200 yorumm
***
Prens Ito'dan çıkan sesle beraber Jisung cümleyi idrak ettiği gibi ateş saçan gözlerini hızla ona çevirdi, Minho ve Hyunjin'in de gözleri ikisini bulmuş, Hyunjin tekrar dikkat çekmesin diye Minho atılmıştı.
"Hizmetkârlarımız geyşa değil Prens Ito." diye konuştu, yanına bardağı sıkmaktan kıracak olan Hyunjin'i durdurmak adına masanın altından diğer elini onun bacağına koymuş ve devam etmişti.
"Ki Jisung gibi yıllardır bu sarayda hizmet eden birisi sizin için geyşalık yapamaz."
Jisung derin bir nefes verdi, doldurduğu içki ile beraber gülümseyerek ayağa kalktı ve geri geri gidip yerine oturdu. Japon Prens'i "Bu isteğimi geri mi çeviriyorsunuz yani?" diye tehditkâr bir sesle konuştuğunda Hyunjin dudağını kıvırmıştı.
"Prens'im," dedi alay tınısı ile. "Sizin işiniz de siyaset değil sanırım, geldiğinizden beri bir hizmetkârla ilgilenip duruyorsunuz da. Ha," dedi içkisini yudumlarken. "Eğer siyaset ile ilgilenmiyorsanız biz de bu saatten sonra vaktimizi sizinle boşa harcamayalım."
Yüz ifadelerini kolaylıkla kontrol edebildiği için şükretti Jisung yoksa bu prens ezildiği için kocaman gülümserdi. Ito dudağını kıvırarak Jisung'a baktı. "Ben de Prens Hwang gibi kendi zevklerimi önde tutuyorumdur belki."
Bu sefer midesinin bulandığını hissetti Jisung, belindeki bıçağı çekip ona saplamamak için zor dururken "Bu kadar saygısızlık yeter," demişti Hyunjin. "Gösteriyi izleyin."
"Hay hay."
Prens kafasını dansçılara çevirdiğinde gözlerini kapatıp birkaç saniye öyle kaldı Jisung ve ardından da elini kuşağının altına sakladığı bıçaktan çekti. Bu adamın yanında oturmak bile midesini bulandırıyordu ama dayanmak zorundaydı.
Ara ara kalkıp içki servisleri yapmış, "Tatlılarınız efendim," diyerek hizmetkârlara bakmıştı. İçeri giren kadınlar prenslerin tatlılarını bıraktığında Jisung'un gözleri Hyunjin'in tabağındaydı.
Hyunjin sütlü tatlısından bir kaşık aldı, ardından birkaç tane daha. Japon Prens'i ve Jisung onu seyrederken en son tatlısını bitiren Hyunjin arkasına yaslanmış ve üstünde hissettiği bakışlarla kaşlarını kaldırmıştı.
Başını eğerek gülümsedi Minho ve onun duyabileceği şekilde konuştu. "Afiyet olsun... Bu arada... Tatlındaki fıstık değil fındıktı."
Anlamayarak ona baktı Hyunjin. "Ne alaka? Ne diyorsun?"
Minho kulağına doğru eğildi. "Jisung bugün şu prense senin hakkında oyun oynadı da ondan... Normalde herkesi tatlısındaki gibi sende de toz fıstık olacaktı ama fındıkla değiştirmişler. Bil bakalım neden?"
Jisung'un çevirdiği oyunu anlayan Hyunjin gözlerini direkt karşı tarafta oturan hizmetkâra çevirdiğinde Jisung güven verici bir şekilde gülümsedi. Bugün, Japon Prens'ini denemek için bir yalan söylemişti ve prens de pek ala kanmıştı, Hyunjin'in tatlısının değiştirilmesinden belliydi ama ne var ki Hyunjin'in fındığa alerjisi zaten yoktu.
Anında Japon Prens'inin gözleri onu bulurken Jisung gülümsedi. "Bir sorun mu var efendim?"
"Han Jisung..." diye mırıldandı prens ve önüne döndü, tabii ki gelip bana neden yalan söyledin diyemezdi eğer deseydi tatlıyı onun değiştirttiğini itiraf ederdi.
Jisung da önüne dönmüş ardından da ayağa kalkmıştı. "Prens'im," deyip izin aldı Hyunjin'den ve gelen izinle de yanlarından ayrıldı. Hızlı adımları mutfağı bulurken içeri girmiş, girdiği gibi de büyük ahşap kapıları kapatarak "Kimse buradan çıkmıyor." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
evermore, hyunhosung ✓
Fanfictionbirbirinden nefret eden iki prens ve bir hizmetkâr. | mature, poli, royalty | angst