200 yorumm
***
Avustralya topraklarına ayak bastıklarında mental olarak içten içe hepsi dağınık olsa da fiziken daha iyilerdi. Kore'deki soğuk havanın aksine sıcak bir yaz havası onları karşıladığında Jisung ellerini kaldırıp uzayan saçları toplamış, bu hareketiyle de çevresindeki çoğu kişinin bakışlarını üstüne çekmişti.
Siyah kurdeleyle saçlarını sıkıca toplayıp Prenslere yetişti. Önce Prensler gemiden inmiş, hemen ardından da Jisung inecekti ki "Bekle," dedi Hyunjin.
Ellerini ona uzattı. "Tutun."
"Majesteleri."
"O kıyafetinle suyu boylamak istemiyorsan tutun Han Jisung."
Bu yardımı beklemese de bu sefer itiraz etmedi hizmetkâr, omuzlarına tutunduğunda Prens onu kaldırıp indirmiş, limana basmasını sağlamıştı. Neredeyse bir haftanın sonunda Hyunjin'in neden böyle bir şey yaptığını anlamayan Minho çatık kaşlarla onlara bakarken Jisung göz göze geldiği prens ile dudağını ısırdı.
Minho, Prens değil de Hyunjin'in askeri olarak görev yapacağı için ona ismiyle seslenmek zorundaydı herkes. Avustralya Kralı'nın askerleri onlara eşlik ederken deniz kenarındaki saraya girmişlerdi.
Onları büyük bir kalabalık karşılamıştı, Prens ve Minho Kral ile konuşmak için giderken Jisung da Prens'in kalacağı yer için birkaç hizmetli ile beraber ilerlemiş, odayı halletmiş ardından da işi olmadığı için dışarı çıkarak bir köşeye çökmüştü.
Elini çenesine yaslamış, sarayı izlerken Hyunjin'in bugünkü hareketini sorgulamıştı. Gemide o hasta olduktan sonra pek bir görüşmeleri olmamıştı, sadece işini yapmıştı. Hyunjin'in aklını karıştırdığını biliyordu, hatta bazen onun kaçamak bakışlarını Prens'in üzerinde yakalıyordu.
Prens Lee her ne kadar taviz gösterse Hyunjin'in hareketlerine sinir olduğundan ona o kadar yumuşak değildi, biliyordu. İki Prens'i bir araya getirmek için de kendisiyle ortamı yumuşatmaya çalışıyordu Jisung.
Düşüncelerine dalmışken gözleri saraydan çıkan Minho'yu buldu, Minho etrafına bakmış ardından da aradığını bulmuşçasına Jisung'a doğru yürüyüp yanına oturmuştu.
"Ne yapıyorsun burada tek başına Han Jisung?"
Jisung omuz silkti. "Hiç, sarayı izliyordum majesteleri. Öyle, bir şeyler düşünüyordum."
"Yorgun duruyorsun."
"Yoruldum sanırım."
"Başını omuzuma koyabilirsin."
Hizmetkâr itiraz etmek için gözlerini ona çevirdiğinde "Unutma," deyip birbirlerine bakmalarını sağlamıştı Minho. "Burada Prens değilim, burada sadece Jisung ve Minho'yuz."
Lafları Jisung'un omuzuna yaslanmasına sebep oldu, yaslandığı omuzla beraber Jisung gözlerini kapatıp birkaç dakika dinlenmiş sonra bu huzurun ona fazla geldiğini anlayarak yutkunmuştu.
"Prens Hwang nerede?" sorusuyla "Başı ağrıdığı için odasına çekildi." cevabını almıştı. Bunu duyar duymaz yerinden ayaklandığında kolundan yakaladı Minho onu.
"Yalnız kalmak istediğini söyledi Jisung."
"Ama en azından ağrısını dindirecek bir şeyler verebilirim."
Hyunjin'in yanında onu umursamıyormuş gibi gözüküp arkasından en ufak bir şeyde bile onun için bu kadar endişelenmesi Minho'nun dikkatinden kaçmazken "Bırak uyusun," dedi. "Odasına gidersen bu sefer de benim sözümü neden dinlemiyorsunuz diye bağıracak, yanlış mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanfictionbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst