çıkmıştı ki kütüphanenin kapısı açıldığında durdu.

Arka taraftaki rafların arasında olduğundan hâliyle kapıyı göremiyordu, kitabı rafa bırakmış, eli rafta iken "Kim var orada?" diye sormuştu. Adım sesleri ile beraber kaşları çatıldı, eli direkt belindeki hançere giderken "Kim var orada, dedim." diye konuştu.

Rafların arasından bir anda biri çıktı, Jisung gördüğü yüz ile derin bir nefes verirken konuştu Minho. "Selam Han Jisung."

"Majesteleri..." diye mırıldandı hizmetkâr ama Prens'in yüzündeki garip gülüş çatık kaşlarının bozulmasını engelledi. Ne olduğunu soracaktı ki tam da o an arkasından vücuduna sarılan ellerle çığlık atmış, panikle tepinirken Hyunjin kahkaha atarak onu indirmişti.

Planlarının başarılı olmasından dolayı iki Prens de büyük bir keyifle gülerken Jisung elini kalbine attı, hayretle ikisine baktı. "Cidden çıldırtıyorsunuz beni."

"Gördün mü? Nasıl korktu!" diyen Minho ile beraber Hyunjin "Evet!" deyip ona tutunarak gülmüş, başta cidden sinirlense Jisung da onları görünce kendini tutamadan gülmeye başlamıştı.

Sakinleştiklerinde "Ne yapıyorsun?" diye soran Hyunjin oldu, omuz silkti hizmetkâr. "Kitapları düzenliyordum, az kaldı. Bir isteğiniz mi var?" deyip ikisine baktı.

"Var," dedi Minho, Jisung'un gözleri ona gittiğinde ise tek hareketiyle belinden tutup kaldırmış ve çevirip masaya oturtmuştu. Tek elini bir yanına koyduğu zaman Hyunjin de direkt sırıtarak elini onun diğer yanına koydu.

Güldü Jisung önünü kapatan Prensler ile. "Amacınız beni gerçekten işimden attırmak mı?"

"Neden olmasın?" dedi Hyunjin, hafifçe başını eğip dudaklarını Jisung'un dudakları ile birleştirdiğinde Jisung onun koluna tutunmuş, gözlerini kapatmıştı. Minho geri kalmadı, uzanıp dudaklarını birleştirdi onlarla.

Birbirlerine verdikleri küçük öpücükler gittikçe büyürken Jisung da bedenindeki üşüme hissinin yanmaya döndüğünü fark etmişti. Boynuna inen dudaklarla beraber başını geriye atıp masaya tutunmuş, dudaklarını ısırmıştı.

"İz... Kalacak..." diye mırıldandığı zaman Minho dudaklarını ondan uzaklaştırdı ve Hyunjin'i kendine çekip öptü. Nefesi kesilen Hyunjin ondan derin bir solukla uzaklaşmış, hızla masadan inmişti Jisung. Eğer orada oturmaya devam ederse gün boyu yürüyemezdi.

"İşim var!" deyip hızla rafların arasına girdiği zaman Hyunjin dilini çıkarıp gözlerini büyütmüş, Minho da gülüp omuzlarından ittiği Prens'i rafların arasına sürüklemişti.

Hizmetkâr, kalan son birkaç kitaba hızlıca göz atarken tekini Hyunjin'in eline verdi. "Bunu en üste koyar mısın?"

Reddetmeden koydu Hyunjin, Minho da kollarını göğsünde birleşmiş, "Tek bakışta nasıl anlıyorsun," demişti. Jisung güldü. "Neredeyse hepsini okudum da ondan. A-ha, bunu da sen şuraya koyar mısın?"

evermore, hyunhosung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin