1.0

2.1K 475 289
                                    

200 yorumm

***

Minho üstüne kıyafetlerini giyerken kaşları çatılı, yüzü ciddi bir haldeydi. Bir an saçlarını toplamak için elini kaldırsa da saçlarını kestiğini hatırlayarak masanın üstündeki bıçağını almış, bileğine yerleştirerek üstünü kıyafeti ile örtmüştü.

Kılıcını da beline yerleştirip odasından çıktı ve "Dinlenmeniz gerek," diyen hekimi duymazdan gelerek ilerlemeye başladı. Jisung olmadığından gördüğü kişilere Prens Hwang'ın yerini sormuş en sonunda da kapıları iterek kütüphaneye girmişti.

"Jisung senin yanında mı?"

Durdu Hyunjin, cümleyi idrak ettiği gibi kafasını kitaptan kaldırdı ve kaşlarını çattı. "Senin yanında olmalıydı." Kitabı bırakıp ayağa kalktı. "Habersizce ortadan mı kayboldu?"

"Belki bir şey oldu, böyle tek başına gidebileceği yerler yok mu? Sarayı arattım ama herhangi bir iş yapmıyormuş, görev almamış."

"Yok," Hyunjin kafa salladı. "Jisung bir görevi olsa öyle söyleyip kaybolurdu, o asla habersiz kaybolmaz. Bir şey olmuş. En son ne yapacaktı?"

"Bitki çayları için meydandaki bir aktara inecekti akşamüzeri ama hava karardı, geç gelir dedim de bu kadarı normal değil."

"Eğer onu tek gönderdiysen seni mahvederim."

"Kendimde bile değildim, yükselmeyi kes."

İki Prens yine burun buruna gelirken Hyunjin yakasından tuttuğu adamı itip hızla kütüphaneden çıkmış, bu sırada tutulduğu yerde elleri çözülen Jisung baygın numarası yapmaya devam etmişti.

Bir kişi yanına çökmüş onu çözüyordu, sabırla bekledi adamın işini bitirmesini ardından tam onu kucağına alacakken belinden çıkardığı bıçağı koluna sapladı.

"Ah!"

Hızla adamı itip tekmeledi ve ayağa kalktı, "Seni deli sürtük," diyen adam kolundan yakaladığında ise Jisung dönerek yumruğunu yüzüne geçirmiş, tekrar tekme atmıştı.

Bileği sertçe yakalanıp büküldüğünde dudaklarından acılı bir bağırış çıktı, yine de buna dayanıp diğer elindeki bıçağı tekrar adamın koluna saplamış, adam onu sertçe itince de yere düşerek duvara çarpmıştı.

Tekme atacak olan adamdan hızla kaçarak ayağa kalktı ve kapıyı açtı. "Biraz zor o."

Kendini dışarı atmış attığı gibi de ilerideki birkaç kişi onu görürken Jisung hızla eşyaların arasına karışmıştı. Aceleci adımları çıkış yolu ararken limanda olduğunu anlamıştı ve karanlık onun işini zorluyordu.

Kolundan yakalayan birisini sertçe itip kaçmaya devam etti, en sonunda ise köşeyi dönmesiyle beraber önüne çıkan kişi ile durmuştu Jisung.

"Göründüğünden fazlası olduğunu biliyordum zaten," diyen Prens ile beraber "Öldüreceğim seni!" diye bağırdı ve bıçağını onun omuzuna sapladı Jisung.

Ama bir anda aldığı tekme ile düşmüş, ayağını incittiğine emin olurken acıyla bileğini tutmuştu. Prens de onun gibi acıyla kıvranırken yanına gelerek karşısına çöktü ve saçlarından tuttuğu hizmetkârın kafasını geriye attı.

"Han Jisung... Han Jisung... Bir hizmetkâra göre fazla cüretkâr davranıyorsun."

Nefes nefese ona baktı Jisung. "Seni deli piç," diye konuştu lafını hiç esirgemeden. "Geberteceğim seni."

Gizlice avucuna aldığı taşı tuttu ve bir anda prensin kafasına geçirdi. Acıyla bağıran adamı itip kalkmış koşmaya başlamıştı. "Yakalayın şunu!" diye bağıran prense inat daha hızlı koşmaya çalıştı ama en sonunda denizle karşı karşıya gelmiş, adımları durmuştu.

evermore, hyunhosung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin